Kadına yönelik şiddet, modern dünyanın en karanlık gerçeklerinden biri olarak karşımızda duruyor. Gelişen teknoloji, artan eğitim seviyeleri ve ilerleyen medeniyetle birlikte, kadının toplumsal hayatta daha fazla yer alması beklenirken, ne yazık ki şiddetin gölgesi hala üzerlerinde. Bu sorun, sadece bireylerin değil, tüm toplumun yüzleşmesi gereken bir yara olarak derinleşiyor.
Kadına şiddetin kökeninde toplumsal cinsiyet eşitsizliği yatıyor. Erkek egemen toplum yapısı, kadınları ikinci sınıf vatandaş olarak gören bir zihniyet oluşturmuş durumda. Bu zihniyet, kadınların eğitimden sağlığa, iş hayatından aile yaşamına kadar pek çok alanda dezavantajlı bir konumda olmalarına yol açıyor. Eğitimde eşitsizlik, ekonomik bağımsızlık eksikliği ve toplumsal normların baskısı, kadına şiddetin devam etmesine zemin hazırlayan unsurlar arasında yer alıyor.
Son yıllarda, kadına yönelik şiddetle mücadele etmek amacıyla birçok yasal düzenleme yapıldı. Ancak bu düzenlemeler, çoğu zaman kağıt üzerinde kalıyor. Uygulamada yaşanan eksiklikler, mağdurların yeterince korunamamasına yol açıyor. Şiddet gören kadınlar, çoğu zaman adalete erişimde zorluk yaşıyor, koruma talepleri karşılanmıyor ve şiddet failleri gerekli cezaları almaktan kaçabiliyor. Bu durum, kadına yönelik şiddetle mücadelede ciddi bir güven sorununa yol açıyor.
Kadına yönelik şiddetle mücadele, sadece yasalarla sınırlı kalmamalı. Toplumsal bir dönüşüm, bu mücadelenin merkezinde yer almalı. Bu dönüşüm, eğitimden başlayarak, toplumsal cinsiyet eşitliğinin temel bir değer olarak benimsenmesini gerektiriyor. Okullarda verilen eğitimin, kız çocuklarının güçlendirilmesi ve erkek çocuklarının toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda bilinçlendirilmesi üzerine odaklanması gerekiyor. Medyanın, kadına yönelik şiddeti normalleştiren içeriklerden kaçınarak, toplumsal farkındalığı artıran programlar üretmesi büyük önem taşıyor.
Kadına yönelik şiddet, sadece şiddet gören kadının değil, tüm toplumun sorunu. Bu sorunun çözümü, ancak toplumsal bir seferberlikle mümkün olabilir. Kadına şiddeti önlemek için atılacak her adım, daha eşit, adil ve insani bir toplumun inşası için atılmış bir adım olacaktır. Şiddetsiz bir toplum mümkün; yeter ki hep birlikte mücadele edelim.