Ramazan ayında günde yaklaşık 15 saat kadar aç kalıyoruz. 15 saat aç ve susuz kalmanın sonunda yaptığımız iftarla bir günlük ibadeti tamamlıyoruz. Peki, bu ibadetin bir karşılığı var mı? Mü’min insan, sadece Allah emretti diye oruç tutuyor. İnanarak tutuyor ve karşılığını da Allah’tan bekliyor değil mi? İşte bu soruları kendi kendine soran bir mü’mine iki cihan güneşi Hazreti Muhammed Mustafa (sav) bakın ne güzel bir müjde veriyor:
"Kim, faziletine inanarak ve karşılığını Allah'tan bekleyerek ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır."
(Buhârî, Îmân 28, Savm 6; Müslim, Sıyâm 203, Müsâfirîn 175. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Ramazan 1, Savm 57; Tirmizî, Savm 1, Cennet 4; Nesâî, Sıyâm 39; İbni Mâce, İkâmet 173, Sıyâm 2, 33)
Bu hadisimiz Kütübü Sitte diye adlandırılan 6 hadis kitabında da geçiyor. Yapılan ibadetlerin kabul olması için Allah’a iman, ihlas ve samimiyet gerekir. Allah rızasını gözeterek ve karşılığını da Allah’tan bekleyerek yapmak gerekir.
Hadiste ifade edilen “Kim ramazan orucunu tutarsa…” ifadesinden, ramazanın tamamını tutarsa şeklinde anlamak gerekir. Ancak, hadisimizde geçen iki şart var. Faziletine inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek ramazan orucunu tutarken hastalık vs. gibi meşru mazeretleri sebebiyle, oruca ara verip devam edemeyenler, bu müjdeye dahildir. Ayrıca, bağışlanacak günahı olmayan ve geçmiş günahı olmayan kimseler için de derecelerinin yükselmesini sağlayacaktır. Çünkü peygamberlerin durumu böyledir.
Ramazan ayında mü’minler için çok büyük bir önem arz eden durumu bakınız peygamberimiz şöyle anlatıyor:
"Ramazan ayı girdiğinde cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar bağlanır."
(Buhârî, Savm 5, Bed'ul-halk 11; Müslim, Sıyâm 1, 2, 4, 5)
Ramazan ayının mânevî hayatımıza kazandırdığı ve dolayısıyla günlük yaşantımıza getirdiği rahmet ve güzelliği üç cümlecikle ortaya koyan hadisimiz, bizi ramazan ve oruç iklimine hem hazırlamakta hem de ısındırmakta ve böylece umutlanmamıza vesile olmaktadır.
Hadisin ilk cümlesinde açıldığı bildirilen cennet kapıları, başka bazı rivayetlerde, rahmet kapıları ve gök kapıları olarak geçmektedir. Aslında bu üç tanımlama, aynı şeyin farklı anlatımından ibarettir. Zira netice itibariyle gök kapıları rahmet kapıları, rahmet kapıları da cennet kapıları anlamındadır.
Cennet kapılarının açılması, ilâhî rahmetin her zamankinden daha büyük çapta hayatı kaplaması demektir. Bunun tabii sonucu cehennem kapılarının kapanmasıdır. Cehennem kapılarının kapanması ise, cehennem davetçisi şeytanların faaliyet alanlarının daraltılması, etkilerinin kısıtlanması demektir. Bütün bunlar da ramazan ayında topluca ve toplumca daha derinden ve yaygın olarak yaşanmaya başlanan temiz dînî hayatın bir bakıma sebebi, bir bakıma da sonucudur.
Bu hadisi şerif ramazan ikliminin, mü'minlerin maddî ve mânevî hayatına kazandırdığı değişimi, rahmet, bereket ve mutluluk havasını anlatmaktadır. Yoğun olarak kulluk yapılan bir mevsimin fazileti, şeytanların olumsuz etkilerinden büyük ölçüde sıyrılma, günahlardan sakınma ve rahmete ulaşma imkânlarında kendisini göstermektedir.
O halde bu müsait ortamdan mümkün olduğunca yararlanmaya çalışmak herhalde yapılabilecek en akıllıca iştir. Ramazan ayı geldiğinde toplumda gördüğümüz güzellik, bereket ve mânevî havanın nereden kaynaklandığını hadisimizde bulmaktayız. Bu sebeple hadiste belirtilen hususlar iman hayatımız ve iki dünya mutluluğumuz bakımından son derece önem taşımaktadır. Ramazanı hayatımızda daha büyük ölçüde etkili kılacak davranışlarda bulunmak bize düşen görev olmaktadır.
Allah cümlemize faziletine inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek ramazan orucunu tutmayı, Cennet kapılarının açılıp, cehennem kapılarının kapandığı ve şeytanların zincire vurulduğu bu mübarek aydan yeteri kadar istifade etmeyi nasib etsin.
Cuma gününün selamı, rahmet ve bereketi hepinizin üzerine olsun.