Bu günlerde nüfus daireleri tıklım tıklım dolu. Ortaya atılan “Nüfus Cüzdanları yılbaşına kadar değişecekmiş. Yoksa ceza varmış” haberi nedeniyle kimliklerini değiştirmeyen halkımız ceza yememek için nüfus dairelerine akın etti. Bizzat resmi kaynaklardan öğrendiğim bilgi nüfus cüzdanlarının son değiştirme tarihi 31 Aralık 2023, Ehliyetler için ise 31 Aralık 2020 tarihine kadar süre var arkadaşlar. Yani telaşa gerek yok. Ancak bir gerçek var ki her yılbaşı olduğu gibi bu yılbaşında da kimlik için devlete ödenen kişi başına 22.50 TL büyük ihtimal yükselecektir. Takriben 29-30 TL civarına yükselebilir diye düşünüyorum.
**
Yukarıdaki başlığa gelince arkadaşlar, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik şartlar, devletimizin yeterince sosyal bir yapıya kavuşamamış olması, maalesef dar gelirli insanlarımızın geleceğe olan güvenlerini bitiriyor. Ve ümidin bittiği yerde hayat ta bitiyor. Eskiden de intiharlar olurdu. Daha çok gençler arasında, birbirini seven gençler kavuşamaz intihar ederdi, ya da sevdiğine kavuşamayan genç insanlar ya kendilerini asarak, ya da ilaç içerek intihar ederlerdi. Bundan yaklaşık 10 yıl önce Marmara Bölgesinde ortaokul öğrencisi bir kız çocuğunun “Biz neden fakiriz?” diye intihar ettiğini hatırlıyorum. Basında oldukça geniş yer bulmuştu. Şimdilerde ise gelecekten umudunu yitiren aileler özellikle büyük şehirlerde aile boyu siyanürle yada başka şekillerde intihar ediyorlar. Geride bıraktıkları intihar mektuplarında ise yapacak bir şeyleri kalmadığı için ölüme yürüdüklerini belirtiyorlar. İtibardan tasarrufu yanlış gören iktidarımız ise siyanürle aile boyu intiharları önleyebilmek için sadece siyanür satışını yasaklıyor.
Yöneticilerimiz, hem intiharları önlemek, hem de itibarlarını artırmak için Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye Nasihati’nde söylediği “İnsanı Yaşat ki, Devlet yaşasın” sözünü hatırlamak istemiyor ne yazık ki. Oysa herkes biliyor ki bu gün ülkemizde çalışanlarımızın ve emeklilerimizin bir parça nefes alabilmesi, aile boyu intiharların önlenebilmesi için asgari ücretin ve en düşük emekli maaşının 3 bin 500 TL'dan aşağı olmaması gerekiyor. Yeterli mi? Elbette değil, devletimizi yönetenlerin sadece zengin iş adamlarını ve müteahhitleri değil, hata yapan, zor duruma düşen küçük esnafın da elinden tutması gerekiyor. Ülkemizde yaşayan insanlarımızın doğumdan ölüme kadar her türlü sıkıntılarında devleti yanında görmesi gerekiyor. Tabii ki bunlar hayalden öteye geçemiyor arkadaşlar. Halkına güvenmeyen, çalışana, emekliye verdiği zaman enflasyonun azmasından çekinen bir iktidardan bu fedakarlıkları beklemenin beyhude olduğunun bende farkındayım.
Oysa takriben 30-40 yıl önce özellikle herkesin birbirini tanıdığı küçük yerleşim birimlerinde ilçelerde, köylerde cebinde hiç parası olmayan aileler 6 ay, bir yıl ve daha uzun süre yaşamlarını sürdürebiliyorlardı. Ancak Turgut Özal’la birlikte ülkemizin dünyaya açılması, yüksek enflasyon ve develüasyon politikaları, ekonomik krizler 1980 öncesi paylaşmasını bilen halkımızı maalesef bencillik noktasına getirdi. Şimdi herkes “Ben” diyor. “Benim işim hallolsun, gerisi ne olursa olsun” diyor.
