Voleybolda son dünya şampiyonu Çin’i 3-0 yenerek tarihi bir başarı elde eden kızlarımızın şortuna takan, erkekten çok daha yetenekli bir canlı olan kadının başarısına bakmak yerine saçına, başına, kıçına bakmayı tercih eden, Türk ve din düşmanı olduklarına inandığım aklı çükünde siyasal İslamcıların arasında delirmeden uyandığım için şükrettiğim bir günün sabahından hepinize günaydın.
*
İyi hatırlarım bu siyasal İslamcılardan bir profesör “Çocuklarla evlenmek yasaklandığı için deprem oluyor” demişti yaklaşık iki sene önce.
*
Kendi kendime söylenerek uyandığım için Funda, “Hayırdır uykudayken neye sinirlendin sen?” diye sordu.
“Çok uzun mevzu hayatım. Anlat anlat bitmez ama şu kadarını söyleyeyim, voleybol oynamak için bir top, bir file ve iki direk gerekir ya. İşte o direkleri hak edenlere sinirlendim” dedim.
*
Kadim Türk Milleti inanç sistemini çok karmaşık hale getirmemiş.
Demiş ki atalarımız, “Tanrının gözü, insanın ‘kalbindedir’. Orayı temiz tut”
Kalbin temiz olmayınca, baktığını da temiz görmüyorsun. İnandığın dinin de önemi kalmıyor haliyle.
*
İnsanın kalbinin temiz olmamasına bir örnek de Aydın’da yaşandı.
Resmi olarak 117 bin nüfusa sahip Kuşadası ilçemiz, yaz aylarında bir milyon nüfusa ulaşıyor.
Kurban Bayramında günlük ziyaretçi 1 milyon 500 bin rakamına ulaştı.
Bütün Aydın’ın nüfusunun 1 milyon 200 bin olduğunu düşünürseniz, dışarıdan bir kent nüfusu gelmiş ilçeye.
İller Bankasından 117 bin kişi için pay alan Kuşadası’nda lağım borusu yoğunluğu kaldıramadı ve patladı haliyle.
Aydın Büyükşehir Belediyesi ASKİ ekipleri 12 dakikada müdahale etti ve patlağı onardı.
*
12 dakikada müdahale etmek demek 12 dakikada sorun çözmek değildir.
12 dakikada tüm ekipmanlarınla birlikte olay yerinde olmak zaten bir başarıdır.
Patlağı tamir etmek, tamir edildikten sonra bozulan yolun ve peyzajın eski haline getirilmesi saatlerce sürebilir.
Kaldı ki Kuşadası’nda ki olayda patlak tamir edildikten sonra ekipler mesaiye devam ettiler ve hem patlağın olduğu yerde hem de atığın denize karıştığı noktada çalışıp eskisinden güzel hale getirdiler.
*
Bayram günü tüm ekipleri ile hazır olan ve 12 dakika gibi kısa bir sürede arızaya müdahale eden ASKİ’yi kutlamak gerekir.
Kanalizasyon hattı dediğiniz yıllar öncesinden yapılmış ve 50 bin nüfusa göre planlanmış bir hat.
Patlak olunca lağım suyu denize karışmış.
*
Kalbi güzel olmayanlar da bunu siyaset malzemesi yapmışlar.
Devletin memuru olması gerekenler bile siyaset yapmış.
Liyakatle değil, sadakatle koltuk sahibi olan bir kamu görevlisi, sadık olduğu yerlere mesaj vermek için bu kentin turizmine ihanet edecek kadar gözü dönmüş açıklamalar yapmış.
*
Siyaset yapacağız diye bu kente zarar vermeye hakkınız yok.
Turizm Müdürü olarak, 117 bin nüfusa göre iller bankasından ödenek alan Kuşadası’nın ve 90 bin nüfusa göre ödenek alan Didim’in yazın nüfusunun 10 kat arttığını rapor edip ona göre ödenek alması gerektiğini, alt ve üst yapısının buna göre güçlendirilmesi gerektiğini hiç rapor ettiniz mi?
*
Kaldı ki yer altına yapılan yatırım zırt pırt yenilenmez.
Şehir planlanırken örneğin 20 bin olan nüfusun 10 yıl sonra 50 bin olacağı hesaplanır ve hatlar ona göre yapılır.
Mesela Aydın Büyükşehir Belediyesi Aydın’ın bir çok noktasında kanalizasyon hatlarını yeniliyor.
Kuşadası’nda içerinde bir insanın ayakta durabileceği büyüklükte yeni borular döşeniyor.
Mesela ASTİS’e döşenen kanalizasyon borularının içinden otomobil geçebiliyor.
Hesap yapılmış, gelecekteki ihtiyacı da karşılaması 10 yıl sonra değil 20 yıl sonrası düşünülmüş.
Yeni boruların döşenmesi hiç sorun olmayacak anlamına da gelmez.
