“(Ç)ıplak” inkılâbatın rezalettir sonu…”
Dr. Mesut Mezkit
Çağdaşlık, emperyalizme dik duruş sergilemekle olur.
***
Kafası karışık aydın tipi son yüz yıllık dönemde hep vardı.
Cumhuriyet’ten önce de vardı; sonra da…
Sultan Abdulhamid Han’ı darbe ile hal etmek isteyenlerin de Cumhuriyet sonrası aydın düşünce tarzının da temeli hep şu olmuştur:
Geçmişi red; Batıyı taklit…
Bu fikri yapı Cumhuriyet’in ne anlama geldiğini anlayamamış…
Cumhur’u idrak edememiş…
Cumhuriyet’in Kurucu İradesi’nin emperyalizme karşı dik ve güçlü duruşuna müdrik olamamış…
Türk devlet geleneğinin safahatından bîhaber; Modernist-Pozitivist-Batıcı elitist bir aydın grubundan bahsediyoruz.
Bu hal, batıcı aydınların kompleksli ruh hallerinde açık şekilde tezahür etmektedir.
Bahsi geçen düşünce şekli hâlâ varlığını sürdürmektedir.
Devamdan da öte hayatın her alanını ahtapot gibi sarmış vaziyettedir.
***
Cumhuriyet öncesi döneme ait bir tespit…
109 yıl önce Millî Şairimiz Mehmet Âkif, 22 Mayıs 1913 yılında kaleme aldığı şiirinde Müslüman Türk ailesinin nasıl hücuma maruz bırakıldığına dikkat çekmiştir. Ve bunun batıcı bir “aydınlanma” projesi olduğunu belirterek, pozitivist elitler marifetiyle ailenin temelini sarsıp yıkmaya yönelik tehlikeye işaret etmektedir.
Şiirinde şöyle diyor:
Biz ki her mevcudu yıktık gâyesiz bir fikr ile;
Yıkmadık bir şey bıraktık… Sâde bir şey: Âile.
Hangi bir bünyânı mahvettik de ıslâh eyledik?
İşte vîran memleket! Her yer delik, her yer deşik!
Bunların ta’miri kabil… Olsa ciddiyet, sebat:
Lâkin Allah etmesin, bir düşse şâyet âilât,
En kavî kollarla hattâ kalkamaz imkânı yok.
Kim ki kalkar der; onun hayvan kadar iz’anı yok!
‘Âilî bir inkılâb olsun!’ diyen me’yûs olur;
Başka hiçbir şey kazanmaz, sade bir deyyus olur.
Çünkü “çıplak” inkılâbatın rezalettir sonu…
Ey denî kundakçılar, biz sizde çok gördük onu!
(Mehmed Âkif, Safahat, 3. Kitap, Hakkın Sesleri, Âilî inkılâb).
***
Cumhuriyet sonrası döneme ait bir tespit…
Modernist-Pozitivist-Batıcı elitist aydınlarının ruh halleri, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur(shf.:276) romanındaki kahramanlar marifetiyle yüzümüze çarpılmaktadır. Romanda dönemin belirli bir dünya görüşüne sahip olamamış aydınlarının, daha açık ifadeyle toplumun ikilem içindeki huzursuzlukları dillendirilmektedir. Yozlaşmanın ve çürümüşlüğün; dolayısıyla içtimai çözülmenin hangi boyutlarda olduğunu göstermesi açısından ehemmiyet arz etmektedir. Roman’da kendisini batı karşısında geri, aşağı gören bir zihniyet şöyle tasvir ediliyor:
“Bir Beethoven, bir Wagner, bir Debussy, bir Listz, bir Borodine bu gördüğü edebiyet yıldızından ne kadar ayrı insanlardı. Onların çılgın hiddet ve kinleri, bütün hayatı kendisi için hazırlanmış bir sofra zanneden iştahları ve bunları tek başına yüklenebilmek için imkânsız bir Atlas gayretiyle gerilmiş guruları, hiç olmazsa şahsiyetlerini değişik planda göz önüne koyan bir yığın nazariyeleri, garabetleri, yumuşaklığı bile etrafındaki her şeye bir aslan pençesi gibi geçen mizaçları vardı.”
Bu bakış açısı Modernist-Pozitivist-Batıcı elitist aydınların temel düsturudur.
Yüz yıl öncesinde( evvelki ve sonraki) “İslam, Türkleri geri bıraktı. Dinimizi değiştirip Batı uygarlığına dâhil olalım” zihniyetinin tabi ve arzuladığı hayat tarzı, bu olmalı…
Önce “Batı Uygarlığı’ndan “ bir misal…
“Emmanuel Macron'a karşı seçimi kaybeden Marine Len Pen'in annesi Pierrette, eşi nafakayı vermeyince playboy dergisine çıplak poz verdi. Bunun üzerine Marine, annesi Pierrette'yi annelikten reddetti.
Marine Le Pen'in annesi Pierrette, 1960 yılında tüccar olan babası Jean-Maire Le Pen ile evlendi. 1987 yılında bu evlilik bitti. 1988 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olan Jean-Marie bir yıl önce boşandığı eşine nafaka vermeyi kabul etmedi.
