Milli Mücadelede Bir Destan - Demirci Mehmet Efe
Halit Tükenmez
Kahraman Mehmetçiklerimizin Sınır Ötesi Operasyonlarının 19'uncu gününde, milli birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde bende bir dostumun bana okumam için emanet bırakmış olduğu Üstad Şair Yazar İbrahim Kiraz'ın 4 ciltlik "Milli Mücadelede Bir Destan-Demirci Mehmet Efe" kitabını okudum. İyi ki de okumuşum, şayet bu kitapları okumasaydım emin olun maneviyatım eksik kalacakmış.
Yazar İbrahim Kiraz sağ olsun öyle akıcı bir dille yazmış ki ortalama her cildi 600 sayfalık 4 cildi inanın başlamakla bitirmenin arasında 3 hafta geçmiyor. Sonra düşünüyorum da bu ülkenin anlı şanlı senaristleri,film yapımcıları bir an önce Yazar İbrahim Kiraz'ın kapısını aşındırmalılar, 4 ciltlik "Milli Mücadelede Bir Destan Demirci Mehmet Efe" kitabını filme çekmek için. Düşünüyorum da kitabı böyleyse, filmi nasıl olur acaba? Eminim en az 50 dizilik bir film ortaya çıkar. Hem de ne dizi olur bilir misiniz "Kurtlar Vadisi" yanında solda sıfır kalır.
Bu 4 ciltlik Demirci Mehmet Efe kitabını okumadan, Birinci Cihan Harbi ve Kurtuluş Savaşı yıllarında özellikle Nazilli bölgesinde yaşananları okumadan, öğrenmeden bu toprakların kıymetini layıkı veçhile bilmek mümkün değil diye düşünüyorum. Bu kitabı okuyunca Osmanlı'nın son dönemdeki acziyetini, neden dünyada en çok haini bizim yetiştirdiğimiz daha iyi anlaşılıyor. Yüzyıllarca aramızda yaşayan dost bildiğimiz bazı azınlıkların ellerine fırsat geçince ne kadar vahşileşebildiklerini, Demirci Mehmet Efe ile Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ilişkilerini,dostluklarını,Ege'de Kuvayı Milliye'nin kuruluşunu bu kitaplardan öğrenmek mümkün. Bence Şair Yazar İbrahim Kiraz'ın 23 yıllık bir araştırma sonucu meydana getirmiş olduğu bu eşsiz eserin özellikle gençlerimiz tarafından okunması,vatan topraklarının bekası açısından hayati önem taşımaktadır.
**
Nükleer Santral Bir İhtiyaç
Her ne kadar çevreciler doğayı katlettiği ve arıza durumunda tehlikeli sonuçları olabileceği gerekçesiyle nükleer santrallere karşı çıksalar da nükleer santral bu ülkenin ekmek gibi su gibi ihtiyacı. Nükleer Santrale karşı çıkmak ülkenin ucuz enerji kaynağına karşı çıkmakla eş anlamlıdır bence.
Düşünün daha düne kadar dünyada 437 nükleer santral vardı, bu santrallerin sadece biri bir İslam Ülkesinde (Pakistan'da) diğerlerinin tamamı ecnebi ülkelerindeydi. Burnumuzun dibinde İran daha yeni sahip oldu nükleer enerjiye. Nükleer enerjiyi elde etmekte aslına bakarsanız çok geç kaldık. Halen 437 nükleer santralin faaliyette olduğu dünyamızda 14 ülke 68 yeni santral yapmak için harıl harıl çalışıyor.
Düşünün bu gün kendisini Dünyanın efendisi olarak gören ABD'de 104, Fransa'da 58,Japonya'da 50, Rusya'da 30 nükleer santral faaliyet gösteriyor. Çin'de 16 santral var yetmiyor 28 tane daha inşaat halinde şu anda. Düşünün burnumuzun dibinde Ermenistan bile nükleer enerjiyi kendisi üretiyor. Dünya ile rekabet edebilmek için ülkemizin de en kısa zamanda nükleer enerjiye kavuşması gerekiyor. Hem dışarıdan enerji ithalatını durdurmanın en kestirme yolu.
Ancak gönül isterdi ki halen yürürlükte olan Uranyumla çalışan nükleer santrallerin yerine toryumla çalışacak nükleer santrallere sahip olabilseydik. Mesela Hindistan halen toryumla çalışacak nükleer santrallerden elde etmek için önümüzdeki 10 yılda faaliyete geçecek şekilde, 7 adet toryumla çalışacak santral inşaatına başladı.
2007 yılında düşürülen ve 57 kişinin hayatını kaybettiği Isparta Uçağı'nı hatırlarsınız. Yine bu uçakta 7 bilim insanımızın hayatını kaybettiğini de hatırlarsınız.İTÜ bünyesinde toryumla çalışacak nükleer santral projesi üzerinde çalışan ve bu konuda oldukça başarılı çalışmalar yapan 8 kişilik bir bilim ekibinin 7'si bu uçakta hayatını kaybetti. Kalan 8'incisi de bir kayak merkezinde vurularak ağır yaralanmıştı daha sonra. Sonrasını inanın bende takip edemedim.
Zira Toryumla çalışacak nükleer santrallerde Çernobil Santralinde olduğu gibi radyasyon kaçağı tehlikesi bulunmuyor arkadaşlar. Hindistan bu gerçeği bizden önce keşfetmiş olmalı ki halen toryumla çalışacak 7 nükleer santral inşaatını 10 yıl içinde devreye sokmanın telaşında.
Hepimiz çevreciyiz,yeşili hepimiz çok severiz, ancak dünyanın merkezinde ve en stratejik noktasında yaşamanın da bir bedeli var. Boşuna demiyorlar "Türkiye Türklere bırakılmayacak kadar önemli bir ülke." Bırakın Türklere bırakmayı Türkiye'yi, ellerine fırsat geçerse emin olun 3 günde atarlar bizi bu ülkeden. Ne kadar medeni gözükürlerse gözüksünler emin olun haçlıların kafaları hala daha Ortaçağ'da geziyor.
Kimisi Helen Devleti peşinde,kimisi Enosis,kimisi Megali İdea, kimisi Büyük Ortadoğu Projesi, kimisi Arz-ı Mevud peşinde koşuyor. Burası Ortadoğu'nun kilidi Anadolu Toprakları. Kim dost,kim düşman,kim vatansever,kim hain belli değil. Hayatta ve ayakta kalmanın tek yolu uyanık kalmak ve asla uyumamak. Zira Atalarımız boşuna dememişler "Su uyur, düşman uyumaz."
Saygılarımla...
Yorumlar
Trend Haberler
Aydın’a yılın ilk karı yağdı
Aydın'da acı ölüm: Hız tutkusu sonu oldu
Nazilli’de okul yangını: Gece başlayıp sabaha kadar cayır cayır yandı
Genç mühendis kansere yenildi
Aydın'da feci kaza! 27 yaşında hayatını kaybetti
Aydın’da feci ölüm: Süt sağarken akıma kapılarak can verdi