Mimar Sinan Mahallesi’ndeki tribleks villama taşınmadan önce daha mütevazi bir mahallede, daha mütevazi bir villada yaşıyordum.
Hiç sevgilim de olmadığından un çuvalından kendime sevgili yapmıştım.
Bir gün odunlukta öpüşürken komşular görmüş.
Mahallede herkes, “Yeni taşınan çocuk uyuşturucu mu içiyor? Ne içiyor? Burnu bembeyaz. Üstelik çuvalla sohbet ediyor” diye dedikodu çıkarmış.
Fırıncı durumu anlayınca günlerce bana ekmek satmamış, günlerce ekmeksiz Nutella yemek zorunda kalmıştım.
Toplum baskısı yüzünden Amerika’ya gitmeyi düşünmüş ama üşengeç olduğumdan Mimar Sinan Mahallesi’ndeki villaya taşınmayı uygun bulmuştum.
*
İşte iki yıldır yaşadığım villamda öğleye kadar uyumayı planladığım bir günün sabahında çalan telefonla uyanmak zorunda kaldım.
Birkaç gün önce yazdığım “Eline, Diline, Beline” başlıklı yazı nedeniyle de hiç susmadı telefonum.
Bir gazeteci olarak daima, iki tarafı da dinleyerek haber yapmayı öğrendim.
İddialar ne olursa olsun ben savcı veya hakim olmadığım gibi kimsenin de avukatı değilim.
Duyduğumu, bildiğimi iki tarafı da dinleyerek aktarmak görevim.
İddiaların odağındaki Ümmet Akın’ı da yazıyı yazarken aradım ancak ulaşamadım.
Yazının yayınlandığı gün kendisi bana ulaştı ve yurt dışında olduğunu söyledi.
Ben de kendisine cevap hakkının saklı olduğunu söyledim.
Döndüğü günün akşamı da buluştuk ve iki saate yakın sohbet ettik.
*
Burak Pehlivan’ın görevden alınmasının ardından boşalan İl Başkanlığı görevine talip olduğu için bazı kişiler tarafından kasıtlı bir dedikodu yayılmaya çalışıldığını söyleyerek başladı söze Ümmet Akın.
Beş yıl önce de benzer bir dedikodunun yayılmaya çalışıldığını da hatırlattı ve “Madem böyle bir olay var, madem kaset var daha neyi bekliyorlar ortaya çıkarmak için. İki dönem Ortaklar Belediye Başkanlığı yaptım. Germencik Belediye Başkanlığı yaptım. Aydın Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığım sayın genel Başkanımız Devlet Bahçeli tarafından açıklandı. Sonra ittifak nedeniyle Efeler Belediye Başkan Adayı olarak çalışmalara devam ettim. Siyasetin içinde daima vardım. Hiçbir şey bulamadıkları için böyle dedikodular yayarak yıpratmaya çalışıyorlar” dedi.
*
Kendisinin aptal biri olmadığını üstüne basa basa söyledikten sonra da, “Partimin ilkelerine ve genel başkanımıza bağlı bir siyaset anlayışı içinde oldum. Şayet iddia edilenlerden biri bile doğru olsa siyaset yapabilir miydim? Kaldı ki ben aptal değilim böyle bir durum olsa zaten kendim hiçbir yere aday olmazdım. Ancak kendimden şüphem de korkum da yok. O nedenle de gönül rahatlığı ile siyaset yapıyorum” dedi.
*
