ENERJİ İHTİYACI SÖYLEMİYLE DEVAM EDEN VAHŞİ JEOTERMAL UYGULAMALARI (1)
Metin Aydın
Dünyadaki endüstrileşmiş tüm ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de enerji ile yaşamakta ve gelişmektedir. Dünya’da tüketilen enerji kaynakların dağılımı incelendiğinde Türkiye’dekine benzer bir görüntü vardır. 2012 yılında birincil enerji tüketimi dünyada 12.5 milyar ton toe (ton petrol enerjisi eşdeğeri) iken Türkiye’de 121 milyon ton toe,enerji tüketiminde yıllık artış dünyada yüzde 2 iken Türkiye’de yüzde 5, fosil kaynaklara (petrol, doğalgaz ve kömür) bağımlılık dünyada yüzde 87 iken Türkiye’de yüzde 86 olarak gerçekleşmiştir.
1970-2013 döneminde Türkiye’de enerji tüketiminin yıllık artışı yüzde 4.5 olarak gerçekleşmiştir. Bu değer dünya ortalama enerji tüketim miktarının 2 katı fazla değerdir. Türkiye’de enerji tüketim artışının aynı şekilde gerçekleşmesi durumunda 2030 yılında birincil enerji tüketiminin 2013’e göre 1.2 kat artışla 265 milyon ton toe’ye ulaşması beklenmektedir. Türkiye’de enerji talebinin artmasının nedenleri nüfus artışı, hayatı kolaylaştıran fakat ek enerji talep eden yeni teknolojiler ve tüketici ürünlerinin artması, şehirleşme, sanayileşme olarak sıralanabilir.
Birincil enerji tüketiminde en yüksek payı olan fosil enerji kaynakları söz konusu olduğunda Türkiye rezerv itibariyle fakir, kişi başına üretim ve tüketim itibariyle dünya ortalamasına yakın değerlere sahiptir. Türkiye fosil enerji kaynaklarını ithal ederek enerji üretimi yapmaktadır. Nitekim son yıllarda enerji tüketiminin yaklaşık yüzde 73 oranında ithalata bağımlı olduğu bir gerçektir. 2013 yılında tüketilen petrolün yüzde 93’ü, doğalgazın yüzde 99’u ve taş kömürünün yüzde 94’ü ithal edilmiştir. Yerli enerji üretimi 2013 yılında 31.9 milyon ton toe olarak gerçekleşmiştir. Bu yerli enerji üretimi Türkiye’nin toplam enerji tüketiminin yüzde 26.3’ne tekabül etmektedir. Yerli enerji üretiminde jeotermal (elektrik ve ısı olarak) payı son yıllarda artmaktadır ve 2013 yılında yerli kaynaklar arasında sıralamada dördüncüdür. Jeotermal, rüzgar, güneş ve biyoyakıt olarak yenilenebilir enerjinin yerli üretimde payı yüzde 13 olarak gerçekleşmiştir.
Jeotermal enerji doğrudan ısı olarak mekan ısıtmada, termal turizmde, sera ısıtmada ve ısı pompası sektöründe kullanılırken, dolaylı olarak elektrik üretiminde kullanılmaktadır. Türkiye’de 2000-2013 döneminde kurulu jeotermal kapasite yüzde 230 artmıştır. Mevcut kurulu kapasitenin yüzde 44’ü mekan ısıtmada, yüzde 32’si termal turizmde, yüzde 23’ü sera ısıtmasında ve yüzde’i ise ısı pompası kullanımındadır. 2009-2017 yılları arasında jeotermale bağlı elektrik üretimi ise yüzde 977 artmıştır.
Türkiye’nin jeotermal potansiyeli ETKB dahil birçok resmi kurumlarca daha önce 31 500 MW değeri olarak belirtilmiştir. Fakat son yıllarda yapılan yeni çalışmalarla Türkiye’nin hesaplanan muhtemel jeotermal potansiyeli 76.846 MW olarak belirtilmiştir. Bu jeotermal potansiyelinin 37.283 MW’lik kısmı Aydın iline aittir. Potansiyellerin minimum ve maksimum değerleri kullanıldığında, kurulu kapasite-potansiyel oranları doğrudan kullanımda yüzde 25-50, elektrik üretiminde yüzde 13-25 oranındadır. Dolayısıyla Türkiye’de jeotermal sektöründe önümüzdeki yıllarda büyüme hızının sürmesi beklenmektedir.
Modern yaşamın merkezinde enerji yer almaktadır. Enerjinin jeopolitik, ekonomik ve teknolojik konuları hepimizi ilgilendirmekte ve günlük yaşamımızı meşgul etmektedir. 21. yüzyıl, geleneksel petrol, doğalgaz ve kömür enerji kaynaklarından alışılagelmemiş kaynaklara, yenilenebilir enerji kaynaklarına ve belki de hidrojen yakıt pillerine geçişim yüzyılı olacak şekilde görünmektedir.
Bu bağlamda, Türkiye’de enerjide sürdürülebilirlik sağlanırken ve dışa bağımlılığının azaltılması için, öncelikle doğru politikaların ve uzun vadeli stratejilerin saptanması, bu stratejilerde bilimsel yaklaşımlara dayanan bilinçli, kararlı; ekonomi, çevre ve dış politika gibi konuların çıkarlarını gözeten bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. (DEVAMI YARIN)
Yorumlar