BALIK BAŞTAN; MENDERES HAVZASI BUHARKENT’TEN KOKMAYA BAŞLIYOR
Metin Aydın
Büyük Menderes nehri şu anda Türkiye’nin en kirli üçüncü nehri olup, kirlilik seviyesi her geçen gün artmaktadır. Bu kirliliğe bağlı olarak her an Menderes nehrinde az yada çok sayıda balık ölümleri olmaktadır. Menderes nehri içinde yaşayan bazı bitki ve balık türlerinde yapılan çalışmalarda, kirliliğe bağlı olarak bu canlıların genetik yapılarının değiştiği saptanmış. Yine çalışmalarda Menderes nehir suları ile sulanan topraklarda yetiştirilen tarımsal ürünlerde yüksek seviyede ağır metaller saptanmış, bu tarımsal ürünlerin genetik yapılarında da değişiklikler meydana gelmiştir. Bu tarımsal ürünleri tüketen tüm canlıların sağlıkları tehlike altındadır. Nitekim Aydın’da nüfus başı en fazla insan ölümleri Menderes nehrine en yakın yerleşim yerlerinde yaşayanlarda meydana gelmektedir.
Balık baştan kokar sözünde olduğu gibi Büyük Menderes nehri Sarayköy’de kirli olarak Aydın İl sınırlarına girmekte, bu noktada kirlilik seviyesi jeotermal santrallerin(JES) saldığı akışkanlara bağlı olarak artmakta, nehir Söke’ye ulaştığında kirlilik seviyesi en üst seviyeye ulaşmaktadır. Nitekim 2018 yazında Söke sınırları içinde yer alan Büyük Menderes nehrinde milyonlarca balık ölümleri meydana geldi.
Buharkent ile Sarayköy arasında 8 adet JES ve 150’den fazla jeotermal kuyu bulunmaktadır. Bu JES ve kuyular birinci sınıf tarım topraklarında, dikili tarım alanlarında, zeytin tarlalarında, sulu tarım alanlarda, Menderes nehrine 5 metreden-500 metreye kadar uzak mesafede yer alan tarım alanlarında kurulmuş-kurulmakta, faaliyet göstermektedir. JES’ler faaliyetleri sırasında Menderes nehrine sürekli şekilde akışkan bırakmakta, havaya yoğuşmayan gazlar salmaktadır.
Bu bölgedeki JES’lerden yılda 30 milyon ton akışkan Menderes nehrine, 70 milyon ton su buharı ve 33 milyon ton yoğuşmayan gaz havaya salınmaktadır.
Şu anda Buharkent ile Sarayköy arasında yer alan binlerce dönüm tarım alanları JES’lere, kuyulara, kuyular arasında yer alan borulara bağlı olarak metal yığını-metal kirliği görüntüsündedir. Bu bölgede su-toprak-hava kirliliği o kadar üst seviyede ki, jeotermal şirketler bu kirlilik görüntüsünü azaltmak, toplumsal algı oluşturmak için JES, kuyu ve boruları yeşile boyamış, santral isimlerini çevreci şirketler olarak koymuşlardır. Fakat mevcut çevre katliamı karşısında ne yapılırsa yapılsın, hiç bir çaba JES’lerin Menderes nehri ve havzasına yaptığı kirliliği kapatamaz.
Büyük Menderes nehri ve havzasındaki kirliliğin yarattığı çevre felaketlerinin tek sebebi, Büyük Menderes havzası jeotermal enerji üretimine açılırken, JES’ler kurulurken, ruhsat alırken, işletme izni alırken, çalışırken ilgili bakanlıklar, valilikler ve kurumlar tarafından gerekli özenin gösterilmemesi, hali hazırda yürürlükte olan kanun ve yönetmeliklere uyulmaması, JES’lerin tüm faaliyetlerine göz yumulmasıdır.
5403 sayılı Toprak Koruma Ve Arazi Kullanımı Kanununa göre; Mutlak tarım arazileri, özel ürün arazileri, dikili tarım arazileri ile sulu tarım arazileri tarımsal üretim dışında kullanılmaz.
Yine bu kanuna göre Büyük Ovalarda bulunan tarım arazileri hiç bir suretle amaç dışında kullanılamaz. Aydın Ovası 2017 yılında TBMM’de çıkan yasa ile Büyük Ova kapsamına alındı. Bu yasaya göre Büyük Menderes nehrinin her iki tarafında 3 km uzaklıktaki mesafeye kadarki alanda her hangi bir sanayi tesisi kurulamaz, yerleşime açılamaz.
