Son zamanlarda, basın camiası, ülkemizdeki en temel haklardan biri olan ifade özgürlüğü konusunda ciddi bir testten geçiyor. Bu test, sadece birkaç gazeteciye yönelik uygulanan bir müdahale değil, aynı zamanda tüm meslektaşlarımıza ve halkın haber alma hakkına yönelik bir tehdit olarak karşımıza çıkıyor.
Yine bir sabah, gazetecilerin gözaltına alındığına dair haberlerle uyanıyoruz. Halk TV programcıları Barış Pehlivan, Seda Selek ve kanal sorumlu müdürü Serhan Asker'in gözaltına alınması, sadece bu üç değerli gazeteciye yönelik bir saldırı değil, tüm basın camiasına ve halkın haber alma hakkına yönelik bir müdahaledir. Bu olayın ardında, belirli bir açıklamanın ya da yazının değil, gazeteciliğin kendisinin hedef alındığını hissediyoruz. Elbette, gazeteciler haber yaparken doğruyu araştırmak, soru sormak ve gerektiğinde tartışmaya açmak gibi sorumluluklara sahiptir. Ama bir meslek olarak gazeteciliğin en önemli ilkelerinden biri, toplumun vicdanını ve doğruyu sorgulama hakkını savunmaktır.
Son günlerde, yine bir gazeteci grubunun, kamuoyunu bilgilendirme adına yaptıkları bir eylem yüzünden soruşturmalara tabi tutulduğunu ve gözaltına alındıklarını öğrendik. İfadelerinin, kamuoyunun doğru bilgiye ulaşmasını engelleyen bir etkiye sahip olduğu iddia edilerek, özgürce haber yapma hakları ellerinden alındı. Bu durum, sadece bu gazetecilerin değil, tüm basın mensuplarının mesleki bağımsızlıklarına ve güvenliğine yapılan ciddi bir müdahaledir.
Basın özgürlüğü, demokratik toplumların en temel yapı taşıdır. Sadece bir hükümetin ya da belirli bir grubun çıkarlarını savunmak değil, doğruyu bulma ve toplumun her kesiminin sesini duyurma işlevini yerine getiren bir meslek bu. Bu yüzden, gazetecilik adına yaşanan her engel, sadece gazetecilere değil, hepimize yönelik bir engeldir.
Bu noktada, meslektaşlarımıza duyduğumuz destek her zamankinden daha önemli. Gerçekleri ve doğruyu arayarak, toplumun bilinçli bir şekilde hareket etmesine olanak tanıyan gazeteciler, korkusuzca ve cesurca mesleklerini icra etme hakkına sahiptir. Her ne sebeple olursa olsun, gazetecilerin susturulması, demokrasinin ve özgür düşüncenin zayıflamasına yol açar.
Bir kez daha hatırlatmak gerekirse; her türlü tehdit, basın özgürlüğüne yapılan müdahaleler, yalnızca gazetecilerin değil, halkın da en doğal hakkını ihlal etmektedir. Meslektaşlarımıza, bu haksız müdahale karşısında yalnız olmadıklarını ve toplumun tüm kesimlerinin hak ve özgürlük mücadelesinin bir parçası olduklarını bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Demokrasiye ve özgürlüğe olan inancımızı kaybetmeden, daha da güçlü bir şekilde ileriye doğru adım atmalıyız.
Unutmayalım ki; özgür bir basın, özgür bir toplumun teminatıdır.