Kimseyle hiçbir konuda yarış halinde değilim. Kimseden akıllı, kimseden güzel ya da kimseden iyi olma gibi bir iddiam yok. Kimse için 'en' değilim. Kimse için 'daha' değilim. Bu devasa iddiasızlığın verdiği özgürlüğün hastasıyım. Der Sabahattin Ali, neden der biliyor musunuz? Çünkü kendi döneminde, kimsenin eksiği, hatası ya da yanlışını gözler önüne serip başkalarının başarısızlığından beslenerek kendisine üstünlük yaratma gayretinde olan bir insan değildi. Yani günümüz insanlarından ve kendi dönemindeki insanların hepsinden farklı olan yanı kimseyle yarışmadan yaşıyor oluşuydu. Kendisini ortaya koyacaksa kimsenin eksikliğinden beslenmiyordu.
Bazen başka ilişkilere, başka evliliklere özenir insan. Kendisinde var olanın onu mutlu etmeye yetmediğini düşünür. Ya kendi talihine kızar ya da karşı tarafı suçlar. Özendiğiniz şeyin önündeki tek engel kendinizsiniz. Bu engeli aşmak için çaba göstermediğiniz sürece farklı hiçbir sonuç elde edemezsiniz. Günlerce haftalarca, sizi yetiştiren ailenizi, öğretmenlerinizi arkadaş çevrenizi suçlayadurun. Bu size mevcut durumun değişmesi konusunda hiçbir katkı sağlamaz. Aksine zihninizde farklı bakış açılarının oluşmasına engel olur.
Bir insan yaşamındaki olaylarda kendi payına düşen hatayı göremez, her durumda başkalarını suçlar, mutlu olmaktan çok hep haklı olmanın peşine düşer ise fedakarlık yapmaktan kaçınır. Empati yapmaktan yoksun biriyse onunla, ortak bir yaşam sürmek herkes için zordur. Bu tip kişiler yaşanan olaylarda çözüme değil. Suça ve suçlaya odaklandıkları için sorunları çözmek, ortadan kaldırmak gibi becerileri de yetersizdir.
Çözüm ne olabilir peki; kişisel anlamda bir çözümse neye ihtiyacınız olduğunu bulmaya çalışmanız. İlişkiniz için bir çözüm arıyorsanız, bu ilişkinin ihtiyacı olan şeyin ne olduğunu bulmaya çalışmak olmalı. Kavga etmek, iki keçinin köprüden önce ben geçeceğim sürtüşmesinden öte bir eylem değildir. Bu keçilerin ikisi de köprüyü ortalayarak geçmek niyetindeyse birinden biri vazgeçinceye kadar köprünün orta yerinde beklerler. Ancak ikisi de biraz yana kaymayı akıl ederse, geçip giderler ve birbirlerine zarar vermemiş olurlar. İnsan keçiden akıllı, ancak bu akıl kullanılmazsa keçi ile arasında fiziksel görüntüden başka bir fark kalmamış oluyor. İki kişinin arasında var olan sorun tek kişinin aldığı karar ve uygulamalar ile giderilemez. Ortak kararla hareket etmeli.
"Bizim için ortada buluşmak diye bir şey söz konusu olamaz. Çünkü biz eşimle zaten ya hiç konuşamıyoruz. Ya da ortada bir sorun olduğunu ben eşime kabul ettiremiyorum" dediğinizi duyar gibiyim. Çünkü bunları sürekli olarak duyuyorum.
Bugün yaşamakta olduğumuz hayatın tohumlarını dünde atarız. Bugün yaşadıklarınız dün yaptıklarınızın sonucudur. Gelecekte yaşayacaklarınız ise bugün yaptıklarınızın ve yapmadıklarınızın sonucu olmaya devam edecek.
Hayatınızdaki kişilerle; üzüldünüz... üzüldünüz, kavga ettiniz. Kızdınız, kızdırdınız... kavga ettiniz. Aldatıldınız günlerce kavga edip ağladınız. Yalanlar işittiniz hesabını sorarken kavga ettiniz. Peki; hepsinin sonu geldi mi? Büyük bir çoğunluğu için zaten bende canlı şahidiyim. Durmadan edip durduğunuz bu kavgalar hangi yaranıza merhem oldu. Sizi ileriye taşıyacak herhangi bir yardımını görebildiniz mi? Göremezsiniz... kavga ederek karşınızdaki kişiye bir şey anlatmayı başarma olasılığınız yüzde 3 geriye kalan yüzde 97’lik kısım boşlukta amaçsızca sallanıp duran davranışlarınız nedeniyle anlaşılamadan yerinde sayıp dururlar. Peki sürekli karşımızdaki kişiyi suçlamaktan vazgeçeceksek. Üstelik bir de kavga etmeyeceksek. Ne mi yapacaksınız?
NE YAPMAK LAZIM!
Erkekler takdir ile
Kadınlar ilgi ile
Çocuklar sevgi ile kazanılır...
