“Cemaatler ve tarikatler kapatılsın” diyenler aslında ANADOLU İRFANINA saldırmaktadırlar. Kapatılması istenilen cemaat ve tarîkatlerin ne olduğunu biliyorlar mı acaba bu koro? O halde suali şöyle soralım: Nedir Anadolu irfanı...? Resulûllah (sav)’in yakın dostu Sıddık-î Ekber Hz.Ebubekir (ra)dan başlayıp, Horasan’da Selman-ı Farisî(ks) ile devam eden… Oradan Türkistan bozkırlarında Ahmet Yesevî hazretlerine yönelip, Buhâra’ da Şâhı  Nakşîbendî Hazretleri ile sistemleşen… Hindistan topraklarında Ehl-i Sünnet’in yılmaz müdafii İmam-ı Rabbanî(ks) ile vücud bulan omurganın aksidir, Anadolu İrfanı… Konya’da Hz.Mevlâna, Yunus Emre, Ankara’da Hacı Bayram Velî (ks)… Göynük’te Molla Akşemseddin, İstanbul’da Ebu Eyyüb el- Ensarî (ra)’ın zerk ettiği şuurdur, Anadolu İrfanı. Velhâsılı Anadolu’nun mayasını şekillendiren… Nakış nakış işleyen… İlmek ilmek ören bir Ehl-i Sünnet omurgadır Anadolu İrfanı… *** Tarikat, hakikate vuslattır… Hakikate ulaşmayı ana gaye edinen ehl-i tasavvuftan kurtulma mücadelesi verenler, esasında Bâtıl’a alet olmaktadırlar. Yahudi-Hristiyan Uygarlığı’nın tam da istediği durumdur bu… Bunun için bütün araçları kullanacaktır. Ve hedefe ulaşmakta vasıtaların mübahlığını da temel zemin kabul edecektir… “Bölüşürsek var oluruz; bölünürsek yok oluruz” düsturunu benimseyen bir sistemi yok etmek isteyen vahşi uygarlığa meze olmadan kendi muhasebemizi yapmak mecburiyetindeyiz. *** Diyargamlık ruhunu dirilterek, Îsâr anlayışını hayatın merkezine alalım. Bu ruhu tesis edecek tarikat mensupları kendilerini rektefeye çekerek, “nerede hata yapıyoruz”a cevap aramalıdırlar. Tasavvufun esasını teşkil eden hatayı kendinde arama usulunü sorgulamalıdırlar… Neden durup dururken tarikatlere hücum ediyorlar? -Ya da gerçekten durduk yerde mi?- Tarikatlerin bunda hiç mi günahı yok? Hak tarikat olduğunu iddia edip altun silsilesini ispat edenler… Yani Resullulah’a giden altın zinciri tam olanlar şöyle bir düşünsünler: “Neden üzerimize geliyorlar?” Şeriatı yaşamadan tarikat mensubu oluyorlarsa orada tarikat falan yoktur. Kendilerini aldatmasınlar… Sabaha kadar tespih çekip sabah namazında uykuya geçen bir tarikat sıratı müstakim değildir. Kur’an-ı merkeze almayan bir cemaat ol(a)maz… Kur’an ve Resulullahı sohbetlerinde ana mevzuu yapmayan bir dini yapılanmadan bahsedemeyiz. Şeriat… Tarikat… Hakikat… Marifet zincirini tesis edemeyen -Hafif tabirle söylüyorum- bu tür yollar bozulmuştur… Eğer içine “ecnebi” virüs girmemişse… Girmişse zaten o cemaat ve tarikat, projedir… İhanet içindedir. Ehl-i sünnet omurgayı çökertmek için mücadele eden bir yapıdır. ***   Hâsılı, Anadolu İrfanı’na dokunmayalım… Dokundurtmayalım… Helel hele bu iktdidar döneminde  tarikat ve cemaatleri Kızıl Komünist Zihniyete feda etmeyelim.. Ettirmeyelim.. Ancak, cemaat ve tarikatler kendi iç muhasebe ve müzakeresini yapmalı… Cemaat içi çekişmelere de muktedirler müdahil olmamalı… Cemaat ve tarikatler de Türkiye ve Dünyadaki gelişmeleri iyi analiz etmeliler… Özü muhafaza ederek değişikliklere ayak uydurmalılar. Zinhar dünyevilileşmemeliler… Maddileşmemeliler… Kapitalist zihniytete bürünmemeliler… Aksi bir hal, dış müdaheleyi gerektirir. Bu da içinden çıkılmaz bir hale sebep olacaktır. Maalesef bu da Ehl-i Sünnet çizgiden sapmaların çıkış noktasını oluşturacaktır. Onun için kaypak ve kaygan zeminlere imkan verilmemelidir. Vesselâm…