Gün geçmiyor ki Aydın’da yeni bir moda başlamasın. Önce bir dahi girişimcimiz bir sektörde yatırım yapar. Daha önceki örneklerden yola çıkarsak. Mesela internet ilk yaygınlaşmaya başladığında bir internet kafe açılır. Haliyle günümüzdeki kadar yaygın bir internet erişimimiz olmadığı için başta gençler olmak üzere herkes akın eder. Hem internette sörf hem de oyun oynamak isteyen insanlar çoğu zaman sıra beklerdi. Bir anda bu iş hacmini gören herkes internet kafe açmaya başladı. Öyle ki gençlerin olduğu sokaklarda bazen bütün işyerlerinin internet kafe olduğuna bile şahit olmuştuk. Sonuç herkes bu işe girince arz talebin çok ve çok üzerine çıktı. Ve internet erişiminin de yaygınlaşması ve kolay erişim de olunca çoğu bu işe kredi çekerek 20-30 bilgisayarla giren girişimciler iflas ederek üç otuz paraya ellerindeki makineleri de satmak ve borçlarını ödemek zorunda kaldı.
Bir başka örnek ise dönercilerdi. Öğrencilik yıllarımda başlayan bu furyada hatırladığım kadarıyla Aydın Yağcılar içi diye bildiğimiz cadde üzerinde bir ara bütün işyerleri dönerci haline gelmişti. Yine arz talebin çok ve çok üstüne çıktı ve kısa yoldan köşeyi dönme hayalleri kuran Aydınlı müteşebbislerimizin hayalleri yine suya düştü. Sonradan o dönercilerin çoğu şimdi yeni bir iş kolu arayışı içinde hayaller kuruyor.
İşyeri büyüklüğüne ve ekipmanına göre 300-500 bin liralardan başlayarak 2-3 milyon liraya kadar yatırım yapılan işler başta planlama ve biraz da ileriyi görememek uğruna heba olup gidiyor.
Daha çok sektör ve bir sürü hayal kırıklığı sayabiliriz. Mesela bir ara Aydın’da hayvancılık modası başlamıştı. Evet bir zamanlar çok karlı bir yatırımdı. Bir besihane kurup hayvanların hem etinden hem sütünden ve de yavrularından oluşan bir kazanç eğrisi yatırımcılarımızın öyle ilgisini çekti ki avukatından doktoruna, muhasebecisinden cami hocasına kadar herkes birleşip besihaneler kurmaya başladı. Sonuç bu işten anlamayan, hayvan tersinin kokusunu bile bilmeyen yatırımcılarımız bakıcıların elinde oyuncak olmuş ve batmaktan kurtulamamıştı. Günde 30-40 kilo süt veren kaliteli süt hayvanları kesilmek için mezbahaların yolunu tutunca Aydın’da et piyasası bile alt üst olmuştu. Yani yine hüsran.
Şimdi yeni moda fırın kafe… Yiyecek ve konaklama sektörü çok karlı bir iştir. Ama çoğu sektörden daha da fazla emek gerektirir. Canlı bir organizmadır ve günün 24 saati mesai harcamayı gerektirir. Bir fırın kafe açmak demek günün 24 saati taze çay, taze börek çörek hazır bulundurmaktan. Bunları hazırlayacak ustaları ve servis edecek güler yüzlü bir ekibi hazır etmek gerekir. Ama öncelikle mekanının iç tasarımı masaları oturma grupları o kadar rahat olmalı ki müşteriniz saatlerce oturup sohbet için kafenizi tercih etmeli. Her iş dışarıdan basit görünür ama içine girince zorlukları kendini hissettirmeye başlar.
Ben iyi bir gözlemciyimdir. Başta verdiğim örnekler ışığında fırın kafe sektöründe de kısa zamanda yaşanacağına inanıyorum. Ve gördüğüm aksaklıkları sayayım. Sayayım da belki bir faydamız olur. Öncelikle mutfağınız ve fırınınız. Günün her saati her ürünü taze verecek kadar donanımlı olmalı. 3 milyon harcadığınız kafenizde 2 usta fazladan çalıştırmaktan kaçmayın. Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmayın. Kıymalı ürüne soğanı basmayın. Peynirli üründe kesiği doldurmayın. İnsanları bir kez yer gider bir daha arkadaşlarını da göndermez bunu unutmayın. Malzemeden çalmayın. Konseptinize ve ağırlığınıza riayet edin 2 liralık çayı 5 liraya satmayın.
Daha yazılacak çok şey var da…
Yorumlar