En iyisini yapsanız bile arıza olabilir, doğal afet yaşanabilir, mağduriyetler oluşabilir.
Tüm bunlar siyaset malzemesi yapılacak şeyler değil.
*
Kalbi temiz olmayanların yaptığı siyaset, İzmir’de sel felaketi olunca “Zina yaptılar”, Rize de sel felaketi olunca “Allah’tan” demektir.
Karşı olduğumuz da bu riyakarlıktır.

BİR BAŞKASIN ESKİŞEHİR
Kurban Bayramı’nı doğduğum topraklarda akrabalarımla geçirmek için Eskişehir’e gittim.
Öyküm ve Funda ilk kez köy görecekleri için heyecanlıydılar.
Bense aksine tedirgindim.
Zengin ve yakışıklı bir aristokrat olarak yaşamaya alıştığım için, ben bile köyde nasıl rahat edeceğimi düşünürken hiç köy görmemiş Funda ve Öyküm’ün beğenmeyeceği endişesini taşıyordum.
*
Ankara’da yaşayan halam ve bizden başka kimse yoktu Sazak Köyü’ndeki ata ocağında.
Normalde bir gece köyde kalmayı planlamama rağmen Öyküm ve Funda köye bayılınca 3 gün kaldık.
Türkiye Cumhuriyeti’nin en dürüst bakanlarından Şehit Gün Sazak’ın dedemle yan yana olan mezarını da ziyaret ettim.
Gürleyik Şelalesi’nde yüzdük Öykümle birlikte.
Hazırlıksız olduğum için kot pantolonumla yüzdüm ama olsun gayet güzeldi.
*
Sonra Eskişehir merkeze geçtik.
Sazova Parkı’ndaki hayvanat bahçesi, su altı dünyası, Kent Park ve Porsuk Nehri, tarihi Odunpazarı evlerini gezdik tek tek.
Haşhaş kreması, met helva, leblebi kurabiyesi, balaban köftesi ve tabi ki meşhur çibörek’in tadına baktık.
Çibörek’in başkentinde bile restoranlarda ‘Çiğ Börek’ diye yazılmasını ayıplasam da Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin işlettiği mekanlarda hem adının doğru yazılması, hem de en lezzetlisini yiyebildiğim için mutlu oldum.
*
Eskişehir’i yaşanabilecek bir kent yapan Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’in hakkı ödenmez.
Diğer yandan tüm o güzelim parkların Suriyeliler tarafından işgal edilmiş olması canımı acıttı.
Güzelim kent bildiğimiz sığınmacı istilasına uğramış.
Gürleyik şelalesinde donla yüzen 50 erkek de Suriyeli sığınmacıydı, Kent Park’ta çimlere yayılanlar da.
Türkçe konuşana rastlamak mümkün olmadı resmen.
Bir eleştirim de Porsuk Nehri’nde bulunan bot turuna katılamamak.
Çünkü yoğunluğa rağmen tek bot hizmet verdi.
Oysa ikinci, hatta üçüncü bot devreye sokulabilirdi. Muhtemelen bayram nedeniyle mesai yapmadılar ama bu mazeret olmamalı.
Üç kez denememize rağmen çok fazla sıra olduğundan bot turu yapamadık.
*
Öyküm sevdi ya her fırsatta ordayız bundan sonra.
GÜNÜN FIKRASI
O gün çok yağmur yağıyormuş.
Nasreddin Hoca da pencere kenarında oturmuş, dışarıyı seyrediyormuş.
O sırada bir komşusunu yağmurun altında koşarken görmüş.
Camı açmış ve:
“İnsan hiç Allah’ın rahmetinden kaçar mı komşu?” demiş.
Komşusu utanmış ve yürümeye başlamış.
Başka bir gün yine yağmur yağıyormuş ama bu sefer Hoca dışardaymış. Yağmura yakalanınca koşmaya başlamış.
Bu sefer de komşusu evdeymiş ve onu görünce:
“Hoca utanmıyor musun rahmetten kaçıyorsun” demiş.
Nasreddin Hoca pişkin pişkin cevap vermiş:
“Ben rahmetten kaçmıyorum, düşen rahmetin üstüne basmamak için koşuyorum” demiş.
GÜNÜN TESPİTİ
“..aptallığa giden iki yol vardır: birincisi doğru olmayana inanmak, diğeri doğru olana inanmayı reddetmek..” BEN
“..gerçekler ‘acıdır’, ben tatlıyım.. o zaman ben ‘gerçek’ değilim.. bu kadar ‘mükemmel’ bir şeyin gerçek olması da mümkün değil zaten..” GÜNÜN SÖZÜ
“..elinden malını mülkünü, varını, yoğunu alsalar bundan ölmezsin.. bunları yine edinebilirsin.. ama senin onurunu kırar, ruhunu öldürürlerse, işte buna çare yoktur..“ KADINLAR ERKEKLER
“..her kadın ‘güzel’ olduğunu zanneder.. çoğu kadın yanılır..”