Fatih Sultan Mehmet ve Adalet
Cennet Özmen
Fatih Sultan Mehmed Han'ın adalet anlayışı ile ilgili bir olay var ki akılları hayrete düşürür. Sultan Fatih bir cami yaptırıyordu. Bu caminin mimarı işinin ehli olan bir Rum'du. Mabet yapılırken kullanılacak mermer sütunları konusunda bu Rum mimar ile Sultan Fatih arasında bir anlaşmazlık çıktı.
Rum mimar, bu sütunları yaparken mimariye uygun olması gerekçesi ile Fatih'in dediği şekilde değil de, kendi düşüncesi doğrultusunda yaptı.
Bunu gören Fatih öfkelendi. Rum mimarın, caminin estetiğini bozmak için böyle yaptığını düşünerek onun elini kestirdi. Eli kesilen Rum, Sultan Fatih'ten davacı olmak için kadı Hızır Çelebi'ye giderek müracaatta bulundu. Hızır Çelebi, Rum mimarı dinledikten sonra bilirkişi heyetinden bu meseleyi araştırmalarını istedi. Araştırma ve inceleme sonucunda tespit edildi ki: Rum Mimar, caminin estetiği bozulsun da kötü gözüksün diye değil, gerçekten de mimariye uygun olsun diye öyle inşa etmiş.
Anlaşıldı ki Fatih haksız. İstanbul ile birlikte nice ülkeleri ve krallıkları fetheden, çağ açıp çağ kapayan
Sultan Fatih, sanık sandalyesinde yargılanıyor...
Hüküm Verildi... Kısasa kısas yapılacak. Rum mimarın elini kestiren Fatih'in de eli kesilecekti.
Rum mimar kararı duyunca şaşkınlıktan neredeyse dilini yutacak, yoksa bu bir rüya mıydı? Kendisi gibi sıradan bir mimar, gayrimüslim olmasıyla beraber, İslam memleketinde, Müslümanların padişahı karşısında haklı bulunarak mahkeme kararı lehinde çıkıyordu. Peki, bu karara acaba Padişah ne diyecekti? Kendisi ile beraber kadı da gümbürtüye mi gidecekti yoksa?
Fatih büyük bir teslimiyette hükme razı oldu ve "şeriatın kestiği parmak acımaz" diyerek cezaya boyun eğdi.
Bu arada Fatih, kadıya dönüp kılıcını göstererek şöyle dedi:
Ey kadı! Şayet ben padişahım diye korkup haksız olduğum halde lehime hüküm verseydin, vallahi şu kılıçla başını uçururdum!
Kadı Hızır Çelebi'de hemen yanı başındaki asılı olan topuzu göstererek:
Sultanım! Şayet sende Padişahlığını öne sürüp bu İslam mahkemesine saygısızlık etseydin, vallahi şu topuzla müdahale edecektim!..
Bu durumu gören Rum mimar adeta kendini kaybetmiş, yerlere kapanmış, hıçkırıklarla, gözyaşlarıyla ağlayarak diyordu ki:
-Hepiniz şahit olun ki!
Ben davamdan vazgeçiyorum ve bu adalet anlayışı karşısında Müslüman oluyorum!..
Bilirkişi heyetinin tarafsız tespitinden, hâkimlerinin adaletine, sultanlarının hükme rızasına kadar her hareketleri payitahtı güçlendirmiş ve Devleti Osmaniye, kılıç ve kalemin gölgesinde yükseldikçe yükselmiş, üç kıta, yedi devlette at koşturmuş ilayı kelimetullahı her bir yana ulaştırmışlardı.
**
Bu hikayeyi okuduktan sonra, bu zamanda böyle hassasiyet ve adalet olur mu bilmem ama ecdadımızın bu hassasiyetini Belediye Başkanlarımızdan, Şehr-i Emin'lerimizden görmek isteriz. Yok imar rantı, yok ihaleye fesat karıştı, yok işgaliye ücreti, yok o, yok bu diye türlü iddiaların döndüğü değil, adaletli şeffaf yönetimin olduğu günler görmek dileğiyle...
Yorumlar