İçme, sulama ve hayvancılık amacıyla kullanılan yüzey ve yeraltı suları ile tarımsal faaliyette kullanılan toprağın korunması insanlığın hayatta kalması için vazgeçilmezdir. Yerkabuğu ve insan kaynaklı girdiler nedeniyle su ve toprakta, kimyasal elementlerin birikimi gerçekleşmektedir.
Büyük Menderes Nehri (BMN) şu anda Türkiye’nin en kirli 3’cü nehri olup, su kalitesi tarımsal sulama yapılmaması gereken seviye olan 4’cü sınıftır.
BMN’ni en çok Büyük Menderes Havzasındaki kentsel ve endüstriyel atıksular/atıklar, jeotermal akışkanlar, zirai ilaçlar, maden atıkları, zeytin karasuyu kirletmektedir. Büyük Menderes Havzasındaki illerin kirliliğini ala ala akan BMN’deki kirlilik havzanın aşağısı olan Söke Ovasında en üst seviyeye ulaşmaktadır. Kirli BMN suları ile yapılan tarımsal sulama Söke Ovası topraklarındaki kirliliğin en önemli sebebidir. Diğer önemli bir sebep ovada çok yoğun yapılan zirai ilaçlamadır.
Son on yıl içinde pek olmasada daha önceleri neredeyse her yıl BMN’de su taşkınları olmakta, Söke Ovası aylarca bu kirli sularla kaplı kalmakta, nehir suyundaki kirlilik ovadaki toprakların derinliklerine kadar inmekte, bu derinliklerde on yıllarca aynı miktarlarda kalmaktadır. Söke Ovasında yerüstü sularında var olan kirlilik sadece yerüstü sularında sınırlı kalmamakta, tüm bu sebepler nedeni ile yeraltı sularına da karışmaktadır.
Son yıllarda ulusal ve yerel basında Söke ilçesindeki Kisir köyünün kanser köyü haline geldiği şeklinde haberler sıkça yer almaktadır. Bu iddiayı dile getiren bölge haklı, sivil toplum kuruluşları ve çevre dernekleri, Kisir köyü ve etrafındaki bölgede tespit edilen radyoaktif kirliliğin yeraltı ve yerüstü içme-sulama sularına, topraklara, tarımsal ürünlere bu kirliliğin bulaşmasını sebep olarak göstermekteler.
Dokuz Eylül Üniversitesinden Anıl Küçüksümbül ve Gültekin Tarcan 2021 yılında Söke, Nalbantlar ve Yeşilköy Ovaları ile buradaki yerleşim bölgelerinde; İçme, sulama, hayvancılık amaçlı kullanılan yeraltı suları ve tarım yapılan toprakların kimyasal analiz sonuçları değerlendirilmesi çalışması yaptılar.
Bu bölgede BMN sularından bağımsız olarak Kisir Çayı ve yağışlı dönem dereleri ile beslenen ovalarda, birçok noktada üretim sağlanan yeraltı suyu kuyuları bulunmaktadır. Nalbantlar Ovasında Söke Ovası’nın aksine birçok sığ ve derin kuyudan yeraltı suyu üretimi yapılmaktadır. Bu sular içme, sulama ve hayvancılık gibi farklı amaçlarla değerlendirilmektedir.
A.Küçüksümbül ve arkadaşları tarafından Söke ve Nalbantlar Ovalarında, buradaki köylerde içme suyu amaçlı kullanılan kuyu sularında yapılan kimyasal analizlerde, DSÖ tarafından içme amaçlı tüketilen suların insan sağlığına uygunluğu için belirlenen sınır değerlerine göre; Arsenik 6100, Baryum 235, Demir 170, Krom 105, Bor 85, Alüminyum 70, Kadmiyum 15, Kurşun 10, Bakır 4, Uranyum 3 kat fazla ölçülmüştür.
Bölgedeki tüm kaynak ve kuyu suların büyük çoğunluğu içme amaçlı tüketilmektedir. İçme amaçlı tüketilen sularda limit değerin üzerinde analiz edilen kirlilik parametrelerine bakıldığında Arsenik, Uranyum, Bor öne çıkmaktadır. Sınır değerinin (30 μg/L) 3 katı kadar Uranyum içeren yeraltı suyu, Karacahayıt bölgesinde içme amaçlı tüketilmektedir. Yeşilköy, Karacahayıt ve Kisir mahallerinde yasal sınırın üzerinde (sırasıyla 23.1, 24.1 ve 61.1 μg/L) Arsenik içeren yeraltı suyu, içme amaçlı tüketilmektedir. Karacahayıt, Çalıköy, Sayrakçı ve Kisir mahallelerinde yasal sınırın üzerinde (sırasıyla 84, 44.6, 32.6 ve 26.9 mg/L ) Bor içeren yeraltı suyu, içme amaçlı tüketilmektedir.
Bölgede Uranyum, Kisir ve Sayrakçı köylerinin etrafındaki dağların topraklarında önemli ölçüde kirlilik seviyesinde ölçülmüştür. Nalbantlar ovası, Kisir ve Sayrakçı arası bölgede yüksek düzeyde Uranyum analiz edilen yeraltı suları işte bu dağlarda bulunan topraklar ile etkileşim halindedir.
