Cem Senyücel adını duydunuz mu bilmiyorum ama mutlaka dinlediğiniz ‘Ben ne yangınlar gördüm’ şarkısının söz yazarıdır kendisi.
Muhteşem bir sonbahar şarkısı.
İşte tam da bu şarkıyı dinleyip azcık duygusal anlar yaşayayım derken, çürük yumurta kokusuna maruz kaldım.
Aydın Valiliği de hemen açıklama yaptı ve “Koku, Zindan Deresi’ndeki yanan çöplerden” dedi.
2011 yılında göreve başladığım Aydın’da o günden bu güne Zindan Deresi’ndeki çöplerin yüzlerce kez yanışına tanık olmuş biri olarak “Ahhh be sevgili Aydın Valiliği, ben ne yangınlar gördüm” dedim.
*
Çöp kokusu, yanık lastik kokusu, hatta yandıktan sonra sönen mumun kokusunu almaya alışık burnum “Hacı bu bal gibi de jeotermal kokusu” diye uyardı beni.
Efeler Belediyesi, tüm iletişim kanallarından “Dışarı çıkmayın, bu havayı solumayın” diye vatandaşı bilgilendirdi.
Büyükşehir Belediyesi yangının ne zaman başladığı, ne zaman müdahale edildiği ve ne zaman söndürüldüğünü an be an paylaştı.
Aklı başında hiçbir Aydınlı “Bu Zindan Deresi’ndeki yanan çöpün kokusudur” demedi.
Sadece Aydın Valiliği, “Bu ilimizin kaynaklarını sömüren jeotermal şirketlerinin daha fazla kar etmek için masraftan kaçması sonucu meydana gelmiş bir kokudur” diyemediğinden “Zindan Deresi, yangın, çöp yangını, lastik yangını” falan filan gibi bişeyler söyledi.
*
Valilik “Vatandaş, sağlık, Zindan, çöp, lastik, yangın” derken ben hala aynı şarkıyı dinliyordum:
“Ben ne yangınlar gördüm, hiç biri jeotermal gibi kokmadı” AŞK DEĞİL, ÇÜRÜK YUMURTA KOKUYOR
Bu şehir de zengin ve yakışıklı bir aristokrat olmak gerçekten çok zor.
Normal bir aristokrat gibi yaşam süremiyorum.
Normal şartlarda sabah bale kursuna gitmeliyim.
Öğlen kız arkadaşımla buluşup görüştükten sonra, koşarak yogaya katılmalıyım.
İkindi vakti golf oynayıp stresimi atmalıyım.
Akşamüzeri piyano kursu, akabinde salsa kursuna katılıp yorgun argın eve geldikten sonra röpteşambırımı giyip, viski içerek yıldızları izlemeliyim.
*
Peki ben ne yapıyorum?
Sabah yataktan çıkamıyorum.
Bütün kızlar “Amaan bu yakışıklı ve zengin. Kesin sevgilisi vardır” diyerek benden uzak durduğu için yıllardır öğle vaktinde tekrar eve gitmeme gerek kalmıyor.
Tayt giymek delikanlılığa yakışmadığından yogayı tercih etmiyorum.
Salsa denedim ama ‘kıçımın başımın ayrı oynaması karakterime ters’ diye hemen bıraktım.
Bi ara da golf oynadım lakin hocayla anlaşamadık. (Onu da sonra anlatırım)
Röpteşambırımı giyip, taze sıkılmış portakal suyumu yudumlarken yıldızları izlemeye kalkıyorum havadaki çürük yumurta kokusu nedeniyle nefes bile alamıyorum.
*
Aşk kokusu olması gereken Aydın’ın havasında çürük yumurta kokusu var.
Zenginliğimi ve aristokratlığımı yaşayamıyorum bu şehirde ben.
