İnanın bu satırları üzülerek kaleme alıyorum. MİLLİ ve İNSANİ duyguları bu kadar erozyona uğramış bir BAŞKAN görmedim.
Bu rezalet Nazilli’miz için kara bir lekedir. Dünya kan ağlarken, böyle bir rezaletin yaşanması çok üzücüdür.
İnsan olan herkesin İsrail ile Hamas arasındaki savaştan, Yaşanan katliamlardan yüreği yanıyor.
Azrail gibi hareket eden İsrail’i kimse durduramıyor. Dünya seyrediyor.
Bırakın dünyanın beşten büyük olmasını, İsrail’den bile büyük olmadığını şu sıralar çok net bir şekilde üzülerek görüyoruz.
İnsanlar çok üzgün ve tedirgin. Müslüman ülkeler 3’er 5’er günlük yas ilan etti. Herkes Yahudi vahşetini lanetliyor ve Yas tutuyor.
Belediyeler, Kurumlar eğlence yerlerini kapattı, şölenlerini iptal etti. Acılar yürek dağlıyor.
Bugün çekilen bu acının, yarın ne olacağı belli değil. Dünyayı üzüntü ve endişe kapladı.
Böyle bir günde SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ ÜLKEMİZDE, Bir Müslüman katliamı yaşandığı için 3 GÜNLÜK MİLLİ YAS ilan etti. Bu yasa, kurt ve kuşlarda katılıyor. Doğa bile adeta sessizliğe büründü.
Mesleği Avukat olan Nazilli Belediye Başkanı Kürşat Engin Özcan, MİLLİ YASIN ne olduğunu çok iyi bilir.
Sayın Başkanın böyle bir günde, millet kan ağlarken, muhtarlar gününde içkili kutlama yapması Nazilli’de infial yarattı.
Hele hele ülkücü şehitin yeğeni olan Başkanın bu kadar milli değerlerini yitirmiş veya yitirenlerle yol yürümesi üzüntü verici... Bu konudan kendisinin haberi yoksa ekibini acilen tasviye etmeli eğer haberi varsa da böyle vurdumduymazlık olamaz bunu bilmesi gerekir.
Milli Yas ilan ettiğimiz 18 EKİM’de içkili müzikli bir gecede oyunlar oynaması, eğer doğru ise “Muhtarlara sakın dışarıya görüntü vermeyin” demesi ayrı bir skandaldır.
Bunu, insan olan bir Başkan nasıl yapar. EL İNSAF BE BAŞKAN. YAPILIR MI BU?
Yahudilerin, Müslümanları bebek, çocuk, kadın ve ihtiyar demeden acımasızca katletmesini siz muhtarlara AHHMET ŞENSAN KÜLTÜR MERKEZİ’NDE içkili yemek vererek kutlamanızın bir bahanesi olabilir mi? Bu kararınız Nazilli'nin ismine sürülen kara bir lekedir. “BU SİZE VE SİZİN BU KONUDAKİ DUYARLILIĞINIZA YAKIŞAN BİR DURUM DEĞİL BAŞKAN. SEÇİM YAKLAŞTIKÇA BÖYLE BİR HATAYI GÖZE ALIYORSANIZ, SEÇİMİ KAYBETME KORKUNUZ MU VAR?”.
**
HASTANEDEN, SAĞLIKTAN ELİNİZİ ÇEKİN…
Devleti temsil eden, çalışan insanları korumak hepimizin görevi olmalı.
Doğrudur, şikâyet hakkı herkesin anayasal hakkıdır. Şikâyet çalışma düzenini bozma belgesi, sebebi veya nedeni olmalı.
Şikayet hakkım var diye, olur olmaz şeyleri, incir çekirdeğini doldurmayan konular da şikayet konusu olmamalı.
Kamu çalışanlarının böyle rahatsız etmekte hatadır, suçtur.
Geçen günlerde 3 arkadaş ofisime ziyaretime geldiler. Hoşbeşten sonra,
“Nazilli Devlet Hastanesi’nden şikâyetimiz var” dediler. Onlara, hayır olsun, buyurun konu ne diye sordum.
Anlattılar “DOKTORLAR, MESAİDEN YARIM SAAT ÖNCE GÖREV YERLERİNDEN ARABALARINA BİNİP AYRILIYORLAR. BUNUNLA İLGİLİ BELGELERİMİZ VAR” dediler.
Derdiniz bu mu arkadaşlar diye sordum.
Şikâyetimiz bu dediler.
Kendilerine, öncelikle üzüntümü belirttim. Bu konu bir devlet çalışanını rahatsız edecek bir şikayet konusu olabilir mi dedim.
Hepinizde evli, aile babasısınız. Hiç işinizden, evinizin, eşinizin, çocuğunuzun işi için veya herhangi bir konuda acil olarak ayrılıp gitmediniz mi?
Bu doktorlarımızın, hastane başhekiminden, yöneticilerden belki de izinli ayrıldılar. Bu yaklaşımınız hiç hoş değil dedim.
Ben isterdim ki sizler, hastanemizin yoğun bakımda şu sorunlarımız, eksiklerimiz var. Katarak ameliyatlarında modern cihaz eksikliği var. Uzman hekim eksikliğimiz var.
Neden? Covid testlerimiz Nazilli’de yapılmıyor? Ultrason ve Emar gibi cihazlarımız yetersiz. Vatandaşa 1 ay sonraya gün veriliyor gibi konuları tartışmalıydık, konuşmalıydık.