Su Kirliliği Yönetmeliğine göre su kaynağına 0-300 metre mesafede olan alanlar Mutlak Koruma Alanı, 300-700 metre mesafede olan alanlar Kısa Mesafeli Koruma Alanı, 700-1000 metre mesafede olan alanlar Orta Mesafeli Koruma Alanları, 1000-3000 metre mesafede olan alanlar Uzun Mesafeli Koruma Alanı olarak belirlenmiştir. Bu yönetmeliliğe göre bu alanların hiç birine endüstriyel atıksu oluşturan sanayi kuruluşlarına izin verilemez.
3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkındaki Kanuna göre; Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az üç kilometre mesafede zeytin ağaçlarının bitkisel gelişimini ve çoğalmalarını engelleyecek kimyevi atık, toz ve duman çıkara tesis yapılamaz ve işletilemez
Buharkent ve Sarayköy arasında kurulan JES’lere ve kuyulara baktığımızda hiçbirinin Toprak Koruma Ve Arazi Kullanımı Kanununa, Büyük Ova Kanununa, Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkındaki Kanuna, Su Kirliliği Yönetmeliğine uygun şekilde kurulmadığı, kurulmasına izin verenlerin yasaları uygulamadığı, suç işlediği görülmektedir.
Atık Yönetimi Yönetmeliğine göre; Atıkların üretim, kullanım, geri kazanım veya bertaraf aşamasında çevre ve insan sağlığına en az zarar verecek şekilde ürünlerin tasarlanması, pazarlanması gerekir. Atıkların toprağa, denizlere, göllere, akarsulara ve benzeri alıcı ortamlara dökülmesi, doğrudan dolgu yapılması ve depolanması suretiyle çevrenin kirletilmesi yasaktır. Atıkların doğrudan kanalizasyon sistemine boşaltılması, doğrudan havaya verilmesi, düşük sıcaklıkta yakılması, diğer atıklar ile karıştırılması yasaktır. Jeotermal akışkanlar ve gaz emisyonları Atık Yönetimi Yönetmeliliğe göre değerlendirilmektedir.
Sulak Alanların Korunması Yönetmeliliğine göre; Sulak alanların kirletilmemesi, doğal yapılanın ve ekolojik karakterlerinin korunması zorunludur. Sulak alanlara ve sulak alanları besleyen tüm sulara veya sisteme bağlantılı kuru derelere hiç bir surette arıtılmamış evsel ve endüstriyel atık verilemez.
Su Kirliliği Yönetmeliğindeki göre; Yeraltından çıkarılarak enerji üretme ve ısınma gibi çeşitli amaçlarla kullanılan jeotermal kaynak sularının debisi 10 lt/sn ve üzerinde ise suyun alındığı formasyona reenjeksiyon ile bertaraf edilmesi zorunludur. Reenjeksiyon ile bertaraf etmeyenlere işletme ruhsatı verilemez.
Su Kirliliği Yönetmeliliğinin Tehlikeli ve zararlı maddeler tebliğinde adı geçen ve hiçbir şekilde çevresel ortamlara verilemeyeceği belirtilen maddeler kullanan faaliyetler yasaktır.
Buharkent ve Sarayköy arasında kurulan ve faaliyet gösteren JES’lere baktığımızda hiçbirinin Atık Yönetimi Yönetmeliğine, Sulak Alanların Korunması Yönetmeliğine, Su Kirliliği Yönetmeliğine uygun çalışmadığı, çıkardıkları akışkanları reenjekte etmedikleri, direkt Menderes nehrine bıraktıkları, buna rağmen hiçbirine yasal yaptırım yapılmadığı, işletme ruhsatlarının iptal edilmediği görülmektedir. Bu uygulamalar ise T.C yasalarına göre suçtur.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2016 yılında Büyük Menderes Havzası Kirlilik Önleme Eylem Planı hazırladı. Bu projenin maliyeti 600 milyon TL olarak hesaplandı. Aradan 2 yıl geçmesine rağmen bu projeye başlanılmadı.
Aydın’da JES uygulamalarına baktığımızda JES’lerin kurulum ve faaliyetleri sırasında kanunlara uygun kurulup çalışmadığı, denetlenmediği görülmektedir.
Burada üzücü olan ise hali hazırda Büyük Menderes Havzasını koruyacak yasal mevzuatlar mevcut olmasına rağmen hiçbirinin uygulanmaması-uygulattırılmaması, Büyük Menderes Havzası kirliliğini önleyecek projelerin yapılıp hazır halde beklemesine rağmen yürürlüğe sokulmamasıdır.
İşte bu noktada Büyük Menderes Havzası kirliliğine resmi makamların yaklaşımında sergilenen davranışların nedeni ve samimiyeti ciddi bir şekilde sorgulamayı gerektirmektedir.
Yorumlar