SU VE TOPRAKLARIMIZ HIZLANDIRILMIŞ DEVİR PROGRAMI KISKACINDA
Metin Aydın
Su ilk çağlardan itibaren tarımsal faaliyetin sürekliliği için vazgeçilmez doğal kaynaklardan biri olarak önemini korumaktadır. Sürdürülebilir tarım açısından, suyun miktar ve kalitesinin korunması, yeraltı ve yerüstü sularının kirletilmemesi ve yanlış sulama yöntemlerine bağlı olarak ortaya çıkan su kaybının önlenmesi önemli konulardır.
Dünya’da mevcut su kaynaklarının yüzde 65’i tarımda, yüzde 25’i endüstride, yüzde 10’u ev ve iş yerlerinde içme-kullanma suyu olarak kullanılmaktadır. Türkiye’nin sahip olduğu 77.95 milyon ha toprak kaynağının yüzde 35.98 tarım arazisi olup bunlarında yüzde 33’ü sulanabilir arazidir.
Türkiye’de ekonomik olarak sulanması uygun tarım sahasının yüzde 60’ı sulanmaktadır. Bu miktarın yüzde 58’i DSİ, yüzde 22’i Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından işletmeye açılmış sulama şebekeleri, yüzde 20’de halk sulaması şeklinde yapılmaktadır.
1993 yılında Dünya Bankası destekli “Hızlandırılmış Devir Programı” ile DSİ tarafından işletilen tesislerin sulama birlikleri, sulama kooperatifleri, belediyeler ve Köy Tüzel Kişiliği gibi organizasyonlara devir edilmesine karar verilmiştir. Ve 2008 yılı başında DSİ’in inşa ettiği sulamaların yüzde 96’sı devredilmiştir.
Aydın ilinin toplam arazi varlığı 831 900 ha olup, bu alanın yüzde 47.55’de tarım yapılmaktadır. Aydın ilinde DSİ’ce inşaatı tamamlanarak işletmeye açılan sulama alanı 100 158 ha’dır. Aydın ilinde sulama tesislerinin devri 1995 yılında başlamış olup 2008 yılı itibariyle sulama tesisleri ve halk sulamalarının yüzde 100’ü devredilmiştir. DSİ tarafından inşa edilen sulama tesislerinin işletilmesi ve bakımı devir öncesine kadar DSİ tarafından yürütülmekteydi. Devir gerekçesi olarak: gelişen ve değişen koşullar içinde bu tesislerin devlet tarafından rasyonel olarak işletilememesi; bakım ve onarım hizmetlerinin tam olarak yapılamaması ve tesisleri işletmenin devlete önemli ölçüde ekonomik yük getirmesi; tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de katılımcı sulama yönetimi anlayışının benimsenmesi; kullanıcıların tesislerin işletme, bakım ve su yönetimine aktif olarak katılımlarının sağlanması hedeflenmiştir.
Sulama yönetiminin devri, devlet işletmesinden çiftçi gruplarına veya diğer resmi olmayan oluşumlara sulama yönetim ve organizasyon sorumluluğunun devredilmesidir.
Sulama birliği giderlerinin yüzde 58’i işletme, yüzde 28’i bakım onarım ve yüzde 14’ü diğer giderler; sulama ücreti toplama oranı ise yüzde 95’dir.
Sulama yönetim devrinin değerlendirilmesi sonucunda, sulama giderlerinde gerek çiftçi, gerekse de devlet bazında azalma, finansal yönden güven duygusunun artışı, hizmet götürülen alanlarda genişleme, birim alana uygulanan su miktarında azalma, bitki yoğunluğunda artış olumlu sonuçlar olarak tesbit edilmiştir. Olumsuz sonuçlar olarak ise, çiftçi bazında maliyet artışı, pompajla işletilen sulama projelerinin finansal yönden sürdürülebilirliği, sulama altyapısının zarar görmesi olarak belirlenmiştir.
2018 yılı mart ayı içinde TBMM tarafından Sulama Birlikleri ve su kaynaklarını yönetme yetkisinin tekrar DSİ kurumuna devir edilecek yasal düzenlemenin yapılacağı açıklandı.Peki 1993 yılından itibaren su ve sulama kaynaklarının DSİ yönetiminden alınıp Sulama Birlikleri yönetimine devrinden sonra Türkiye’de ne oldu yada ne değişti de su ve sulama kaynaklarını yönetme yetkisi tekrar DSİ’ye devir edilecek ?
TBMM’de DSİ Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Yasada Değişiklik Yapan Tasarıda yer alan düzenlemeler ve sonuçlarına göre: Üreticilerin kullandığı su kaynakları özelleştirme yoluyla kişi veya şirketlere devredilecek. Özel şirketler hiçbir sınırlama olmaksızın su bedelini ve tahsis zamanını belirleyebilecek; Bir ya da birden fazla havzadaki suların tamamı ya da bir kısmı DSİ’nin alacağı kararla tek bir şirkete verilebilecek; Birlik meclis yönetim kurulu, denetim kurulu lağvedilecek. Seçilmiş organların yerine şirket DSİ tüm yönetim ve denetim yetkilerini devralacak.
Basit bir tabirle bu yasaya göre meskenlerde kullanılan içme suyu saati uygulaması, tarla sulamalarında da kullanılacak. Üretici kullanmış olduğu suyun bedelini ödeyecek, ödemez ise icra yoluyla tahsis edilecek ve bir daha sulama suyu kullanamayacak.
TBMM Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu’nda görüşmelerine başlanan tasarıya göre bugüne kadar Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın yürüttüğü arazi toplulaştırması işlemleri de DSİ’ye devrediliyor. Tasarının yasalaşması durumunda, aynı kişiye veya aileye ait, ekonomik üretim yapılamayacak ve sulama tesisleri kurulamayacak kadar parçalanmış arazilerin bir araya getirilmesi yetkisi DSİ’ne veriliyor. Bu tasarı ile DSİ’ye maliklerin muvafakati aranmaksızın zorunlu arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri yapabilir veya yaptırılabilir (kamulaştırma) hükmü yer aldı.
TBMM’de komisyonda görüşülen ve DSİ’ye devredilen “Sulama Birlikleri ve su kaynaklarını yönetme” ile “arazi toplulaştırma ve kamulaştırma yetkileri” Türkiye’de su ve toprakların topyekün kullanım hakkının DSİ aracılığı ile bir başka kişi, kuruluş, şirkete veya küresel sermaye grubuna tek elden devir edilmesi işlemi, Türkiye varlık ve kaynaklarının mülkiyetinin el değiştirilmesi işlemi olarak görülmektedir.
Bu işlem ise Dünya Bankasının 1993 yılından beri desteklediği Türkiye’nin varlık ve kaynaklarının “Hızlandırılmış Devir Programının” devamından başka bir işlem değildir.
Yorumlar