Öncelikle belirtmem gereken husus, Covid-19 salgın hastalığı nedeniyle halkımızdan sosyal mesafeye ve hijyene dikkat etmesini, mutlaka maske kullanmasını isteyen siyasetçilerin, siyasi hesaplar uğruna Ayasofya Cami açılışında 300 bin kişiyi bir araya getirmesi, 26 Ağustos’ta Ahlat Festivali, 1 Eylül Rize Mitingi, İstanbul’da AK Parti’ye 106 bin yeni katılım programı gibi eşyanın tabiatına aykırı eylemler ve her akşam televizyonda verilen vaka haberlerinin inandırıcılığını kaybetmesi nedeniyle halkımızın büyük çoğunluğu bu virüse inanmıyor.
Araştırmacı Gazeteci Yazar Arslan Bulut’un 18 Eylül 2020 tarihli Yeniçağ Gazetesi’nde yayınlanan yazısında ise Covid-19 ile mücadele çalışmaları ve pozitif vakaların hastanede nasıl tedavi edildiği ve virüsün nasıl yayıldığı anlatılıyor. Sağlığını düşünen herkesin mutlaka okuması gereken bir yazıydı bence. Şahsen bu yazıyı okuduktan sonra virüsten korunmak için tüm imkanlarımı kullanmaya karar verdim. Ayrıca her hasta hastaneden tedavi görüp iyileşerek çıkamıyor maalesef. Virüs nedeniyle hayatını kaybedenlerde oluyor. İşin o kısmı ayrı bir fecaat. En azından tüm dostlarınız cenazenize katılamıyor, sadece yakın akrabalarınız maske ve eldivenle katılabiliyor cenazenize.
İnsan vatan savunması için hayatından vazgeçebilir, yada aşık olmuştur birine ona kavuşmak için hayatından vazgeçebilir, yada ne bileyim birileri ekmeğiyle oynuyordur ekmeğini kazanmak için hayatından vazgeçebilir. Hepsini anlarımda Corona'dan ölmeyi anlamıyorum bir türlü. Corona'dan ölmek pisi pisine ölmek bence. İşin kötü tarafı virüsün bulaşıcı olması nedeniyle sağlık görevlileri başta en yakınlarınız bile sanki vebalıymışsınız yada cüzzamlıymışsınız gibi sizden uzak durmak zorunda. Kimseye neden uzak duruyorsunuz diye kızma hakkınız yok. Yakın dursalar ölüm tehlikesi onları da bulacak. Elbette herkes önce kendi canını düşünecek.
Birde Covid-19’dan tedavi görüp halk arasına karışan hastalarımız var. Maalesef iyileşen hastalar da herkes gibi yeniden hasta olabilir. İyileşen hastaların halk arasında gezmesi, yakın temasta bulunması da insanlarda tedirginlik yaratabiliyor.
Yukarıda belirttiğim gibi yöneticilerin Covid-19 konusunda halkımıza gerçek rakamları vermediği konusunda şüpheler var. Birkaç hafta önce idi, Sağlık Bakanımız Sayın Fahrettin Koca o günkü vaka sayılarını açıkladı. Aklımda kalan 1600 kusur pozitif vaka, 55 vefat olarak vermişti rakamları. Aynı gün bir doktor milletvekili çıktı televizyona mezarlıklar müdürlüğünden alınan rakamlar doğrultusunda pozitif vaka sayısının 16 bin kusur, vefat sayısının ise 384 olduğunu söyledi. Hal böyle olunca halkımızın kafası karışıyor. Baştan beri söylediğim şey hangi ilde kimlerin vefat ettiğinin isim soyisim tek tek verilmesi gerekiyordu. Ekonomiyi sağlığın önüne geçirip Covid-19 konusunda gerçek rakamları vermediğiniz zaman halkımızın kafası karışıyor ve sizin verdiğiniz mücadeleye inanmıyor. Haliyle her akşam televizyonlarda gerçek rakamların onda birini vererek kendi sürdürdüğünüz Covid-19’dan korunma mücadelenizi kendiniz baltalıyorsunuz.
Geldiğimiz noktada Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin seçilmemiş, daha doğrusu Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından atanmış bakanları her hangi bir icraatlarını tanıtırken her seferinde “Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatları doğrultusunda” ifadelerini kullanarak, Cumhurbaşkanımız nezdinde koltuklarını sağlamlaştırmaya çalışıyorlar. Yani görünen o ki sayın bakanlar kendilerini halka yada seçmene karşı sorumlu hissetmiyor, Cumhurbaşkanımıza karşı sorumlu hissediyorlar. Bu konuya dikkatinizi çekmek isterim.
