Türkiye geneli ve Aydın yereline baktığımızda enerji ihtiyacı ve enerjide dışa bağımlılık gerekçelerine dayanılarak Türkiye’de enerji üretimi uygulamalarında bilimsellikten uzak, çevreyi-doğal ve kültürel yaşamı, insan sağlığını göz ardı eden, yerel ihtiyaç ve gerçeklerinden uzak politika ve uygulamaların yürütüldüğüne şahit olmaktayız. Aydın’da 30 yılı aşkın süredir adına temiz ve yenilenebilir enerji denilen fakat günlük pratikte Aydın’da yaşamı-çevreyi-kültürel ve doğal kaynakları geri dönüşümsüz şekilde yok eden ve kirli -kanserojen olan jeotermal işletmeciliği yapılmaktadır. Bu jeotermal işletmeler birinci sınıf tarım alanlarında, incir-zeytin-pamuk tarlalarında, yaşam ve sulak alanlarda, arkeolojik ve doğal sit alanlarında, okul ve sağlık kuruluşların yanında, yerleşim yerlerinin içinde, mezarlıklarda kurulmaktadır. Faaliyetleri sırasında da çıkardıkları akışkan ve buharları saldıkları için hava-su-toprak- besinlerde kirlilik oluşturmaktadırlar. Tüm bu vahşi jeotermal uygulamaların sebebi ise yasalara uygun olmayan jeotermal işletmelerin kurulumu ve işletimi, denetim ve kontrollerin yapılmaması, resmi makamların yetkilerini kamudan yana değil jeotermal işletmelerden yana kullanmasından kaynaklanmaktadır. Aydın yerelinde jeotermal işletmelerin vahşi uygulamalarına ve resmî makamların yetkilerini Aydın halkı lehine değilde jeotermal işletmelerden yana kullandıklarını gösteren en son örnek Kuşadası Davutlar-Ağaçlı Bölgesinde yapılması planlanan "Sondaj Yöntemiyle Jeotermal Kaynak Arama Faaliyeti" Projesine ilişkin, Aydın Valiliğince verilen "ÇED gerekli değildir" kararının hukuka aykırı olduğu gerekçesi ile açılan davada Aydın 1. İdare Mahkemesi'nin yürütmeyi durdurması, ÇED gerekli değildir kararını iptal etmesidir. Mahkeme iptal kararını Bilirkişi kurulunun vermiş olduğu karara dayandırmıştır. Bilirkişi kurulunun kararı ise Aydın’da vahşi jeotermal uygulamalarını çok net bir şekilde göstermesinden dolayı ibretliktir. Bilirkişi kurulunun Kuşadası Davutlar-Ağaçlı bölgesi jeotermal uygulamaları ile ilgili verdiği karar şu şekildedir; “Dava konusu faaliyetle ilgili Proje Tanıtım Dosyasında (PTD’de) jeolojik, hidrojeolojik ve jeokimyasal açıdan anlatımların, değerlendirmelerin yeterli düzeyde olmayıp eksik veya yanlış olduğu, eksik ve yetersiz jeolojik değerlendirme nedeniyle jeotermal sistem öğeleri (rezervuar, örtü, ısı kaynağı beslenme vb), jeotermal akışkan sıcaklığı, miktarı, kalitesi vb bir çok konu bilinmediğinden oluşturabileceği çevresel etkilerinin de yeterli düzeyde anlatılmadığı, PTD kapsamında sunulan jeofizik ile ilişkili bilgilerin bir literatür özeti biçiminde bile olmadığından ve jeofizik anlamda gerekli bilgi içermeyen bu rapora bağlı olarak jeotermal bir rezervuarı tespit etmek olanaklı olamayacağından ve doğru sondaj yapma olasılığının düşüklüğünden dolayı, çevresel etkiler anlamında sondaj sırasında olumsuzluklar ortaya çıkabileceği, dava konusu arazilerin çoğunlukla üzerinde zeytin, incir ve muhtelif (meyve) dikili araziler bulunması nedeniyle “Dikili Tarım Arazilerinden” ve tarımsal niteliği yüksek “Mutlak Tarım Arazilerinden” oluşmakta olduğu, alanların bazılarının DSİ’nin planladığı Davutlar Barajı Orta ve Kısa koruma alanlarında ve planlara göre Tarım alanlarında kalmakta olduğu, bu nedenlerle hem 5403 sayılı Toprak Kullanma Arazi Kullanım Kanunu hem de 3573 sayılı Zeytincilik Yasasına göre dava konusu projenin gerçekleştirilmesinin uygun olmadığı, dava konusu sahaların Türkiye’nin en önemli Milli Parklarından biri olan “Dilek Yarımadası Büyük Menderes Deltası Milli Parkına” yakınlığı ile dikkat çektiği, ayrıca sahaların inşa halinde olan Davutlar Barajı koruma alanına mesafesinin ve işletilebilme durumlarının da PTD’da dikkate alınmadığı, sayılan hususlar bakımından dava konusu "Sondaj Yöntemiyle Jeotermal Kaynak Arama Faaliyeti" projesine ilişkin Aydın Valiliği'nce verilen 15.03.2017 tarihli "Çevresel Etki Değerlendirilmesi Gerekli Değildir." kararının uygun olmadığı, bahsedilen eksiklikleri tamamlayan ayrıntılı bir ÇED Raporu hazırlanmasının gerekli olacağı" görüşlerine yer verilmiştir.” Bilirkişi kurulunun vermiş olduğu kararın içinde belirtilen vahşi jeotermal uygulamalarını bizler Aydın’da hemen hemen tüm jeotermal santral kurulum ve işletimi sırasında görmekteyiz. Aydın’daki jeotermal işletimi sonucu Türkiye toplam elektrik üretiminin ancak yüzde 1.1’i karşılanmaktadır. Aydın’ın sahip olduğu jeotermal potansiyel düşünüldüğünde bu rakamın 10-25 kat artması mümkündür. Aydın’daki jeotermal potansiyelin tamamının elektrik enerjisi üretimi adına kullanılması ise Aydın’da yaşanılan çevre ve çevreye bağlı sorunların 10-25 kat daha artması anlamına gelecek olup, bunların sonuçlarını düşünmek bile korkunçtur. Aydın geri dönüşümü olmayan noktaya gelmeden önce mevcut jeotermal potansiyellerinin bilimsel veriler doğrultusunda nerede? nasıl? ve kim için? kullanılacağını acilen masaya yatırmak zorunda. Aydın’nın zenginlikleri Aydın’nın yok edilmesi için değil Aydın’nın kalkınması ,Aydın’lıların ekonomik-kültürel-sosyal refahının gelişmesi lehine kullanılmak zorundadır.