Sakallı cüppeli bir hoca, yanında bir öğrencisiyle birlikte tebliğ için meyhaneye girmiş. Meyhanedekiler "Yine bir hoca geldi, yapmayın, içmeyin diyecek" diye düşünüp kafasını gömmüşler masalara, hiç bakmıyorlar bile. Hoca durumun farkında. Söyleyeceklerini söylese, söylemiş olup çıkacak. Kimse kafasını kaldırıp, kulağını kabartıp onu duymayacak. "Gençler, bir iş var, saati 200 dolar." diye seslenmiş gür bir sesle. Hepsi hızlıca hocanın etrafına doluşup "Ne işi hocam bu, anlat." diye sormuş. Hoca başlamış anlatmaya;
"Kâbe’yi biliyorsunuz…”
“Evet, biliyoruz.”
“İş orada… Size fıçılarla şarap vereceğim, siz de o şarapları kadehlerle Kâbe'ye dökeceksiniz." Meyhanedekiler öfkelenmiş. En hiddetli halleriyle, hocaya tepkilerini koymuşlar; "Sen delirdin mi be adam? Kâbe Allah'ın evi, öyle şey mi olur? Paran da senin olsun işin de… Git buradan!" Hoca meyhanedekilerin bu tepkisini görünce biraz memnuniyetle biraz da gülümseyerek cevap vermiş; "Allah’ın kulu İbrahim'in eseri olan Kâbe'ye kadehlerle içki dökmeye gönlünüz elvermiyor da bizzat Allah'ın eseri olan bedenlerinize dökmeye nasıl elveriyor?" Öfkeli meyhane sakinleri homurdana homurdana yerlerine geçerken hoca da lafı uzatmadan ayrılmış meyhaneden. Öğrencisi sormuş;
"Hocam biz şimdi ne yaptık?" Hoca gülümseyerek cevap vermiş; "Kalplerini açtık. Işık var mı, umut var mı diye baktık. Çok şükür hepsinde olduğunu gördük. Bir dahakine işimiz daha kolay." Kul yapısı Kâbe ve Allah yapısı kalp arasındaki farkı fark edebilmeyi Rabbim bizlere nasip eylesin. Cuma’nın selamı, rahmeti ve bereketi hepinizin üzerinine olsun.