Diyanet İşleri Başkanı sayın Ali Erbaş, milli bayramlarımızda Atatürk’ü ağzına almamaya devam ediyor. Atatürk’ten neden bu kadar gocunur, neden korkar diye düşündüm. Cumhuriyetten hoşnut olmayanlar bunu yapar dedim. Cumhuriyeti, Demokrasiyi istemeyenler Atatürk’ten korkar dedim. Bir ulusu işgalden kurtaran, özgürlük savaşını kazanan, bu uğurda yüzbinlerce şehit veren, bu milletin Başkomutanından neden korkulur? Ülkeyi düşman postallarından kurtaran Atatürk’ün ismini neden ağızlarına almazlar? Esaret altında mı olmalıydık? 34 YAŞINDA TÜRK MİLLETİ ADINA EMRİNDEKİ TÜRK ORDUSU İLE ÇANAKKALE ZAFERİ YAZDIĞI İÇİN Mİ? İSMİNİ AĞZINIZA ALMIYORSUNUZ? Atatürk olmasa şimdi ezan seslerini duyar mıydık? İbadetlerimizi yapabilir miydik? İsteğiniz Arap yarımadasında yaşayan Arap ülkeleri gibi mi olmak? Bu milleti o duruma getiremezsiniz, bunu unutmayın. 250 milyon Arap alemi medeniyetten ve özgürlüklerden uzak 7 milyon Yahudi’nin esiri gibi yaşıyor. Bizde mi böyle olmalıydık? 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda 10 Kasım’lar da Atatürk’e koşanların, çığ gibi büyümesi mi sizi korkutuyor, ürkütüyor. Siz kime güvenip Atatürk ismini ağzınıza almıyorsunuz. Milletin huzurunu kaçırmak için mi bu ayrımcılığı yapıyorsunuz? Bir avuç Yahudi’nin nasıl katliam yaptığını, bebek kadın genç ihtiyar demeden Müslümanları nasıl katlettiği sizi hiç mi düşündürmüyor? Üzmüyor. Bütünleştirici dinimizin yöneten kişi olarak sizin, Atatürk’ü ağzınıza almamaktaki ısrarınız, ayrımcılık, ayrıştırma değil mi? Milli Birlik böyle mi sağlanacak? Diyanetin görevi bu mudur? Bu davranışınızla dinimize zarar veriyorsunuz sayın Başkan. Siz ve sizin gibiler Atatürk’ten kaçtıkça, uzaklaştıkça.. Milletimiz birbirine daha çok sarılacak. Milli birlik daha da güçlenecek. Diyanet İşleri Başkanlığımız, bu yanlışlardan, korkudan uzaklaşmalı. Atatürk'ü minnetle anmalı. “NE MUTLU, TÜRKÜM DİYENE” SAYIN DİYANET İŞLERİ BAŞKANIM. ** MÜLTECİ SAYISINDA DÜNYADA 3. SIRADAYIZ! Dünya alışmadığı bir şekilde MÜLTECİ (Sığınmacı) dönemi yaşıyor. Özellikle, geri kalmış ülkelerden, gelişmiş ülkelere adeta insan akıyor. Hepsinin de amacı daha iyi bir yaşam. Az gelişmiş ülkeler kategorisindeki Türkiye de bu akıma kendini kaptırdı. Bizim geri kalmış ülkelerden farkımız, yüksek tahsilli insanlarımız yurt dışına gidiyor. Çoğu yüksek tahsilini yapmış, yetişmiş beyin, meslek sahibi… 2023 yılının ilk 10 ayında 51 bin Türk ülkesini terk etmiş. Başka ülkelere gitmiş. Bu sayı Afganistan ve Suriye’den sonra en büyük üçüncü mülteci sayısı. Ülkemizdeki sığınmacı mülteci sayısı da 10 milyona ulaştı. Almanya, Türklerin tercih ettiği ülke. Bu beyin göçünü hükümetimizin durdurması lazım. Özellikle sağlık personelimiz bu işin başını çekiyor. Bu yüzden her geçen gün sağlık alanında yetişmiş eleman sıkıntısı çekiyoruz. Bunun yolu da teknik personelin, ekonomik şartlarının iyileştirilmesinden geçiyor. Hükümet ivedilikle bunu ele almalı. Bu soruna çözüm getirmeli. ** SİYASET, YİNE