Lübnan'ın en zengin iş adamı idi. Beyrut'u yüksekten görebileceği en güzel yerinde kendisine kâbir yaptırmıştı.
Özel uçağıyla denize düştü. Cesedinin bulunupta bu özel kabire defnedilmesi için milyonlar harcandı. Sonunda uçağına ulaşıldı ama cesedine ulaşılamadı ve bulunamadı.
İngilterenin en zengini bir yahudi idi. Serveti o kadar çok idi ki ingiliz hükümetine borç verirdi.
Hazinesi özel bir odadaydı. Bir seferinde sarayındaki özel odaya girince yanlışlıkla üzerinde kapıyı örttü. Sarayı çok büyüktü ne kadar bağırsada sesini kimselere duyuramadı.
Saraydan çoğunlukla uzağa gittiği için âileside nerede olduğunu bilemedi.
O kadar çok bağırdı ki açlık ve susuzluktan yığıldı bir kenara. Parmağını yaraladı ve kanıyla duvara şunu yazdı:
"Dünyanın en zengin adamı açlık ve susuzluktan ölüyor"
Cesedini ancak haftalar sonra bulabildiler.
Evet! Mal, mülk ve servet herşeydir onunla her şey elde edilir, diyenlere ibretttir bunlar. Dünyayı terk etmek gelecekte en tehlikeli şeydir.
Ama bilemiyoruz, ne zaman, nasıl ve nerede öleceğiz.
İnsanoğlu yolculuğa çıkar ama eve tekrar dönüş var mı ölürse yok elbette.
Ne mutlu!
Kimseye zulmetmeyene...
Kimseye nefret etmeyene...
Kimseyi kırmayana...
Kendisini başkalarından üstün görmeyene...
Ölümünü unutmayana...
Ikinci dirilişi ve hesabı unutmayana Allah'ın mukâfat ve cezasını unutmayana....
Allah'ım! Senden dileğimiz!
Sâlih ameller.. Sâlih bir ölüm.
Ve sana en güzel bir şekilde ulaşıp huzuruna çıkmak...
Cuma’nın selamı, rahmeti ve bereketi hepinizin üzerine olsun.