Bu tür dedikoduları çıkaranları tespit edip adli mücadelesini sürdüreceğini söyleyen Akın, “Ben Germencik Belediyesi’ni 14 milyon borç ile aldım ve yaklaşık 14 milyon borç ile bıraktım. Ben seçildiğim yıl Bütünşehir Yasası çıkmıştı ve eskiye oranla gelirlerimiz oldukça azalmıştı. Buna rağmen Belediye Hizmet Binası, Türk Burcu parkı, Kent Meydanı, üniversite binası ve asfalt yol çalışmaları yaptık. 50 adetlik araç parkurunu yeniledik, tamamını sıfır aldık. Taziye evleri yaptık. Köylerde mesire alanları, cami ve köy meydanı gibi düzenlemeleri tamamladık. Sosyal ve kültürel faaliyetlerle de adımızı duyuran bir belediye olduk. Evet 14 milyon borçla aldığımız belediyeyi aynı seviyede borçla bıraktık ama 80 milyonluk da yatırım yaptık. Tün bunları yaparken de 12 milyon liralık arazi satışı yaptık. Beni yaptığım hizmetleri eleştirerek yıpratamayacaklarını anlayanlar basit dedikodulara bel bağlamış durumda” diyerek kendine güveninin tam olduğunu söyledi.
*
Sonra ben sordum o cevapladı.
Büyükşehir Belediye Başkanı adaylığı açıklandıktan sonra ittifak nedeniyle vazgeçilme sürecini konuştuk.
“Benim Büyükşehir adaylığım sayın genel başkanımız tarafından açıklandıktan sonra ittifak nedeniyle sona erdi. Ben bu süreçte başka bir göreve talip olmadım ancak yine sayın Genel Başkanımızın takdiri ile Efeler Belediye Başkanlığı’na aday gösterildim. Büyükşehir olmadı, ilçeye razı olayım gibi bir durum değil. Ben sadakate ve liyakate önem veren biriyim. Siyasi terbiyemin gereğini yaptım” dedi.
*
İl Başkanı olarak atanırsa ne yapacağını da sordum haliyle.
“Teşkilatlarımızla uyumlu, birlik ve beraberlik içinde huzurlu bir çalışma ortamı sağlayacağımdan şüphen olmasın. Aydın için hayallerim var. Tarım, turizm, sağlık, bilim ve teknoloji alanlarında katma değeri yüksek bir kent hayalim var. Öncelikle hem yerel hem de genel seçimlerde Cumhur İttifakı içerisinde de uyumlu çalışıp, partimin 3 milletvekili çıkarması ve belediye başkanlıklarını kazanması gerekiyor. Ben bu birliği ve beraberliği sağlayabileceğimden eminim. Seçimden önce beni ‘jeotermallere ruhsat verecek’ diye yıpratmaya çalıştılar ama şimdi görüyoruz ki kendileri bu ruhsatları veriyor. Ben Aydın’a tehdit oluşturabilecek her konunun yakın takipçisi olacağım” diye cevapladı sorumu.
*
Sohbetimiz sırasında da hakkındaki iddiaları kimden duyduğumu birkaç kez sordu Ümmet Başkan ancak kaynak açıklamak huyum olmadığından sadece “Taş uzaktan gelmez” diye cevapladım.
“En büyük dertleri benim partiyi birleştirecek gücümün olduğunu bilmeleri. Kimse ‘Ümmet Başkan beni sattı, beni dolandırdı, benim paramı vermedi, bana haksızlık yaptı’ diyemiyor ancak böyle dedikodu üretiyorlar. Ben kendimi rezil edecek hiçbir işin içinde olmadım, olmam da” dedi.
*
Tam o sırada telefonum çaldı ve kayıtlı olmayan bir numaradan arandım.
İzin isteyerek cevapladım telefonu.
Telefondaki ses kendini tanıttıktan sonra “Yazını okudum. Bende duydum bunları ama 500 bin değil 40-50 bin diye duydum” dedi.
“Eyvallah” dedim kapattım.
Sonra döndüm Ümmet başkana “Kim olduğunu yine söylemeyeceğim. Ancak senin hakkındaki iddiaların gerçek olup olmamasından daha önemlisi bu dedikoduların devam ediyor olması. Hani bana ‘kimden duydun’ diye soruyorsun ya, bizde bir laf vardır ‘Karşı dağın yamacında geziyor koyuncu, dostunum diyenlerin çoğu oskarlık oyuncu’ derler” dedim.