TÜRK GİBİ SAVAŞIN
Suriye sınırındaki güvenli bölge planını Türkiye tarafından gündeme getirildi ve uygulamaya geçirmek için Fırat'ın doğusuna harekat başlatıldı.
Adına da Barış Pınarı denildi.
Plan, Suriye'deki çatışmalardan kaçan sivil nüfusun can güvenliğinin sağlandığı barınma alanı oluşturulmasını öngörüyor.
Türkiye bölgeyi, tüm Suriye'den göç eden sivillerin toplanabileceği ya da Türkiye'ye geçmiş Suriyelilerin arzu etmeleri halinde yerleşebileceği bir bölge olarak tasarlıyor.
*
Suriyeli sığınmacıların bir an önce evlerine dönmelerini arzu edenlerin en başında geliyorum. Konumuz bu değil artık.
Konumuz, tarihi şanlı kahramanlıklar ile dolu ordumuzun harekatının başarılı olması, bir tek vatan evladının bile burnu kanamadan geri dönmesidir.
İnanıyorum ki, milleti ‘ordu’ olan bu kut’lu ırkın evlatları Türk gibi savaşacak ve zaferle dönecektir.
*
Dini ne olursa olsun ırkın önemini Barış Pınarı Harekatı’nda gördük.
Soyu Türk olan Macaristan Türkiye’nin yanında yer alırken, aynı dinin mensubu olduğumuz ve kendilerine Câmiatü'd-düveli'l-Arabiyye yani ‘Arap Birliği’ adını veren ülkeler Suriye harekatımızı kınadı.
Üstelik uğruna gözyaşı döktüğümüz Filistin en önde yer aldı.
Geçen hafta Çin zulmüne maruz kalan soydaşlarımızı kast ederek yazmıştım. Boşuna yazmamışım, şimdi bir kez daha yazayım.
“..deve yavrusuna ağlayan börü, eniği öldü de üzülmez oldu..”
GÜNÜN FIKRASI
Orta yaşlı bir çift, doktora gitmişler ve:
“Doktor bey, sevişirken bizi izler misiniz?” demişler.
Doktor şaşkın şaşkın bakmış demek bir sorunları var. Tıp adamı olarak yardım etmek zorunda:
“Peki” demiş.
Çift yatağa uzanmış doktor izlemiş ve teşhisi bildirmiş:
“İkiniz de gayet sağlıklısınız. Sevişmeniz fevkalade merak edecek bir şey yok. Viziteniz 32 dolar, bu da faturanız”
Ertesi hafta çift yine gelmiş.
Yine sorun yok.
Yine vizite 32 dolar.
Her hafta çift randevu alıyor, geliyor, sevişiyor, parayı ödüyor ve çıkıp
Gidiyormuş.
Bir türlü bir şey bulamayan doktor sonunda dayanamamış:
“Bana biraz yardımcı olun sıkıntınız ne söyleyin?” diye sormuş.
Adam cevap vermiş:
“Herhangi bir sıkıntımız yok. Bir şey bulmanızı da istemiyoruz. Bu kadın evli, onun evine gidemiyoruz. Ben de evliyim benim eve de gidemiyoruz. Hilton geceye 178 dolar istiyor. Sheraton 182 dolar. Buraya ise sadece 32 dolar ödüyoruz. Üstelik sağlık sigortamız bu 32 doların 26 dolarını bize fatura karşılığı geri ödüyor”
GÜNÜN TESPİTİ
“..değer taşıyan tek hikaye vardır.. o da ‘bedelini’ sizin ödediğinizdir..” BEN
“..benim ‘mütevazi’ olmam seninle aynı ‘seviyede’ olduğumu göstermez..” GÜNÜN SÖZÜ
“..aradığın şeyi dünyada arayacaksın, yüreğinle bulacaksın..” KADINLAR ERKEKLER
“..kadın geldiği yere renkleriyle gelir.. onun olmadığı bir hayatın içinde siyah, beyaz ve griden başka renk bulunmaz..”