Yeni bir eğitim öğretim yılının ilk dönemi bugün sona erdi. 18 milyon öğrenci ilk yarıdaki başarı veya başarısızlıklarını gösteren karneyi bugün alacak. Nedir karne? Ne ifade eder? Hiç düşündünüz mü? Öğrencilik yıllarında aldığınız karneler aklınıza gelir mi karne günü? Ya amel defterimiz aklımıza gelir mi? Evet, değerli kardeşlerim. Her yıl eğitim ve öğretime başlayan öğrencilere birinci ve ikinci dönemin sonunda, aldıkları not durumlarını, başarılı-başarısız olduklarını gösteren karne verilir. Öğrenci velileri, anne ve babaları çocukların aldıkları karnelere bakarak derslerinde başarılı olup olmadığını anlar. Dünyada ise amel defteri olarak düşünebileceğimiz karneler, öğrencilere yılda iki defa verilmektedir. Karne verilirken sağdan, soldan veya arkadan verilmemekle beraber, karneyi alanlar, ders notlarını gördükleri zaman bunun iyiye veya kötüye işaret olup olmadığı gayet iyi anlamaktadırlar. Karne verilirken kimi öğrencilerin yüzleri gülmekte, başarılarını süsleyen teşekkür veya takdir belgesi ile sevincini yaşarken, zayıfı olan öğrenciler ise üzüntülü ve mahcup bir halde olmaktadırlar. Amel defterini sağdan alan “yüzleri parlak zümre” sevinip umduğuna kavuşacak, soldan alan “bedbaht zümre” ise başına gelecek felaketi anlayarak yok olmayı isteyecektir. [Hakka, 69/18-26; İnşikak, 84/6-12.] Bugün derslerinde zayıf alan bir oğlumuzu, kızımızı azarlarken, derslerine çalışmadığı, oyuna dalıp derslerini ihmal ettiği için, ödevlerini yapmadığı için azarlarken; karneye bakıp da kızarken acaba aklımıza şunlar gelmiyor mu? “Bir gün bu karne gibi bana da bir karne, amel kitabı, defteri verilecek. Yapmış olduğum her şeyin yazılı olduğu, kayıtlı olduğu bir amel defteri… Büyük-küçük ne varsa ne yaptım ise her şeyin, zerre miktarına kadar iyilik veya kötülüğün yazılı olduğu bir amel defteri… Ben çocuğumu zayıf aldı diye azarlarken, derslerine çalışmadı diye kızarken, Allah Teala da “Kulum! Sana o kadar nimet verdim. Mal, mülk, evlat, servet verdim. Niçin bana kulluk etmedin? Ben sana beş vakit kılmayı emrettim. Sen ise günde beş defa okunan ezanlara kulak vermedin, derse ben ne cevap veririm? Beni azarlayıp, cehennemine koyarsa ben ne yaparım?” Çocuğumuzun karnesine bakarken, biraz da ahireti, hesabı, mizanı, sırat köprüsünü, mahşeri düşünelim. Bakın o zaman ruhen ve bedenen kendinizi nasıl daha rahat hissedeceksiniz? Daha evvel, alelade bir belge olarak baktığınız, iyi olduğu zaman, teşekkür aldığı, takdir aldığı zaman sevindiğiniz, öğündüğünüz o karne size çok şeyler anlatacaktır. Çocuğunuz kötü bir karne getirdiği zaman bile, Allah Teala’nın eşsiz merhametini düşünerek, acıyarak çocuğunuza güzel tavsiyelerde bulunacaksınız. Halbuki bu tavsiyelerin öncelikle kendinize lazım olduğunu asla unutmayacaksınız. Böylece daha amel defteri açılmadan, kendinize gerekli olan dersi alacak, hayatınıza bir çeki düzen vereceksiniz. Karneye bakarken, amel defterinizde yazılı olan şeyleri görecek ve gayr-i ihtiyari olarak “Ben yapmadım…” diyeceksiniz. Fussilet suresinde; kulakların, gözlerin ve derilerin [Fussilet, 41/20], Yasin suresinde de kıyamet günü ağızların mühürlenip ellerin ve ayakların insanın işlediği fiiller şahitlik yapacağını bildirmesi amel defteriyle ilgili olarak Allah Teala’nın kıyamet sahnelerinden bizi haberdar ettiğini göstermektedir. Bizleri bu dünyaya hangimizin daha iyi iş yapacağını, hangimizin daha iyi bir kul olacağını tespit için ölümü ve hayatı yaratan Allah (C.C.) [Mülk, 67/2], bizlerin karnesini, amel defterini görevlendirdiği melekler tarafından yazdırmaktadır. Kur’an’da zikredilen kitap ve suhufun insan ömrünün muhasebesinin yazılı bulunduğu defter anlamını ifade ettiği gibi, birçok müfessir tarafından da kişinin hesabının görüldüğünü bildiren bir belge anlamına gelebileceği belirtilmiştir. Ehl-i sünnet alimleri amel defterlerinin bilinemeyeceği, bu dünyadaki defterlere de benzetilemeyeceği görüşündedirler. Teşbihte hata olmaz, derler. Bir nebze de olsa, dünyadan misal getirerek, ahireti hatırlayabildiysek ne mutlu.  Artık karnelere bir başka gözle bakarız inşallah… Hayırlı Cumalar