Özünde iyi olanı dünya malı değiştirmez. İçinde ruh barındırmayan bedenler azat edilmeli çünkü para insanı değiştirmez sadece maskesini düşürür. Ah ne yazık değil mi şu fani, şu boş, şu yalan dünyanın malına mülküne tamah etmek, onun için kendimizi harap etmek, sevdiklerimizi kırmak, üzmek, kul hakkına girmek.
Bir acayip derde düştüm herkes gider kârına, Bugün buldum bugün yerim, Hak kerimdir yarına, Zerrece tamahım yoktur şu dünyanın varına, Rızkımı veren Huda'dır kula minnet eylemem. - Nesimi
Hayatınız seçtiğiniz insandır: Zevkli bir kişiye rastlarsanız zevkiniz, bilgili bir insana rastlarsanız bilginiz, zeki bir insana rastlarsanız zekânız, şefkatli bir insana rastlarsanız vicdanınız gelişir. Hayatınız seçtiğiniz eştir: Alıcı bir insana rastlarsanız vazgeçtikleriniz, verici bir insana rastlarsanız tembelliğiniz artar. Bir yerde insan varsa, yalan da vardır, yalancı da vardır.
Ah şu yalanlar... Siz siz olun, doğru sözlü olun. Dürüstlük rahatlatır. Beyazı, pembesi, mavisi, kuyruklusu.... Pek çok türü var yalanın. Yalanı çoğunlukla bilinçsizce söyler ve sonradan da inceden bir pişmanlıkla irkiliriz. Tabi eğer profesyonel bir yalancı değilsek. Hayatta kalmak, eşinizle bozuşmamak, kınanmaktan sakınmak ve bunlara benzer birçok nedenle söyleriz yalanları.
Bir göçmen kuş sürüsüne karışın mesela, güneye doğru uçun. Sessiz, telaşsız, düzenli sıralar halinde. Bir süre sonra kendi iç sesinizi dinlemeye, yaşadığınız coğrafyanın dertlerine bulunmaya başlayın. Yaşadığınız günün dertleri bir noktada kendinizi var eder. Ben bu varoluşun yolunu edebiyatta buldum yahut bulduğuma inandım ve dilim döndüğünce bir şeyler anlatmaya çalışıyorum. Bir insanı nasıl tanıyacağınızı biliyor musunuz? Ne okuduğuna bakın, ne seyrettiğine bakın, duvarlarına ne astığına, raflarına ne koyduğuna, nasıl konuştuğuna, nasıl dinlediğine bakın. Yapmanız gereken tek şey bakmaktır. Bunlar size onun ruhunun nerede olduğu ve neyle beslendiği konusunda her şeyi bildirir...Yalan söylemenin en büyük sebebi korkaklıktır.
Hayatınız seçtiğiniz eştir: dengeli bir insana rastlarsanız mutlu, dengesiz bir insana rastlarsanız filozof olursunuz. Hayat kat kattır. Babil'in Asma Bahçeleri gibi katmanlar halinde yükselir, bir kattan bir kata sizi yanınızdaki insan götürür. Ve bugün durduğunuz katman, seyrettiğiniz manzara , gördüğünüz hayat yanınızdaki insanın bulunduğu katmanı, manzarası ve hayatıdır... Hayatınız seçtiğiniz insandır...O nedenle dostlar, siz siz olun, doğru sözlü olun. Dürüstlük rahatlatır.
Bir hikaye ile devam edeyim.
- FELSEFECİ AĞAÇ -
Bir ağacın gölgesinde adam felsefe kitabı okuyordu. Sorular üstüne sorular adamın kafasını karıştırmıştı.
Başını kaldırıp ağaca baktı.
“Keşke ağaç olsaydım, hiç düşünmeden yaşasaydım” dedi.
Birden ağaç dile geldi:
“Ben düşünmüyorum belki ama düşünen insanlara o kadar çok ders verebilirim ki” dedi.
Adam heyecanla:
“Seni dinlemek isterim” dedi.