Yukarıda da arz ettiğim gibi Covid-19 konusunda gerçekten bir başarı yakalamak istiyorsak halkımızdan hiçbir gerçeği gizlememeliyiz. Unutulmaması gereken gerçeklerin beklenmedik zamanlarda ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır. O zaman da bu gerçekleri halkımızla paylaşmayanlar mahcup olurlar. Olması gereken virüsle mücadele anlamında yurt çapında pozitif vakaların,vefat sayılarının ve diğer hususların gerçek haliyle televizyonlardan halkımızla paylaşılması gerektiğidir. Konu ile ilgili gerçek rakamları, hangi il ve ilçeden ne kadar vefat olduğunu,ayrıca vefat edenlerin kimliklerini halkımıza açıkladığınız zaman halkımızın konuya daha ciddiyetle yaklaştığını göreceksiniz.
Virüse inanmayanlar öyle mantıklı şeyler söylüyorlar ki bazen ben bile “Acaba dünya çapında bir tiyatro mu oynanıyor?” diye düşünmeden edemiyorum. Ayrıca Covid-19 konusunda Dünya Sağlık Örgütü’nün her yaptığının doğru kabul edilmesinin yararımıza olduğunu düşünmüyorum. Bence Dünya Sağlık Örgütü’nün talimat ve icraatları iyice araştırıp,soruşturulmalı,gerçekten faydalı ise gereği yapılmalı diyorum.
Nedenine gelince Dünya Sağlık Örgütü İnsanlık ve Türk Düşmanı Dünya Elitlerinden Rockefeller Vakfı tarafından fonlanan,daha doğrusu Rockefeller ve onun tayfasının paraları ile faaliyet gösteren bir örgüt. Rotchıld, Bill Gates,Rockefeller diğer dünya elitleri,Avrupa’nın bazı ülkeleri ve Çin bir tarafta,karşı tarafta Trump ve ABD var. Zaten bu virüsün insan yapımı, laboratuar ürünü olduğu konusunda Çinli bir Virolog Doktor belgelerini ortaya koydu. Yani rastgele hayvandan bulaşan bir virüs değil yani. Dünyanın dengesini bozmak, zayıf ve güçsüz ülkeleri kontrol altına almak, dünya nüfusunu beşte bire düşürmek, yada 500 milyona düşürmek için planlanmış dünya çapında bir nüfus planlaması projesi olduğu yönünde oldukça güçlü şüpheler bulunan bu virüsten korunmak,dünya elitlerinin bu projelerine alet olmamak için elzem diye düşünüyorum.
Bu arada millet olarak okuyan bir toplum olmadığımızı, hatta bazılarımızın işlerimizin çokluğunu gerekçe göstererek okumamaktan gururlandığımızı, ancak başımıza gelen her musibetin okumadığımızdan, sorgulamadığımızdan kaynaklı olduğunu da belirtmeden geçemiyeceğim. Oysa okuyan,yüksek tahsil yapan, genel kültürünü geliştiren ülkelerin refah seviyelerinin de tavan yaptığını görmemek için kör olmak gerekiyor.
Bu arada eğitim sistemimizin yerlerde süründüğünü de belirtmekte fayda var. Az önce dostlarımdan Whatsapp kanalıyla birkaç dakikalık bir video aldım. Spiker soruyor “6 kere 9, kaç eder“ diyor, belki 9 kişiye sordu, çoğunluğu lise ve üniversite öğrencilerinden biri bile doğru cevap veremedi. Sahi 6x9, kaç eder benim bildiğim düz mantık 54 diye biliyorum. Ama kimse bu sorunun doğru cevabını bilemiyor. Ne kadar zor soruymuş. Neticede hepimiz en az ayda bir kitap okumakla birlikte günlük gazeteleri de takip etmeliyiz ve başımıza gelen ve gelmesini beklediğimiz her şeyi iyice sorgulamalıyız diye düşünüyorum.
Bu arada 2019'daki gibi eski kontrolsüz güzel günlere geri dönüş olacak mı diye sorarsanız? “Pek sanmıyorum” olur cevabım. Çünkü nükleer denemeler, egzoz gazları vs. ile biz atmosferin ozon tabakasını deldik 1980'li yılların sonunda, yaratıcının bizlere sunmuş olduğu tabiatın kıymetini maalesef bilemedik. O ozon tabakası ki güneşin zararlı ışınlarının dünyaya ulaşmasını ve gereksiz ısınmayı önlüyordu. Ozon tabakası delindikten sonra kutuplarda her yıl iki Kıbrıs Adası büyüklüğünde buzullar eriyerek denizlere karışmaya başladı. Yani yüzyıllardır buzulların altında gizlenen virüsler de bundan sonra dünyamız ısındıkça hayatımıza girecek. Ne yaptıysak biz insanoğlu kendimiz yaptık kendimize. Bu saatten sonra yapabileceğimiz tek şey vücudumuzu güçlü ve bağışıklı tutmak. Becerebildiğimiz ölçüde.
Selam ve Saygılarımla.
Yol Hikayeleri (135) - İnsanın kendisine yaptığı kötülüğü düşmanı yapamazmış!
Halit Tükenmez
Yorumlar