Hâlâ üniversitelerde Türkçe düşmanı sözde akademisyenlerin olması, çok acı…
“ESKİ TÜRKÇE KELİMELER YERİNE GÜNÜMÜZDE ANLAŞILIR KAVRAMLAR KULLANILSIN.
BİLİMSEL AKADEMİK BİR DİLİ YANSITMIYOR”
Red gerekçesi…
***
Mühim... Matuf… İhata … Dâhilî…Neşretmek… Mezkûr… Yekûn… Teferruat… Cevabi…
Tahdit…Nihayet…Zikretmek… Cihet…Müsamaha…Vazife…Tesir…İfa…Husus… Vazife…
Artık yeter dediğinizi duyar gibiyim.
Esas itibariyle dahası var da…
Devam etmedim.
Bu kelimeler bir üniversitede görevli (vazifeli değil) akademisyen (hoca değil) tarafından kullanılmayan, eski(!) Türkçe kelimeler olarak nitelendirilmiş…
Akademik dil değilmiş!
Akademik bir çalışmanın ret gerekçesi sayılmış…
***
Ve tabiatıyla- doğal diyecektim; dilim sürçtü-…
Eyvah..!
Yine eski Türkçe..!
Nereye dönsem; eskimiş Türkçe…!
Meramımı ifade edemiyorum yeni Türkçe ile…!
***
Tam bir müsteşrik kafa…
Yine yanlış oldu: Oryantalist kafa…
Ya da…
Orientalist mi demeliydim?
Zihni tasfiyeye maruz kalmış teknik eleman...
Kendine yabancı…
Bunun anlamı, bilim dilinin Türkçe olam(a)yacağını tersten söylenmesidir.
Şuur altında bu var.
Bu tür akademisyenler öğrencisine nasıl eğitim verecek?
Böyleleri, sadece teknik hususları nakletmekten başka bir iş yap(a)maz.
Eğitim veremez…
***
Üstad Cemil Meriç , az gelişmişlik ezikliği yaşayan kafa yapısını söyle izah eder:
“Kıta’ları ipek bir kumaş gibi eser biçerdik(…)
Zafer sabahlarını kovalayan bozgun akşamları. İhtiyar dev, mazideki ihtişamından utanır oldu. Sonra, unutkanlığa bıraktı yerini, “Ben Avrupalıyım” demeğe başladı, ”Asya cüzzamlılar diyarıdır.”
Avrupalı dostları, acıyarak baktılar ihtiyara, ve kulağına: “Hayır delikanlı” diye fısıldadılar. “Sen bir az gelişmişsin.”
Ve Hıristiyan Batı’nın göğsümüze iliştirdiği bu idam yaftasını, bir “nişân-ı zîşân” gibi gururla benimsedi aydınlarımız (Bu Ülke, İletişim Yayınları, İstanbul-2002 shf.:96).
Cemil Meriç’in yukarıdaki(eskimiş Türkçe ile ifade edelim: mezkûr) ifadelerinden…
Eskimiş Türkçe’den hazzetmeyen (ifade de eski Türkçe, ne kullansak acaba?) bazı öğretim görevlilerinin bir şey anlayacağını zannetmiyorum.
Titleleriyle(!) arz-ı endam eden bir takım akademisyenler, gördüğümüz kadarıyla az gelişmiş ruh halleriyle hareket etmeyi matah bir şey zannediyorlar.
Yahu ben ne yaptım yine…!?
Her kullandığım kelime eskimiş Türkçe!
Zannederim bendeniz de mazide kalmışım…
Yaşımız o kadar eski olmasa da…
Bu öğretim görevlilerine az gelişmişlik yolunda muvaffakiyetler….
Pardon, başarılar dileyecektim…
Normal…
Üniversitelerin cafeleri …
Cafeteriaları…
Gözümüzün içine sokulursa…
“Akademik kariyerlerine title” ekleyenler elbette görevli olmaya devam edeceklerdir.
***
Dilini kaybedenlerin şahsiyetlerini yitirecekleri de bir hakikattir.
Şarkiyatçılık bunun için bilim dalı olmuştur Batı’da.
Kapitalizmin sömürü düzenini tesis etmek için…
İnşa mı deseydim acaba…?
Çok yazık…
Çok…