Jean-Marie, yaptığı açıklamada eski eşi için "Paraya ihtiyacı varsa, temizlik yapmak zorundadır" açıklaması yaptı. Bunun üzerine Pierrette, playboy dergisinin temizlik görevlisi kadın kılığında çıplak poz verme teklifini kabul etti.
Pierrette, yıllar sonra kocasının kendisine nafaka vermeyerek kendisini zor durumda bıraktığını bu nedenle playboy dergisinin teklifini tereddüt etmeden kabul ettiğini söyledi.
Marine Len Pen de fotoğraflar için, bu fotoğraflardan sonra annesini artık anne olarak görmediğini, annesini bu şekilde görmenin annesini kaybetmekten çok daha zor olduğunu söyledi(Kaynak:https://www.aydinlik.com.tr/fotogaleri/marine-le-pen-playboy-dergisine-ciplak-poz-veren-annesini-reddetti-313387?sayfa=6).
***
Aşağıda arz edeceğim pespayeliğin, aktardığımız haberden farkı nedir?
Fransız politik figürün bile tahammül edemediği rezalet, maalesef bizde fazlasıyla karşılık bulmuştur.
Çok acı; ama gerçek…
Bir de bunun adına “sanat” diyorlar…
Tüküreyim böyle sanata..!
Bir takım şarkıcı adıyla arzı endam edenlerin sahnede giydiği gayri ahlakî kıyafetlere tahammül etmeyip tepki gösteren şarkıcı Işın Karaca’nın şu ifadesi dikkat çekicidir:
"Ben de kız annesiyim o da belirli bir normun içerisinde bu ülkeye göre hareket etmelidir diye düşünüyorum. Böyle gündemde kalmak kolay geliyor. Kızım görünce kapatmadım televizyonu. Bana neden böyle giymiş diyor. Anne neden don var diyor. 10 yaşındaki kız çocuğunun sorduğu soruya bak. Ben bir taş attım benim attığım taş haklı oldu."
(Kaynak:https://www.yeniakit.com.tr/haber/su-ahlaksizlari-kopurtenler-utanir-mi-simdi-10-yasindaki-cocuktan-topluma-tilki-ve-gulsen-tokadi-1650897.html ).
Bu pespayelikleri sergileyenlerin 10 yaşındaki çocuğun sorduğu sorudan utanıp utanmayacaklarını zaman gösterecek.
***
İçler acısı ve “bu nasıl gençlik” dedirten cinsten başka bir haber ise şu:
Bir şarkıcının terli havlusunu almak için birbiriyle yarışan genç kızların içler acısı hali…
Hafif tabirle: Pes yani…
Aynı zamanda utanç verici bir durum…
Batıcı hayat tarzının millete dayatılarak gençleri Türk gelenek ve göreneklerinden uzaklaştırdığının tezahürü…
Şarkıcı terleyince sahnede havluyla terini silmiş…
Marifetmiş gibi terli havlusunu seyircilere atmış…
Genç kızlar, şarkıcının terli havlusu için birbirini ezmişler…
Gencecik kızlar çarpışarak şarkıcının terli havlusunu parçalamaya çalışmışlar.
Terli havluyu kapan büyük bir “zafer “edasıyla havluyu koklayıp koynuna koymuş( 2022-04-27 tarihli haberler…)
Eyvah…
Batıcı aydınlar için hayaldi…
Gerçek oldu.
Gencecik kızların bu “nahoş” görüntüsü, ‘ülkenin geleceği bu gençlere mi emanet?’ dedirtti.
Kına yaksın “batıcı aydınlar”…
*Mehmed Âkif, Safahat, 3. Kitap, Hakkın Sesleri, Âilî inkılâb
AZERBAYCAN MİLLî ŞAİRİ: AHMET CEVAD
5 Mayıs 1892 doğan Azerbaycan Milli Şairi Ahmed Cevad’ın 130. ncu doğum günüdür.
Kimdir Ahmet Cevat?
1. Balkan Harbi’nde Osmanlı Ordusu’nda gönüllü olarak savaşmış bir mücahittir.
2. Nuri Paşa kumandanlığında Kafkas İslam Ordusu’nu Gence kapısında onbaşı kıyafetiyle karşılamış büyük bir mücadele adamıdır.
3. Bakü’nün işgalden kurtuluşuna vesile olmuş Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kuruluşlunda yer almış büyük bir sanatkardır.
4. 19 Mayıs 1919’da Milli Mücadele başladığında “Albayrak” şiirini kaleme almış Türkiye Türkü sevdalısıdır.
5. Kafkas İslam Ordusu’nun Bakü’yü işgalden kurtarıp girişinde “Bismillah” şiirini yazan,
6. Türkiye Türklerinin de dilerinden düşmeyen “Çırpınırdır Karadeniz” şiiri ile “Ey Türk” şiirini yazan Türk milliyetçisi bir dava adamıdır.
7. İlaveten ifade edelim ki, Vecihi Hürkuş’un Nargis Adası’ndan kurtarılmasında da rol almıştır.
8. 1937 yılında Stalin tarafından işkence ile şehit edilen, vefat ettikten sonra kafasına iki kurşun sıkılan büyük bir mücadele adamı, mücahit ve şairdir.
9. Ruhu şad olsun. Mekânı cennet olsun inşallah.
Yorumlar