İşte böyle durumlarda toplumumuzun ayakta kalabilmesi için kendi içinde bir takım kendi arasında yardımlaşma grupları, dernekleri oluşturması gerekiyor. “Nazilli Kadınlar Grubu” adında bir Facebook grubu var mesela. 2017 yılında Nazilli Sanayi Sitesinde Halı ve Koltuk Yıkama işi yapan Saime Özüdoğru tarafından açılan bu grup uygulamış olduğu sosyal sorumluluk projeleri sayesinde kısa zamanda 40.000 takipçiye ulaşmış. Halen 37.000 kişilik bir grup olarak sosyal sorumluluk projelerini hayata geçirmeye devam ediyorlar. 17-18 civarında yönetim kurulu üyesi bulunan ve Nazilli’de bir çok kadının üyesi bulunduğu bu grup bu güne kadar çok kadının hayatına dokunmuş ve ayakta kalmalarına vesile olmuş. Grubun varlığı bile başlı başına grup üyeleri için bir nimet adeta. Mesela yeni iş yeri açan reklamını bu grupta yapıyor. Çalışacak eleman arayan işverenler çalışanlarını bu grupta bulabiliyorlar, aynı zamanda işe ihtiyacı olanlar da bu grup sayesinde iş bulabiliyorlar. Grup Başkanı Saime Özüdoğru Hanımefendi başta olmak üzere tüm yönetim kurulu üyeleri “Ben” demesini unutmuşlar, hepsi “Biz” diyorlar. Millet olarak yaşadığımız sıkıntıların temelinde de 'Ben'liğimiz yatmıyor mu? Oysa yeniden “Biz” diyebilsek sorunların yarısı çözülecek bir anda. “Biz” demesini ve paylaşmasını bilen Nazilli Kadınlar Grubunun tüm yönetici ve üyelerini kutlamak gerekiyor. Grup Başkanı Saime Özüdoğru söylemişti, inşallah yakında derneğe dönüşürler. Derneğe dönünce daha faydalı olacaklarına inanıyorum.
Elbette başka gruplar ve derneklerde var çevremizde bu şekilde sosyal sorumluluk projeleri uygulayan. Halk Oyunları eğitmenimiz Hülya Oktay sayesinde tanımış olduğum bu grubu zikretmemin sebebi,sadece bu grubun bile toplumu ayakta tutan mekanizmalardan sayılması gerektiği içindir. Fırsat buldukça benzer grup ve derneklerle de iletişim kurmaya çalışacağız.
Bu arada arkadaşlar sosyal medyada gördüğümüz kadarıyla son yıllarda elde etmiş olduğu ekonomik başarıların şımarıklığı ile Çin coğrafi sınırları içinde bulunan Doğu Türkistan’lı soydaşlarımızın binlercesini toplama kamplarına doldurup işkence yapmaya devam ediyor.Özellikle son yıllarda bu zulmü artırdı Çin. Tabii ekonomik yönden güçlü olduğu için ülkemiz dahil Orta Asya Cumhuriyetleri de ekonomik kaygılar sebebiyle Çin’e sesini çıkaramıyor.
Yapılacak iş belli. Ata sözü ne diyor? “Bir elin nesi var, iki elin sesi var.” Hadisi Şerif ise “Birlikte rahmet,ayrılıkta azap vardır.” Diyor. O zaman yapılacak iş belli. Binlerce yıl önce Türk korkusundan uzaydan görünecek kadar yüksek ve uzun duvar yapan Zalim Çin’in karşısında Türk Birliği’ni bir an önce oluşturmak gerekiyor. Türk Dünyası Siyasi ve Ekonomik Birliği kısa zamanda tüm dünyada bu gün sürmekte olan Yahudi zulmünü de sona erdirecektir kısa zamanda. Yanı sıra sırf içlerindeki nefret nedeniyle Türklere karşı güçlünün yanında yer alan Arap Dünyası’da kısa zamanda Türk Birliği’ne katılmak isteyecektir. Eğer Dünya Milletleri adaletin vicdanlara göre tecelli etmesini istiyorlarsa Türk Birliği’nin kurulması için elinden geleni yapmak zorundadır.Üstelik Türk Birliği Cumhuriyetimizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de hayaliydi. Türk Birliği kurulduğunda Zalim Çin’in halini düşünemiyorum bile. Çünkü zalimler adaletten değil güçten anlar.
Selam ve Saygılarımla.