12 Mart 1921 tarihinde kabul edilen İstiklal Marşı'nın en önemli yazılma nedeni Türk milletinin kırılan cesaretini tekrar kazandırma çabasıdır. Dönemin meclisi savaşmakta olan orduya moral vermek amacıyla bir milli marş yarışması yapılmasına karar vermiştir. İstiklal Marşının kabul edildiği dönemlerde neredeyse ülkemizin her noktası düşman işgali altındaydı. Öyle bir dönemde ordunun ve halkın morale ve motivasyona ihtiyacı vardı. Bu zaman dilimi içerisinde camilerde vaazlarla, mecmualardaki yazılarla, mitinglerle ordunun ve halkın morali düzeltilmeye ve yüksek tutulmaya çalışılmaktaydı.
Bunun üzerine ödüllü bir yarışma açıldı ve durum tüm yurda duyuruldu.
O günün gazetelerinde ise İstiklal Marşı yarışması şöyle duyuruldu:
“Şairlerimizin dikkatine:
Milletimizin dahili ve harici İstiklal uğruna girişmiş olduğu mücadeleyi ifade ve terennüm için bir İstiklal Marşı. Umur-u Maarif Vekili Celilesi’nce müsabakaya vazedilmiştir. İş bu müsabaka, 23 Kanun-u evvel sene 36 tarihine kadar olup bir heyeti edebiye tarafından, gönderilen eserler arasından intihap edilecektir ve kabul edilen eserin güftesi için beş yüz lira mükafat verilecektir. Ve yine laakal beş yüz lira tahsis edilecek olan beste için bilahare ayrıca bir müsabaka açılacaktır. Bütün müracaatlar Ankara’ da Büyük Millet Meclisi Maarif Vekaletine yapılacaktır.”
Yarışmaya 724 şiir katılır ve değerlendirme komisyonu şiirlerin tamamını inceledikten sonra altı tane şiir, millî marş olmaya aday olarak belirlendi, diğerleri elendi. Ancak yapılan ayrıntılı incelemede seçilen altı şiirin de millî marş olma özelliği taşımadıklarına karar verildi.
Millî marşın yazılması için Mehmet Akif Ersoy’a teklif götürülür. Oysa Akif, yarışma açıldığında da katılmak istemiş, ancak ucunda para ödülü olduğu için bundan vazgeçmişti. Çünkü o, vatan için yazılacak bir millî marş için para alınmaması gerektiğini düşünüyordu. Onun için bu bir Vatan göreviydi. Bu nedenle isteksiz olan Akif’e, dostlar devreye sokularak bir daha teklif götürüldü ve ikna edilmeye çalışıldı. Mehmet Akif, para ödülünü yardım olarak bağışlama şartının kabul edilmesinin ardından, marşı yazmayı kabul etti ve “Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak!” diye başladı İstiklal Marşını yazmaya. Ankara’daki Taceddin Dergâhında şiiri 48 saatte yazan Akif’in, 10 kıtayı yazarken kâğıdının bittiği ve mürekkep ile duvarlara yazarak şiiri tamamladığı dahi söylenir. Akif, bu 48 saat içinde yazdığı şiiri, imzasız bir şekilde gerekli mercilere iletir.
Sıratı Müstakim ve Hâkimiyeti Milliye’de yayınlanan İstiklal Marşı şiiri, Milli Marş olarak 12 Mart 1921’de kabul edilmiştir.
Kazandığı ödülü o günkü adıyla Hilali Ahmer’e bağışlamıştır. Kızılay’da ordu için elbiseler diken, kadın ve çocuklara yardım eden bir başkanlığa bağışı ulaşmıştır.
İstiklal Marşı, yazıldığı tarihten maddi, manevi her bakımdan sıkıntı içerisine düşmüş olan milletimizin ortak duygusu, ortak inancı ve imkânsızlıklara karşı dik duruşunu yansıtan eşsiz bir eserdir.
İstiklal Marşı, milletimizin kanadının kırıldığı, kapana kıstırılmaya çalışıldığı, dört bir yanının işgalciler tarafından kuşatıldığında bile; yılmadan, umudunu kaybetmeden, hürriyet inancını yitirmeden tek yürek olarak nasıl kahramanca çarpıştığının destanıdır.
‘Ya istiklal ya ölüm’ diyerek dün nasıl esaret prangalarını parçaladıysak, bugün de aynısını yapacağımızdan kimsenin şüphesi olmamalıdır. İstiklal Marşımızın TBMM’de kabulünün 101’inci yılında, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u, bu vatan uğruna can veren bütün şehitlerimizi ve ebediyete intikal etmiş gazilerimizi minnet ve şükranla anıyorum.
Son olarak duygu ve düşüncelerimi Akif’in ifadeleri ile özetliyorum; ‘Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın.”
Mehmet Akif Ersoy, marşı orduya ithaf etmiş ve bayrağa yazmıştır.