Bu satırları gazetemde yaklaşık dört yıl önce yazdım. Küresel iklim değişikliklerinden ilk ve en çok etkilenen, etkilenecek olan kesim çiftçilerdir. Onlar şimdilik konuyla çok ilgili değiller. Çiftçileri temsil eden Ziraat Odaları ise günlük pratik sorunlarla uğraşmaktan, biraz da küresel iklim değişikliğinin yakıcı etkilerini, henüz yeterince göremediklerinden olacak ki konuya yeterli ilgi göstermiyorlar.
Gün geldi. Kuraklık kapıyı dayandı. DSİ Aydın 21. Bölge Müdürü Göktuğ İlter 12 Martta yaptığı açıklamayla “Tarımsal sulama için 580 milyon metreküp suya ihtiyaç olduğunu, ancak barajlardaki rezervuarlarında 205 milyon metreküp su var” dedi. Aydın Valisi Hüseyin Aksoy bu açıklamadan bir hafta önce 2021 tarımsal üretiminde kısıtlı su verme uygulaması yapılacağını ürün farkı gözetmeden ancak iki su verileceğini bir genelgeyle kamuoyuna açıklamıştı.
Tarım ve Orman İl Müdürü Ahmet Ökdem; Söke ve Koçarlı ve Aydın’ı tek bir havza olarak sulama planı yaptıklarını, münavebe şartlarına uymak için kışlık ürün olarak ekilen arpa, yulaf gibi ürünleri bozarak tav suyu hakkını kaçırmadan 2 su hakkını ana ürün pamukta kullanmalarını öneriyor. Ökdem; ÇKS kayıtlarına göre havzada yaklaşık 100 bin dekar buğday ekilişi göründüğünü, buğday ekili alanların bozulmasını istemediklerini, bu alanlarda, tek suyla yetişebilecek Ayçiçeği veya susam ekmelerini bir başka öneri olarak tavsiye ettiklerini açıkladı.
Aydın Valiliği’nin kuraklıkla ilgili kararlardan sonra geçen hafta geciken yağmurlar başladı.Çiftçiler yağmurların birkaç gün daha devam etmesi halinde sulama kanallarından tav suyu almadan tarlalar ekilebilir bir tava ulaşacak. Bu durum çiftçinin iki su hakkını ürününü yetiştirmede kullanabilmesi anlamına geliyor. Öyle görünüyor ki, su kıtlığının yaşanacağı bir ekim mevsimine doğru gidiyoruz. Aydın Valiliği, umarım kısıtlı sulama programında belirtildiği biçimde her bölgeye, her çiftçiye ürününü sulayabileceği, adil bir uygulama yapar.
Bilirsiniz, bir musibet, bin nasihattan iyidir diye bir atasözümüz var. Beklenmedik bir anda gelen bir kötülüğün, sıkıntılı durumun bin nasihatten daha öğretici, daha ders alıcı olduğunu anlatır. Bence, 2007’de yaşanan kuraklıktan Aydın Valiliği (DSİ 21. Bölge Müdürlüğü, Tarım ve Orman Müdürlüğü) ders çıkarmış olacaklar ki; doğru bir zamanlamayla erken tedbir aldı. Çiftçilerin örgütü olan Ziraat Odaları (birkaç istisna hariç) kuraklık sorununu öncelikler sıralamasında birinci sıraya koymadı. Aydın Valiliği’nin kısıtlı sulama programı açıkladıktan ancak (11 Mart) bir gün sonra Ziraat Odaları İl Koordinasyon kurulu toplantısında Valiliğin kuraklıkla ilgili aldığı kararları görüşülmesi, kamuoyunca yadırgandı. Üreticiler, Ziraat Odaları’nın kuraklıkla mücadeleyle ilgili öneride bulunacak bir hazırlığa sahip olmadıklarını gördüler. Burada Söke Ziraat Odası’na ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Söke Ziraat Odası Başkanı Mustafa Tanyeri geçtiğimiz aylarda aydındaki Ticaret Borsalarıyla birlikte yeni kurulacak olan lisanslı depoculuğun tanıtım toplantılarına katıldı. Aydın’daki ticaret borsaları, Ulusal Pamuk Konseyi ve siyasilerin desteğinde zaten lisanslı depo yapma konusunda güçlü bir destek oluşturmuştu. Söke Ziraat Odası başkanının, üreticinin onca sorunu varken bu gezilerde boy göstermesi “kendi başını bağlayamaz, gelin başı bağlar” atasözünü anımsatanlara haklı çıkarıyor.
Söke Ziraat Odası’nın gerçekte uğraşması gereken bir kuraklık sorunu varken, enerjisini öncelikler sırasını atlayarak başka işlerde zaman harcamasını doğru bulmuyorum. Söke Ovası’nda hâlâ vahşi sulama yapılıyor. Söke Ziraat Odası kuraklığın kapımızı çaldığı bugünlerde damlama sulama, yağmurlama gibi çevreci modern sulama sistemlerinin kurulmasıyla ilgili somut adımlar atarak üreticinin sulama projelerine öncülük etmesi gerekmiyor mu? Yine bir başka önemli bir sorun; Söke Ovası’nda üreticiler hâlâ 1970 model üstü açık su kanalları kullanıyorlar. Üreticiler; yolda su kaybını önleyecek, ovanın her bölgesine ulaşacak, çiftçiye daha kolay sulama imkânı sağlayacak kapalı devre sutaşıma sistemlerinin bir önce kurulmasıyla ilgili girişimlerde bulunmanızın beklentisi içinde oldukları biliniyor. Bu konuda çaba sarf etmek, lisanslı depoculuk tanıtım gezilerinden daha önemli değil mi?
Kuraklık kapımızı çalıyor. Bu sesi, başta ziraat odaları olmak üzere tarımın tüm paydaşlarının tam olarak duyduğundan emin değilim…