İslam’a göre evren ve içindeki bilinen bilinmeyen her şey insan için yaratılmıştır. Türkçede, “kullanımına sunulmuş” anlamına gelen “musahhar” kavramı, Kur’an’da birçok ayette geçmekte ve insanın en değerli ve seçkin varlık olma sırrını ifade etmektedir. Ancak Kur’an'daki insanın hizmetine verme kavramı hiçbir zaman tahribe ve kötülük etme anlamı taşımıyor. Çünkü dünyamız ne yaratılış ne ontolojik ne de kullanım bakımından bize ait değildir. Allah, Kur’an’da yeryüzünde kendisinin halifesi olan insanı muhatap almakta, ona mesaj göndererek kabiliyet ve algılama gücünü ortaya koymasını istemektedir. Çünkü yerlerde ve göklerde ne varsa hepsi insan için var edilmiş, onun hizmet ve tasarrufuna sunulmuştur. Allah’ın yeryüzüyle uzak yakın irtibatı olan bütün varlıkları insanın hizmetine sunması ve böylelikle onu kainatın merkezine yerleştirmesi, çevre diye tanımladığımız ekosistemin bütünüyle ahenkli bir şekilde ilişkilendirilmiştir. Dolayısıyla ekosistemde özne insandır. Çevreyi düzenleyen,mamur bir hale getiren o olduğu gibi; çılgınca tüketim adına çeşitli olumsuz tasarruflarıyla yapısını bozan da odur. Halbuki, yeryüzünde Allah’ın kendi ilahiliğinin bir nişanesi olarak halife kılınan insan, teolojik bakımdan başıboş yaratılmamış ve ona aynı zamanda birtakım görev ve sorumluluklar yüklenmiştir. Sonuçta insanoğlu da bir imtihan için yaratılmıştır. Kur’an-ı Kerim, ekolojiyle ilgili olarak beden ve ruh sağlığını olumsuz yönde etkileyen gereksiz ve aşırı tüketimi uygun görmez. Ölçülü tüketim, hem insana emanet edilen nimete karşı bir saygı ve hem de nimetin asıl sahibine yönelik bir şükür ifadesidir. Zira beşeri ihtiyaçların belli bir ölçüde tutulmasının, insan sağlığı ve mutluluğu açısından da önemi büyüktür. Allah: “Yiyiniz içiniz fakat israf etmeyiniz. Zira O (Allah) israf edenleri sevmez” (7. A’raf, 31); “Saçıp savuranlar şeytanların kardeşidir. Şeytan ise, Rabbine karşı çok nankörlük etmiştir” (17. İsra, 27) buyurarak israf ve savurganlığı yasaklamıştır. İsraf ve savurganlığı sadece maddi unsurlara indirgemek doğru bir yaklaşım değildir. Kıymetini bilemediğimiz zaman ve enerji israfı, günümüz insanının farkına varmadan heder ettiği en önemli değerlerdir. Unutmamamız gerekir ki, dünyamızda bulunan doğal kaynaklar sınırsız değildir. O halde, bize sonsuz kudret tarafından bahşedilen bu güzel nimetleri hoyratça kullanma hakkına sahip değiliz. Çevreyi bütün insanlığın istifadesine sunan Allah, özellikle hava, su, toprak ve enerjinin israf edilmeden dengeli bir şekilde kullanılmasını emreder. Dünyayı imar etme ve orada tasarrufta bulunma yetkisi verilen insanın aşırılığa sapmadan, israf ve cimrilik yapmadan kendisinden istenen şekilde hareket etmesi, var olabilmesinin ve mutlu bir hayat sürdürebilmesinin temel esasıdır. Bu çerçevede sorumluluk bilinci, Allah’a karşı kul bilinciyle birlikte değerlendirilmelidir. Egoist bir yaklaşımla, sürekli zevk ve haz peşinde koşan, aynı oranda da yalnızlığı yaşayan insanın mutluluğu, inadına tüketimde araması, sağlıksız ruh halini gösterdiği kadar, toplum ve çevre açısından da tehlike sinyalleri vermektedir. Kaynakları israf etmenin hiçbir haklı gerekçesi olamaz, zira bu hakkın sahibi gelecek nesillerdir ve haklarını kimseye devretmemişlerdir. İsraf, her türlü ölçüsüz tasarruf, yerinde kullanmama, hesapsız davranma anlamına gelmektedir ki, Allah’ın evrene koyduğu sistem buna izin vermez. Nitekim tabiattaki nimetlerin kullanılmasının ölçülü olması gerektiğine Kur’an şöyle değinir: “Ve harcadıkları zaman, ne israf ederler ne de cimrilik ederler; harcamaları, bu ikisinin arasında dengeli olur.” (25. Furkân, 67). Kur’an, insanlara sunulan imkanların, israf edilmeden, aşırıya gidilmeden ölçülü bir şekilde kullanılmasını öğütlemekte, aksi halde tabii-fıtri dengenin bozularak yerkürenin, başta insan unsuru olmak üzere bütünüyle canlıların yaşamasına elverişli olmaktan çıkacağını ihtar etmektedir. İslamiyetin üzerinde hassasiyetle durduğu ve ısrarla korunmasını emrettiği dinin, canın, aklın, neslin ve malın korunması da ekolojinin ilgi alanına girmektedir. Diğer yönden Kur’an temizliğin her türlüsüne önem atfederek Müslümanın bedenen, kalben, fikren ve içinde bulunduğu ortamın temiz olmasını ister. Kur’an, 30 kadar yerde, temizlikten bahsederek onu fazilet ve ahlak anlayışı olarak telakki eder. İslâm’da iyi huylar sayılırken en başta temizlik göze çarpar. Nitekim Hz. Peygamberde, “Temizlik imanın yarısıdır”; “Allah temizdir, temizliği sever” buyurarak bu konuda son noktayı koyar.