Ağaç konuşmaya başladı:
“At o felsefe kitabını elinden, şimdi bana bak ve beni dinle. Sana on tane hayat dersi vereceğim” dedi.
Adam heyecanlanarak:
“Tamam” dedi.
Ağaç: “Dinle o zaman” dedi ve hayat dersini sıralamaya başladı:
1- Ağaç yaş iken eğilir ya da doğrulur. Her şeyin bir zamanı vardır. Hayat öğrenme sürecidir ama zamanlaması çok önemlidir. Siz de bilirsiniz ki “yaşlı köpeğe yeni oyunlar öğretilmez.” “Yaşlı kurda yol öğretilmez.”
2- Düşen ağaca balta vuran çok olur. Onun için hayatta düşmemeye dikkat etmek gerek; güçlüyken gölgene sığınanlar, düşerken baltayı alıp sana koşarlar.
3- Bizi yok etmeye çalışan baltanın sapı bizdendir. Her zaman dış düşmandan korkmayın. İç düşman daha tehlikelidir. Sizin gibi görünüp size hainlik edecek insanlara dikkat edin. Dişi kıran, pirince en çok benzeyen beyaz taştır.
4- Ulu çamlar fırtınalı diyarlarda yetişir. İnsanı geliştiren, mükemmelleştiren zorluklardır. Büyük adamlar büyük engellerle karşılaşıp onu aştıkları için büyük adam olurlar. Büyük devletler, büyük badireleri atlatarak büyük devlet olurlar. Uçurtma rüzgâra karşı durduğu için yükselir. Engelleri fırsat bilmelisiniz.
5- Bir ağacın kökü ne kadar derinse boyu o kadar yükseğe çıkar. Kökleri zayıf olan büyüklüğü taşıyamaz. Onun için kökünüze sahip çıkmalısınız. Kökünü unutan ya da yok sayan bir ağaç ayakta kalabilir mi? Bir ağaç gücünü gövdesinden değil, kökünden alır. Sizin de tarihiniz olmazsa nasıl geleceğiniz olacak? Tarihinizi yok sayar ya da unutursanız nasıl geleceği inşa edebilirsiniz?
6- Ağaç yapraklarıyla gürler. Bir insan da ailesiyle, sosyal çevresiyle güzel olur; onlarla tamamlanır. Onlarla varlığını hissettirir. Onun için sosyal ilişkileriniz önemlidir.
7- Hiçbir ağaç acaba bahar gelecek mi, çiçek açacak mıyım diye düşünmez. Kök, gövde ve dallar görevini sessizce ve sabırlıca yaparlar. Siz de baharın gelmesini bekliyorsanız görevinizi şamata yapmadan sessizce, hakkıyla ve sabırla yapmalısınız.
8- Meyveli ağacı taşlarlar. Bilgili, becerikli, başarılı insanlara haset eden çok olur. Bir işe yaramayan, niteliksiz, silik insanlar kimsenin umurunda olmazlar. Onun için başarılı insanlar atılacak taşlara mukavemet edemezlerse başarılarını sürdüremezler.
9- Her ağaç kendi toprağında büyür. Ağaç ancak uygun toprağı bulması halinde gelişmesini sürdürür. İnsan yetenekleri de öyledir; ağaç tohumu gibidir. Uygun zemin bulursa gelişir, yoksa çürür gider.
10- Beşikten mezara kadar ağaca muhtaçsınız. Çocukken beşikte, ölünce tabutta bizimle berabersiniz. Bize hep odun gözüyle bakmayın. Biraz da ibret gözüyle bakın. Sözü şöyle bitireyim, insanların kulağına küpe olsun. “Her şey bir ağacı sevmekle başlar.” Bundan sonra bir ağacın yanından geçerken durun ve şarkımızı dinleyin.
Adam ağaca tekrar baktı, “Aslında odun olan bu ağaç değil, benmişim meğerse” diye geçirdi içinden.
(Alıntı)
Kağıtla kalın, kalemle kalın. İnsanlığınızla kalın.