DOĞU TÜRKİSTAN KAN AĞLIYOR

Günümüzde ‘Doğu Türkistan’ olarak isimlendirilen bölge, aslında Büyük Türkistan’ın bir parçasıdır.
Türklerin “Ana Yurdu” diye tanımlanan bu coğrafya, Çin ile sınır olduğundan tarih boyunca hakimiyet mücadelesine sahne olmuştur.
‘Büyük Türkistan’ dediğimiz coğrafyanın batısında Hazar Denizi’ne, doğuda Altay ve Altın Dağları’na, güneyde Horasan ve Karakurum Dağları’na, kuzeyde de Ural Dağları ve Sibirya’ya kadar uzanmaktadır.
Ana yurdumuzun doğusunda kalan kısım ise, Asya Kıtası’nın tam ortasına denk gelir ki, bugün ‘Doğu Türkistan’ dediğimiz yer tam da burasıdır.
Güneyinde Pakistan, Hindistan, Keşmir ve Tibet, güneybatı ve batısında Afganistan, kuzeyinde Sibirya ve kuzeydoğusunda Çin ile Moğolistan yer alır.
*
Doğu Türkistan’da sayıları 35 milyonu bulan Uygur Türkleri yaşamaktadır.
Çinliler burayı ilk istila ettikleri 19’uncu yüzyılın sonlarında bölgeye ‘yeni toprak’ anlamına gelen ‘Şin Jiang’ demişlerdir.
Burada Uygur Türkleri’nin yanı sıra Kazak, Kırgız, Özbek ve Tatarlar da Uygurlarla beraber varlığını sürdüren diğer Türklerdir.
*
Tarih dediğimiz disiplin, insanın aklında yer etmeye başlamasından bu yana Türkler, bu coğrafyada var olmuştur.
*
Çok fazla tarihi bilgi verip kafanızı şişirme derdinde değilim.
Sadece konunun anlaşılması ve Doğu Türkistan’ın Türk’ün Ana Yurdu olduğunu anlamanız için bu bilgileri verdim.
Takdir edersiniz ki derin Türk tarihi üç beş satıra sığmaz.
*
Çin Milliyetçi Partisi’nin azınlıklara karşı uyguladığı asimilasyon, Çin Komünist Partisi’nin 1949’da dizginleri ele almasıyla daha da fazla artmış durumda.
Çin, özellikle bu tarihten itibaren Uygurları siyasi, sosyal ve iktisadi açıdan baskı altında tuttu ve tutmaya da devam ediyor.
*
En son 5 Temmuz 2009’da yaşanan büyük katliam ile birlikte yargısız infazlar, işkenceler, doğum kontrolü politikaları, Uygur dilinin yasaklanması gibi akla hayale gelmeyecek olan baskı ve zulümler birbirini takip ediyor.
Tüm bu baskı ve işkencelere karşın hem Türk hem de İslam coğrafyasının sessiz kalması kabul edilemez.
Kadim Türk’ün kutsal saydığı Tanrı Dağı’nda atalarımız bizi izliyor.
Bir gün öldüğümüzde Uygur Türkü’nün maruz kaldığı bu soykırıma ve bu işkencelere karşı ne yaptığımızı soracaklar.
İşte o gün geldiğinde bugün sessiz kalanların yüzüne tükürecek, zulme karşı çıkan ve soydaşını yalnız bırakmayanı yanlarına buyur edecekler.
Ya zulme ‘dur’ diyenlerden olup Mete Han, Bilge Kağan, Kürşad ve nice kahramanlıklarla adını andığımız atalarımızın yanında yer bulacağız,
Ya da ‘sessiz’ kalıp Al Albız’ın sofrasında oturacağız.

GÜNÜN FIKRASI Canı sıkılan kral bir gün soytarısını çağırı ve:
“Soytarı bana öyle bir hata yap ki, özrün kabahatinden büyük olsun” der.
Soytarı.
“Tamam” der.
Aradan birkaç gün geçtikten sonra kral sarayın merdivenlerinden çıkarken soytarı arkasından yaklaşır ve kralın kalçasını eller.
Kral hiddetle arkasını döner ve:
“Ulan soytarı sen ne yapıyorsun?” der.
Soytarı hiç istifini bozmadan cevap verir:
“Pardon kralım, sizi kraliçe sandım”


GÜNÜN TESPİTİ

“..ruhun ‘siyahsa’ dünyanın renkli olması seni ilgilendirmez..”

BEN

“..kafam benden hesap soramaz.. çünkü onu hep güzel yaşattım..”

GÜNÜN SÖZÜ

“..köpeğin efendisi varsa, kurdun da tanrısı vardır..”

KADINLAR ERKEKLER

"..kadınlar 'şairleri' sever ama 'müteahhitler' ile evlenir.."