Nedir bu güvensizlik ve acizlik hali. Her şeyin üstesinden kendi çabasıyla gelen bir varlık düşünün ki söz konusu fikirler olduğunda kendininkini küçümseyip bir başkasınınkine önem versin. Bir başkasının gözünde hiç olmak istemediği bir şey olmaktan korksun. Ve tüm kararlarını bu korku yönetsin. Böyle davranıyor olmanın tek bir açıklaması var o da acizlik. Böyle söyleyince kabuğunu kıramamış insanlara tepkili olduğumu düşünmeyin. Yol ve yöntem bilmedikleri için sığ kalmış olmalarını anlıyorum ve içten içe buna çok üzülüyorum.
Şu dünya üzerinde neyi değiştirmek isterdin? Diye sorsalar, bir insanın bir başka insan üzerindeki baskısını yok etmek isterdim. Cevanını veririm. Çünkü bunun durduralamaması zamanla salt kötülüğü doğuruyor.
Acizlikle başa çıkılamaması tahammülsüzlüğe, bunu bastırma çabası da içten içe kıskançlığa neden oluyor. Çevrenizdeki kıskanç insanları düşünün, hiç yapmayacakaları şeyleri bile kıskandıkları insanda görünce yapmaya başlarlar. Ama bir taraftan bunu gizleyebilmek için bin bir türlü tuhaf yol izlerler. Halbuki bu kadar komplike çabalar yerine, başkalarına değil yalnız kendine odaklanan insanlar kazanır. Yürüyüşlerinde bile fark vardır. Kendine odaklanmış bir insan kadar duruşuyla farkını ortaya koyabilen bir insana daha rastlayamazsınız. Öyle olmak için uykularınızdan olmak yerine, onun gibi sizde kendiniz olabilirsiniz.
Biz insanlar; hepimiz çok güçlüyüz, çok kudretliyiz. Ancak bu kudreti hayata nasıl geçireceğimiz konusunda becerikli değiliz. Kendi hayatımız üzerinde nasıl kullanabileceğimizi bilmiyoruz. Bilmenin en büyük güç olduğundan habersiz olduğumuz için; statülere, mevkilere, toplum baskısına, din baskısına, farklı bir insanın baskısına, eşin baskısına yenilip içimizdeki kudreti onların gözüne girmek için kurban ediyoruz. Halbuki başkalarının fikirlerine verdiğimiz önemi kendi fikirlerimize verirsek. İçimizde; kurulmuş, yerleşmiş, dur diyemediğimiz o baskının önüne zamanla geçebilirsiniz. Hayır diyebilmek, kendinize olan saygınızı geri kazanmanın ilk yoludur.
Ben ne düşünüyorum?
Ben ne hissediyorum?
Ben ne istiyorum?
Bu üç soruyu her içinden çıkılmaz anınızda kendinize sorduğunuzda, kilit nokta da bu! Kendinize sorup cevapladığınızda başkalarının vereceği kararların kendisi için verilmiş doğru kararlar olmadığının farkına varabilecektir insan. Bir karar verdikten sonra o kararı gerçekleştirebilmek için o konu her neyse bu işten anlayan birilerine danışalabilir. Ve bunu yaparken kararının tartışmaya açık olmadığını vurgulayarak yapılabilir. Çünkü karar ve seçim kişinin kendi hayatı üzerinde söz sahibi olması demektir. Birilerinin annesi, babası olmanız. Birinin eşi, sevgilisi olmanız. Birilerinin çalışanı olmanız. Kendinizle ilgili kararları kendi başınıza alamayacağınız anlamına gelmez. Sizin buna izin verdiğiniz anlamına gelir.
Çevrenizde, kendisine bir elbiseyi bile almayı beceremeyen, almadan önce en az 3-5 kişinin fikrini sorma gereği duyan o insanlardan bahsediyorum. Kim bilir belki de onlardan değil sizden bahsediyorumdur.
Bazı şeyler bizim kontrolümüzdedir. Bazı şeyler ise bizim kontrolümüzde olmayabilir. Örneğin çok iyi bir şoförsünüz ama aniden önünüze bir engel çıkabilir. Bir insan, bir eşya, bir paket... Sorun çözerken o engelin kim tarafından var olduğunu bilmek gerekir. Başka hiçbir şeyle meşgul olmadan bunu çok iyi analiz etmelisiniz ki sorunu çözmek mümkün olabilsin. Yani her sabah işe geç kalıyorsan bu seninle ilgili bir sorundur. Ama arada bir geç kalıyorsan sebep trafik ya da hava şartları olabilir. Her karar aldığınızda ayağınız taşa takılıp düşüyorsanız. O taşı oraya koyan sizsiniz demektir. O taşın üzerinden atlayabilmek için yapmanız gereken tek şey
Bunu yapabileceğinize inanmanızdır!!!
Dünyanın en ünlü, en iyi psikoloğuna da gitseniz size bundan daha farklı bir yöntemle daha farklı bir cevapla yaklaşamaz. Çünkü kişisel meselelerinizle ilgili danışmanlık aldığınızda hiçkimse, sizin yerinize geçip sizin adınıza, sizin hayatınızı yaşayamaz. Her ne yapılacaksa bunu yapacak olan kişi sizsiniz.
Bunu yapmaktan kaçtığınız her an hayatı yalnızca seyredersiniz. Bir başkası sizin yolunuzu çizer ve siz o çizilen yolda yürümeyi hayat sanarak ömür tüketirsiniz.
Beni her zaman yaşadığı hayatla, etkileyen ingiliz feminist yazar Virginia Woolf der ki: "Bu dünyadaki en mutsuz insanlar, başkalarının ne düşündüğünü takıntı haline getirenlerdir."