1) Sevmek, insan hayatına iyi gelen en iyi ilaçtır. Sevmeyi bilmediğimiz de bir ilişkinin nasıl yaşanacağını da bilmeyen insanlar oluyorsunuz. Birini sevmek, iki kelimelik o sözü söylemekten ibaret değildir. Ya da üzgün ve kızgın olduğunuzda bunu anlatmanın tek yolu kavga etmek de değildir.
2) Seni Seviyorum demeden sevgiyi anlatmanın en güzel yolu ilişkinizi yaşarken aynı zamanda birlikte bir hayat yaşadığınız için onun yaşam çabasını desteklemek, elinizden geldiğince hayatı onun için kolaylaştırmaya çalışmak, küçük yada büyük başarılarını takdir etmek. Beğendiğinizi dile getirmek konusunda cimri olmamak. Tadı yerinde pişmiş bir çorba için bile "Bu da bir şey mi sanki" tavrı içinde olmamaktır. Takdir edilmek seviliyor ve beğeniliyor olmanın davranışlarla çiçeklendirilmiş halidir. Takdir ettiğinizde, eşinizde takdir etmeyi öğrenir. Takdir ettiğinizi gösterir ama takdir edilmez iseniz bir yerden sonra sizde bunu yapmayı bırakırsınız. Bunun ilişki içindeki değerini ikinizde fark ettiğinizde başka eşleri özenmekten vazgeçtiğiniz bir hayata doğru adım adım gitmenin yolunu da bulmuş olursunuz. Beğenilmiş ve kabul görmüş bir insan daha ilk dakikadan serotonin dediğimiz mutluluk hormonunu salgılamaya başlar. Ve insanlar mutlu oldukları yerlerden uzaklaşmak istemezler.
3) İnsan ne zaman kavga etmekten uzaklaşır ya da kavga etmenin bir işe yaramadığını fark eder? Önce biraz bunu anlatmak lazım; Kendine güvenen, kendini güçlü hisseden insanlar kavga etmekten kaçınır. Zayıf insanların elinden gelen tek şey karşı tarafı suçlamak karşı tarafta bir kusur bulmak. Karşılaştığı her zorluğu kavga ederek çözmeye çalışmasıdır. Güçlü biri olabilmenin altın anahtarı öz değere sahip olmaktan geçer. Nedir öz değer? ve nasıl sahip olunur?
Öz Değer: kişinin yapmakta olduğu iş ile, o işin sağladığı statü ile kazandığı para miktarı ile ve bu statü ve paranın elde ettirdiği çevre ile elde edilmez. Bunlar öz güven duymak için birer paravandır. Ancak zaten kendine güvenmeyen biri bunlara sahip de olamaz. Öz değer var olmakla başlar. Varlığının bilincinde olmakla başlar. Eğer bu bilince sahip olursanız tüm sosyoekonomik farklılıklara rağmen eşit olduğunuzun kimsenin sizden daha üstün bir varlığa sahip olmadığının sizdeki öz ile gıpta ile baktığınız kişilerdeki özün aynı olduğunun farkında olabilirsiniz. Bu farkındalık kaybettiğiniz, kaybetmek üzere olduğunuz kendi öz değerinizi yeniden elde etmenizi sağlar. Hayatla ve en yakınlarınızla kavga etmeyi bitirmenizi sağlayacak olan şey budur.
Peki İnsan Maruz Kaldığı Can Sıkıcı Durumlarla Kavga Etmeden Nasıl Başa çıkar:
1) Ne hissettiğini ve bu hissettiği duygu sonrasında nasıl bir davranış içerisinde olacağını açıklayarak.
2) Sonrasında bu açıklamalarda bahsettiği davranışlara bağlı kalarak; tartışmaktan kaçınarak, sürekli küçültücü imalarda bulunmaktan kaçınarak. Davranışlarınızdaki geri çekilmeler ile karşı tarafın sizdeki değişikliği görmesini sağlayabilirsiniz. İnanın bu tabakların havada uçuştuğu tartışmalardan çok da etkili olacaktır.
*****
Sevildiğini hissetmeyen insanlar hayatı dolu dolu yaşamak yerine, kendilerini günden güne çürümeye bırakırlar.
Tıpkı dünyamız, tıpkı insanlık gibi...
Çünkü; insan yalnız sevgiyle yaşar.
Sevilmemiş çocuklar uyumsuz olur. Sevilmemiş eşler terk eder yada ihanet eder. Sevilmemiş insanlar saldırgan, mutsuz ve memnuniyetsiz olur. Bu saldırganlık bitmek bilmeyen bir öfkeye, doymak bilmeyen para arzusuna, sahip olma hırsına, hırsızın hırlıyı yolundan çıkartmasına, yoldan çıkana sessiz kalanlar da tacizlere, tecavüzlere, cinayetlere neden olur.
İnsan onuruna yakışır bir toplumda yaşayabilmek için; sevgi aracılığı ile fedakarlığı, dürüstlüğü, vefayı, çaba göstermeyi öğretebiliriz birbirimize.