-Yeni Türkiye'nin Gelecek Ufku- *** Refah-Huzur cemiyetinin inşasının temelinde Batı’dan farklı muhafazakârlık anlayışının olacağı aşikârdır. Batının seküler bakış açısı, tecrübeye dayalı metafiziği red eden rasyonalizminin “Ana Kaynak”a atıfta bulunması düşünülemez. Ancak iktisatçı Lord Keynes’in dahi dayanak kabul ederek örnek gösterdiği Hz. Yusuf (as) ve “Öküz ve Başak” başlıklı rüyadan mülhem iktisat teorisi, esas itibariyle Muhafazakâr Değişim’in nasıl olması gerekliliği hakkında fikir vermesi açısından mühimdir. Kıymetli fikir adamı ve şair Sezai Karakoç, “Öküz ve Başak” başlıklı rüyayı şu şekilde tahlil eder: “Bu örneğin ışığında, halka Hz. Yusuf’’un nasıl önder olmaya ve yol göstermeğe çalıştığını görmekteyiz. (…) Yorum yaparkenki sözlerinde üç unsur göze çarpmaktadır: 1-Peygamberliği ilân, 2- Allah’ın varlığına ve tekliğine inanmalarını, kötülüklerden kaçınmalarını, iyilikler işlemelerini isteyiş, 3-Düşlerine dayanarak geleceklerine dair haberler ve yorumlar. Devletle halkın ilişkileri İşte peygamberlik ödevi başlıca unsurlarıyla burada toplanmıştır. Bu ödevin, sonra zindanın dışına taşacağını ve bir gün sarayın kapılarına dayanacağını düşünmek artık kolaylaşmıştır. İşte peygamberliğin yayılışı buraya varınca, Firavunun rüyası yeni bir döneme işaret etmektedir. Kendi düşünün, toplum ve insanların düşlerinin sınavından geçen Hz. Yusuf, son merhaleye varmaktadır. Devlet düşü merhalesine ermesi, Firavunun rüyasıyla gerçekleşmektedir. O zamanın devleti, ekonomik temel olarak ziraatı almaktadır. Halkın geçimi ve devletin sürmesi, ziraî refaha bağlıdır. Rüyadaki öküz ve başak sembol ve motiflerinin düşü donatması bundandır. Öküz tarlayı sürmeden nasıl başak çıkmazsa, öküzün sembolize ettiği zaman geçmeden, başağın sembolize ettiği hasadın sonu belli olmayacaktır. Devlet zamanla emek verimini en altın oranda birleştiren kuruluştur. Hz. Yusuf, bunda yine yol göstericiliği yapmış, devletin ne zaman tasarruf, ne zaman sarf yapacağını bildirmiştir. Refah devletinin ana çizgilerini çizmiştir. Büyük iktisatçı Lord Keynes, devrevî bütçe teorisinin ilk tarihi uygulanışına, Hz. Yusuf’un bu yedi yıllık planlamasını örnek göstermektedir. Yedi yıl fazlayla bağlanan devlet bütçesi, yedi yıl da açık vererek, on dört yıllık bir dönemde denkliğe kavuşturmakta ve toplum böylece kuraklık ve açlık yıllarını sıkıntısız atlatmaktadır” (Karakoç, 2010: 41-43). Refah-huzur cemiyetinin teşekkülü numune olan bu misal esas itibariyle de refah nazariyesinin nasıl huzurla bütünleşeceğini de içinde vermektedir. Netice yerine: Muhafazakâr Değişim’de asıl olan değerlere sahip çıkarak gelişmedir. Mevcut hataları tasfiye, ama yerine ikame edilecek yeni “şey”lerin cemiyetin geleneğine, inancına düşman olmayan, uzak durmayan yeniliklerden teşekkül etmelidir. Tahrifata uğramış, tekâmüle mani çürük değersiz kıymetlerin tecdidi (yenilenme) verimli neticelere imkân verecektir. Topluma, asrın gelişmelerinden; bu gelişmenin değişme ile mümkün olabileceğinden, değişmenin dünyalık getirisinin müşahhas verilerini sunarak yapılan teşebbüs, müspet sonuçlar vereceği muhakkaktır. Karşı karşıya kaldığı veya kalacağı; şırınga edilecek doktriner nassların (dogmaların) olamayacağını yenileşme çabasındaki cemiyete (millete) izah edilmelidir. Tepeden inme fikri zorlamaların cemiyette akis bulması zor olacağından; hatta ters tepeceğinden ortak değerlerine vurgu yapılmalıdır. Seçilenlerin nazarisyenleri, toplumu yönlendirme mevkiindekilerin ve tabiki idarecilerin afakilikten uzak durmaları, ayakları yere basarak iş yapmaları ehemmiyet arz etmektedir. Esas meselenin bam teli, tarihî geçmişi olan bir milletin -ki burada arz edilmek istenen milletin Müslüman-Türk milleti olduğu izahtan varestedir- Sahih Gelenek’e bağlılığı da aşikârdır. Sahih Gelenek’i tesis etmiş bir milletin yeniliklere karşı hissiyatsız olması düşünülemez. Buna karşılık gelecek, kendine münhasır fakat alemşümûl umdeleri yeni bir bakış açısıyla millete kazandırması tabiidir. Asriliğin (modernlik) müspetesiyle kendi kültüründen, inancından, tarihinden; velhâsılı bütün bunların bileşkesinden müteşekklil kutsi kıymetleri; suiistimale mahal bırakmayacak şekilde milletin bünyesine meczetmesini bilir. Ancak, maalesef bu noktada, belki de iyi niyetli çalışmaların mahsulü olarak; Sahih Gelenek’in aslından tavizler verdirerek veya vererek bilmediği deryalara dalan bazı fikir sahipleri olmuştur ve halende olmakta; görünen o ki olmaya da devam edecek. Bu noktada Yeni Türkiye'nin Gelecek Ufku’nda muhafazakârlığa bakış nasıl olması icap eder?, Külliyen red mi yoksa sentezden mütevellit bir tekâmül mü müspet neticeler verecektir? Muhafazakârlığı cemiyet olarak nasıl algılamalıyız? İyi-köyü, güzel-çirkin, tahrif olmuş-olmamış; nasıl bakacağız? Bunu tetkik etmekte büyük faydalar vardır. Ancak,bu takdirde Muhafazakâr Değişim’e fikrî ve ameli taban oluştururuz. Kaynakça: KARAKOÇ, Sezai, Ruhun Dirilişi, Diriliş Yayınları, İstanbul, 2010 TOPÇU, Nurettin, Yarınki Türkiye, Dergâh Yayınları, İstanbul, 2011