Karacahayıt, Sayrakçı, Kisir bölgesi kuyu sularında Uranyum kirliliği en fazla oranlarda saptanmıştır. Karacahayıt kuyu sularında limit değerin 3 katı kadar Uranyum bulundurmaktadır. Bölgede kuyuların derinliği arttıkça suda çözünmüş Uranyum miktarı artış göstermektedir. Ölçümü yapılan Arsenik değeri içme suyu kuyuların çoğunda sağlık riski taşımaktadır. İçme amaçlı tüketilmemesine karşın, Büyük Menderes Nehri suları Arsenik açısından kanserojen riski en yüksek örneklemedir. Limit değerin 6100 katından fazla Arsenik içeren kuyu suyu, Kisir köyünde içme amaçlı tüketilen onlarca kuyudan birisidir. Bu kuyu suları yüksek kanserojen riski nedeniyle dikkat çekmektedir. Sadece sudaki Arsenik kaynağına bağlı olarak bölge halkında 500 kişiden 1’inin kanser olması beklenir. Bu oran tolere edilebilecek değerin yaklaşık 20 katına karşılık gelmektedir. Bu sonuç 2014 yılında İzmir Halk Sağlığı Müdürlüğünden Sultan Eser tarafından hazırlanan rapordaki; “Aydın’daki erkeklerin yaşam boyu kanser olma riskleri Türkiye ortalamasından yüzde 25, dünya ortalamasından yüzde 40 daha fazladır” sonucunu desteklemektedir.
Karacahayıt bölgesi kuyu suları, Azap Gölü yüzey suyu örnekleri, Yeşilköy kuyu suları sınır değerin üzerinde Arsenik içermektedir. İçme amaçlı tüketilen suların insan sağlığını olumsuz etkileyecek niteliğe dönüşmesinde yerkabuğu girdileri etkendir. Bölgede, Arsenik ve Uranyum tehlikesi gösteren sularda bu iki kirlilik parametresi arasında herhangi bağıntı belirlenememiştir. Arsenik kirliliği “gnays” biriminden kaynaklı olarak gerçekleşmektedir. Uranyum zenginleşmesi ise muhtemelen “kuvars” damarlarında meydana gelmektedir.
Bölgede içme sularında yoğun olarak görülen Kobalt da gnays kaynaklı olup, kanserojen risk oluşturabilecek sınırlarda saptanmıştır. İçme ve sulama kuyu sularında yüksek düzeylerde saptanan Bor kirliliğinin sebebi, Bor bakımından zengin BMN sularının sulama ile yeraltı sularına karışması, yeraltındaki jeotermal kaynaklar ile yeraltı sular arasında temasın olmasıdır.
Topraktan kaynaklanan kanserojen risk soluma, yutma ve deriyle temas sonucu olmaktadır. Bölge topraklarındaki Uranyum kirliliği Karacahayıt, Sayrakçı ve Kisir topraklarında düşük, Yeşilköy ile Kisir köyü dağlarında kısmen, Sayrakçı ve Kisir köyü etrafı dağları toprağında önemli ölçüde kirlilik seviyesindedir.
Yüksek düzeyde Uranyum analiz edilen Sayrakçı ve Sayrakçı köyü etrafı dağlarındaki yeraltı suları, Sayrakçı ve Kisir köyü toprakları ile etkileşim halindedir. Sayrakçı köyü ve köy etrafındaki dağlarda bulunan yüksek Uranyum civarda Uranyumca zenginleşme gösteren kayaçların olduğunu işaret etmektedir. Arsenik nedeniyle kanserojen risk barındıran topraklar büyükten küçüğe Azap gölü, Sayrakçı, Nalbatlar, Yeşilköy ve Söke ovası ( BMN yanı) olarak sıralanmaktadır. Yerkabuğu kaynaklı gelişen bu kirlenme, bölgedeki yeraltı suyu ve toprakta artış göstermektedir.
Bölge topraklarında Uranyum ve Arsenik dışında, kanser riski oluşturan pek çok ağır metal kirliliği de söz konusudur. Çinko ve Kadmiyum’un toprak kirliliği insan kaynaklı tarımsal etkinlikten kaynaklanmakta. Nalbantlar ve Sayrakçı topraklarında Antimon kirliliği insan kaynaklı girdilere bağlıdır. Bölge topraklarında yoğun olarak görülen Kobalt zenginleşmesi, jeojenik girdiye bağlı gelişmiş olarak yorumlanmıştır. Krom ve Nikel zenginleşmesinin nehirle sulanan topraklarda belirlenmesi, Krom ve Nikel kirlenmesinin BMN etkisiyle geliştiğini göstermektedir.
Sonuç olarak bakıldığında; Karacahayıt bölgesi kuyu sularında DSÖ tarafından önerilen limit değerin 3 katı, Sayrakçı bölgesi kuyu sularında ise limit değerin üzerinde Uranyum kirliliği tespit edilmiştir. Kuyu derinliği arttıkça sularda Uranyum miktarı artış göstermektedir. İçme amaçlı tüketilen yeraltı sularında en yüksek kanser riski Arsenik için Kisir bölgesinde belirlenmiştir. Tarım topraklarında en yüksek kanser riski Arsenik için Sayrakçı bölgesinde belirlenmiştir. Kuyu sularında en yüksek kanser riski barındıran örnekler Büyük Menderes Nehir suyuna yakın içme amaçlı tüketildiği bölgelerdir.
A.Küçüksümbül ve ark.nın bu sonucu Aydın Tabip Odası’nın yıllardır dile getirdiği, Aydın’da en fazla kanser-ölüm-kronik hastalıklar-anomalili doğumlar BMN’ne en yakın yerleşim yerlerinde görülmektedir söylemi ile örtüşmektedir. O nedenle nehir suları yakınında içme amaçlı kuyu açılmamalıdır. Bölgede açılan ya da açılması planlanan kuyuların kayıt altına alınması, sulara Uranyum ve Arsenik için kimyasal analizler yapıldıktan sonra kullanım izni verilmesi gerekmektedir.
Sayrakçı ve Kisir bölgeleri başta olmak üzere, Karacahayıt ve Nalbantlar bölgesinde kanser vakası görülme sıklığının araştırılması ve sağlık önlemlerinin alınması gerekir.