Vehbi Akşit'in kaleminden...
Rahmet ayı Ramazan’ın gölgesi üzerimize düştü. Ramazan’a yaklaşırken, bir ay boyunca misafirimiz olacakken, Ramazan’a hazırlanmalıyız diye düşünüyorum.
Ramazan ayını nasıl değerlendirelim, ne yapalım, bir programımız olmalı. Her günü en iyi şekilde değerlendirmeliyiz.
Üç aylarda, üç hususun vurgulandığını görmekteyiz ki, bunlar; Gece, Peygamber ve Kur’an’dır.
GECE: Allah’ın varlığını ve tekliğini gösteren ayet (delil)lerden biri sayılan gece (leyl) O’nun kasemine de konu olmuş bir zaman parçasıdır.[ Leyl 92/1.]
Bu mübarek geceler Yüce kitabımız Kur’an’da “Leyle-i Mübarek, Leyle-i İsra ve Leyle-i Kadir” gibi tamlamalarla kullanılmıştır. Bu ifadelerle altı çizilmek istenen “gece kavramı” dır.
Mukaddes ve eşsiz kitabımız Kur’an-ı Kerim gece nâzil olmaya başlamış ve indiği gece gecelerin sultanı, indiği ay ayların sultanı, indiği Peygamber Resullerin Sultanı ve indiği ümmet de ümmetlerin sultanı olmuştur.
Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya, oradan semalara yapılan:
“O kadar (yaklaştı) ki iki yay arası kadar, hatta daha yakın oldu.”[ Necm 53/9.] Ayetinde ifadesini bulan nokta da Allah katına konuk olan Efendimiz’in bu esrarengiz yolculuğuna “İsra ve Mirac” ismi verilmiştir ki, gece vuku bulmuştur.
İslam’ın devlete yolculuğu diye ifade edebileceğimiz Hicret, gece başlamıştır. Böylesine büyük olaylara sahne olan gece, fertlerin şahsiyet eğitiminde ve iç zenginliği elde etmelelerinde önemli bir zaman unsurudur. Bu itibarla olmalı ki, Rasulullah (S.A.V.)’e risaletin ilk yıllarında şöyle çağrıda bulunmuştur.
“Ey örtüsüne bürünen (sarılan) Peygamber! Kalk ve azı hariç, uzun uzun ibadet et.” [ Müddessir 73/1-3.] Rivayete göre şanlı Peygamberimiz seçkin arkadaşları beş vakit namazın farziyyetinden önce (ki on yıllık süre içinde) zorunlu olarak gece (teheccüd) namazına devam etmişlerdir. Bu, İslam’ın tüm yükünü omuzlarında taşıyacak olan çekirdek kadronun şahsiyet eğitiminin ifadesidir.
“Gecenin bir kısmında uyanarak, sana mahsus bir nafile (teheccüd) namaz kıl.” [İsra 17/79.]
“O’na secde et ve uzun uzun gecelerde O’nu tesbih et.” [İnsan 7/26.] ayetleri ile Allah Rasülüne talimat verilmiş ve:
“Geceleri pek az uyurlardı. Onlar seherlerde istiğfarda bulunurlardı.” [ Zariyat 51/17-18.] buyruğu ile de olgun Müslümanların özelliklerinden bahsedilmiştir.
Gecenin bereketli anlarından yararlanmayı gaye edinen Efendimiz mecbur kalmadıkça yatsıdan hemen sonra yatmaya özen göstermiş ve buna ters davranışı da hoş görmemiştir. Bununla İslam’ın zamanı kullanmada sabahçı, çağdaş zaman anlayışının ise akşamcı olduğu söylenebilir.
Özetle mü’min gecenin âbidi, gündüzün yiğidi olmaya talip olmalı, gecesini diriltemeyenin de ölü sayılacağı bilinmelidir.
PEYGAMBER: Üç aylarda vurgulanmak istenen ikinci husus Peygamber, üçüncüsü de Kur’an’dır. Bu durumda Hz. Muhammed (S.A.V.) hem gecenin hem de Kur’an’ın konusudur. Yani ikisinde de kahraman Efendimiz (S.A.V.)’dir. Hem de ikisini kullanmakla, yaşamakla ve hazmetmekle yükümlü kahraman… Gece ve Kur’an ile barışık ve tanışık olmayan Peygamber düşünmek mümkün olmadığı gibi, tersi de mümkün değildir. Bu nedenle gece ona örtü, Kur’an ona hilye olmuştur. Şairin biri de bu gerçeği ifade ederken:
“Allah lisanıyla söylenmiş hilyedir sana Kur’an” demiştir. Yani lafzî Kur’an okuduğumuz, canlı Kur’an gördüğümüz Peygamberdir.
KUR’AN: Kur’an, Peygamber (S.A.V.)’e gece inmeye başlamış, Peygamberimiz de onu gece yaşayarak âbid, gündüz de yiğit olmuştur. Üçü de âşıkı ve mâşuku durumundadırlar.
Özetle olgun mü’minlerin yolu Kur’an, Hz. Peygamber ve gece üçlüsüyle tanışmak, sevişmek ve kucaklaşmak olmalıdır. Ki bu ermenin ve olmanın da yoludur. İşte “üç aylar” ile verilmek istenen asıl mesaj budur.
Gelecek olan ve bizde tam bir ay kalacak olan misafirimizi ağırlamak için elimizden, dilimizden geleni yapalım.
Cuma’nın selamı, rahmeti ve bereketi hepinizin üzerine olsun.