ARAPSAÇI! Türkiye, cumhuriyet tarihinde bu kadar menfaate sayalı bir seçim önü süreci yaşamadı. İşe gidenlerle, işi bilenlerin birbirine karıştığı bir dönemdeyiz. Siyasette istikrar buhar oldu. Bilgi kirliği her geçen gün artıyor. Aydın’da son sürprizi Memleket Partisi Aydın İl Başkanı sayın Cavit Yenipazarlı yaptı. Cumhuriyet Halk Partisi’nden ayrılıp, Memleket Partisi’ni kuran Muharrem İnce’nin arkasına takılıp, CHP’den istifa etti. Aydın İl Başkanı oldu. Aradan 4 yıl geçmeden ne oldu da Aydın İl Başkanlığı’ndan istifa etti. Hani, “Bayram değil seyran değil, eniştem beni niye öptü” gibi bir şey oldu. Aynı partinin Nazilli İlçe Başkanı olan Ali Çetinkaya ise bir aydır seçim çalışmalarına devam ediyor. Bu arkadaşlar nasıl hangi moralle çalışmalarına devam edecek. Ne yazık ki sayın Muharrem İnce’ye güvenerek hırs ve öfke ile yola çıkanlar maalesef lastik patlattılar. U dönüşü yapmaya başladılar. İster misiniz, sayın Cavit Yenipazarlı da CHP’nin Nazilli Belediye Başkan Adayı olsun. Siyasetin, bu kadar seviye kaybettiği bir seçim önü gördünüz mü? Bugünkü kadar paran varsa çare var dönemi yaşanmadı. İşte köklü parti sözü burada öne çıkıyor. Yeni partiler köksüz ağaç gibi. Maalesef ki Memleket, Deva ve Demokrat Parti’nin de yarınlarda olacağı bunlardan farklı bir şey değil. ** KAYBETMEYE ALIŞMIŞTI, KAYBEDEREK GİTTİ Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanlığı’nı kaybetmesi, CHP’liler den çok AK Partilileri üzdü. Bugüne kadar yanlışları ile hep AK PARTİ’nin önünü açmıştı. Memurluk ile siyasetin birbirinden farkını göremedi, anlayamadı. Politikada hep kaybetti. Genel Başkan olarak hizmet verdiği 13 yılda tam 12 kez girdiği seçimlerin hepsini kaybetti. Kaybetmeyi alışkanlık haline getirdi. Hiç iktidar olmak istemedi. Partiyi, Ana Muhalefet Partisi olarak konumlandırdı. Bu bize yeter anlayışı ile Genel Başkanlık yaptı. Her geçen yıl parti içi adaleti yok etti. Cumhurbaşkanını ülkeyi ayrıştırmakla suçladı. Kendisi, AYRIŞMANIN DANİSKASINI YAPTI. Partisi CHP’yi 3’e hatta 4’e bölerek yönetti. Son zamanlarda partisini şirket gibi yönetti. Partisinin menfaatlerini koruyamadı. Hayır yapar gibi partisinde milletvekili dağıttı. “Sorumlusu benim” dedi Ekmeleddin İhsanoğlu’nu Cumhurbaşkanı adayı yaptı. Ekmeleddin’den medet (Umut) bekledi. Güya Cumhurbaşkanına karşı 6’lı masayı kurdu. Ayak oyunları ile menfaati için masayı kendisi dağıttı. Uygulamaları ile seçimlerde, AK Parti’nin önünü açtı. Kandille flörtü, milleti rahatsız etti. İlkesiz siyasetin temsilcisi oldu. Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın seçimlerde rakibimiz Kılıçdaroğlu ise sorun yok diyecek kadar yanlışlar içinde yüzdü. Seçimden sonra CHP’yi yok hükmüne getirdi. Kendisi de yok oldu. Rahmetli İSMET İNÖNÜ’nün 1972 yılında yaptığı gibi “Partimizde bir aday varsa ben aday olmam” sözünü söyleyemedi. Siyasi hırsının kurbanı oldu. SİYASETTEN kaybetmeyi alışmış bir lider gibi geldi, KAYBEDEREK YOK OLDU gitti.