Koskoca 2018 yılı bitiyor. Yeni bir yıla gireceğiz. Yeni heyecanlar, yeni planlar yapacağız. Şöyle geriye dönüp baktığımızda keşkelerimiz mi çok, yoksa iyi ki yaptım sözleri mi? Aslında bir muhasebeye ihtiyacımız var. Yeni yıl belki de bize bunu sağlar.  2018 yılının son Cuma gününde biraz düşünelim istedim.  Bir öykü var. Okuyalım ve şunu düşünelim. Biz bu hikâyenin neresindeyiz? İçinde mi yoksa dışında mı? Tolstoy un “İnsan Ne İle Yaşar" adlı kitabında, Çiftçi Pahom’un hazin ve ibretlik öyküsü yer alır.  Sıradan kendi halinde bir çiftçi olan Pahom, daha zengin bir hayatın hayalini kurmaktadır. Uzak bir yerlerde, cömert bir reisin karşılıksız toprak verdiğini duyunca, daha çok toprak elde etmek için reise gidip talebini iletir. Gerçekten de Reis herkese istediği kadar toprak veren cömert biridir. Pahom’a “Sabah güneşin doğuşundan batışına kadar kat ettiğin bütün yerler senin fakat güneş batmadan yeniden başladığın yere dönmen lazım.” der. Ve sözünü tamamlar:  “Yoksa bütün hakkını kaybedersin.”  Pahom güneşin doğuşuyla beraber başlar yürümeye. Tarlalar, bağlar, bahçeler geçer. Tam geri dönecekken gördüğü sulak bir araziyi es geçemez. Şu bağ, bu bahçe derken bakar ki güneşin batmasına az kalmış. Koşar, koşar, ama kesilir takâti. Halsiz adımlarla yürümeye devam ederken, Pahom’un burnundan kanlar damlamaya başlar. Tam başladığı noktaya yaklaşmışken, bir an yığılır yere ve bir daha kalkamaz…  Reis olanları izlemektedir. Çok kereler şahit olduğu olay yeniden vuku bulmuştur. Adamlarına bir mezar kazdırır. Pahom’u bu mezara gömerler. Reis Pahom’un mezarının başında durur şöyle der:  -“Bir insana işte bu kadar toprak yeter." Mütemadiyen biriktirmek istiyoruz. Yiyemeyeceğimiz kadar erzak, giyemeyeceğimiz kadar kıyafet, Kullanamayacağımız kadar eşya, oturamayacağımız kadar ev…  Gözlerimiz midelerimizden, arzularımız ihtiyaçlarımızdan daha büyük… Tüketmeye de çok meraklıdır insan.  Biriktirdiği paranın, eşyanın, malın mülkün yanında zaman tüketir, söz tüketir…  Benlik biriktirirken, benliğini tüketir…  Sofraya koyabildiğimiz bir bardak çayın, zeytine, ekmeğe ulaşabilmenin bir zenginlik olduğunu ne zaman fark edeceğiz?  Dünyadaki bütün kavgalar toprak içindir. Ama tüm kavgalar toprağa girince biter.  Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır, demiş Şair Mithat Cemal Kuntay… İstiklal Marşı Şairimiz Mehmet Akif Ersoy, Toprak için: Bastığın yerleri "toprak!" diyerek geçme, tanı! Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehîd oğlusun, incitme, yazıktır atanı;  Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı. Diyor.. Topraktan geldik toprağa gireceğiz. Önemli olan emanet verilen şu dünyada Rabbimizin razı olduğu şekilde yaşamaktır. Dünyaya sığamayacağını düşünen insan bir metrelik toprağa sığıyor ama o toprağa sığdığını göremiyor. Gören bir gözü, tutan bir eli, yürüyen bir ayağı satın alamayacak ve kaybedince tekrar sahip olamayacak kadar fakiriz hepimiz. O halde kıymetini bilelim sahip olduklarımızın. Cumanız mübarek olsun. 2019’un ilk Cuma’sında görüşmek üzere… HAYIRLI CUMALAR...