Yeni cihazlar alınmalı gibi sorunları gündeme taşımalıydık dedim. Böyle incik, boncuk meselelerle çalışanlar rahatsız edilmemeli.
Hastanemizde yepyeni genç, idealist bir yönetim kadrosu var. Bize, bizim için çalışanları okur olmaz şeylerle huzursuz etmek, onlara çalışma zevki vermek yakışır. Bunu da unutmayalım.
**
İÇİMİZDEKİ DÜŞMANLARI BİZ YARATTIK!
Son günlerde Ortadoğu’da yaşanan olaylar dünyayı şok etti. BİR DÜŞÜNÜN DÜNYA BİRLEŞMİŞ MİLLETLERDE, ATEŞKES DİYOR AMERİKA REDDEDİYOR. Bunun anlamı kan aksın demektir
Zaman zaman dillendirilen, Büyük Ortadoğu Projesi’nin devam ettiğine inandım.
Türkiye ayağının da yavaş yavaş yaklaşmakta olduğunu hissettim.
Filistinli Arap Şeyhlerinin 70 yılda vatan topraklarını sata sata, Yahudi belasını başlarına geçirdiği gibi.
Çok net bir şekilde bu proje anlaşıldı.
Batı dünyası ve Amerika dünyanın geleceğini orta doğuda görüyor.
Afganistan ve Irak ayağını çözen emperyalist ülkeler, Hamas’ın bu yanlış veya bilinçli yaptırılan hamlesi sonunda Lübnan ve Filistin’i de çözmüş olacak.
Hamasın bu saldırısını, batılı ülkelerin kışkırtması ile İsrail’e saldırttığı iddia ediliyor. Bu senaryonun çok acı biteceği ilk günden belli olmuştu.
Sırada İran ve Türkiye var. Bunları nasıl bir senaryo ile başlarına kazak örmeye çalışacaklarını izleyerek/yaşayarak göreceğiz.
Bugün belgelerle ülkemizde sayıları 7,5 milyon olduğu söylenen, bu sayının resmiyette 13 milyona ulaştığı iddia edilen sığınmacı sorununu biz yaratmadık mı?
Bu insanların yarınlarda dış güçler tarafından yönetilmeyeceğini kim savunabilir?
Bu insanların içinde kaç İŞİDli, kaç FETÖ’cü, kaç Hamas yanlısı, kaç YPG’li, PKK’lı, kaç bölücü terörist olduğunu kim biliyor.?
Hepsi de 30 yaş altında, gerilla kılıklı insanlar.
Bu tehlikeyi dünyadan alkış almak için kendimiz yaratmadık mı?
HERŞEYİ BEN BİLİRİM, DİYENLERİN BİR ŞEY BİLMEDİĞİNİDE GÖRÜYOR, YAŞIYORUZ.
Bu sığınmacılar, günün birinde dış güçlerden aldığı emirle başkaldırırsa halimiz ne olur? Tam 13 milyon insan.
Neden bunları yaptık? Bir bilen varsa ülkemin insanlarına izah etsin, anlatsın.
Bu tehlikeleri yaşarken bile, HER GEÇEN GÜN KENDİ ARAMIZDA BİLE BİLE AYRIŞMAYA DEVAM EDİYORUZ.
**
DEVLET-MİLLET ELELE OLMALIYIZ!
Son günlerde Emniyet ve Jandarma güçlerimiz 7/24 operasyonlara başladı.
Uyuşturucu tacirleri okullarımıza kadar indi.
Çocuklarımızı bile tehdit etmeye başladı. Türkiye ayağa kalktı. Uyuşturucu yaygınlaşması milleti ürküttü.
Uyuşturucu tacirleri, ülkenin her köşesine yayılmış.
Vatandaşlar şikâyetçiydi. Emniyet alarma geçti. İnşallah devleti yönetenler tehlikenin farkına varır ve gereken tedbirleri alır.
Konuşulan tehlikenin belirtileri su yüzüne çıkmaya başladı.
Son 15 günde emniyet güçlerimiz ülke boyutunda 100’ü aşkın büyük çaplı operasyon yaptı.
Bu operasyonlar milletimizi bir nebze olsun rahatlattı.
Vatandaş, devlet babanın varlığını hissetti. Gözaltılar her geçen gün artıyor. Tutuklamalar çoğalıyor.
Bu tehditte sığınmacıların elbette etkisi çok. Unutmayalım, Afganistan’da uyuşturucu kullanmak, ticaretini yapmak serbest. Ülkemizde 2-3 milyon civarında Afganlı sığınmacı var.
Bir düşünün son 8 yılda İstanbul’da, yabancı sayısı 10 misli artmış.
Anne babaların da çocuklarını takip etmeleri gerekiyor.
Bu illet devlet millet el birliği ile, aşılır. Ülkemizdeki sığınmacılar, acilen ülkelerine gönderilmeli.
Sayılarının 13 milyona ulaştığı söylenen sığınmacıların ülkemiz için yakın zamanda, ne büyük tehlike olduğu da ortaya çıktı.
Ben bu sığınmacıların ülkemizde en büyük tehlike olduğuna inanıyorum.
Yaşanan birçok olayda sanık (şüpheli) olarak sığınmacıların çıkması bunu gösteriyor.
Burada bizlere önemli görevler düşüyor.
Karşılaştığınız şüpheli olaylarda, polise çekinmeden 155’ten bilgi vermeliyiz. DEVLET MİLLET EL ELE OLMALIYIZ. Uyuşturucudan korunmanın yolu budur.