Trafikte, okulda, çarşıda, iş yerinde, markette… hayatımızın su gibi aktığı daha birçok yerde saygısını kaybetmiş insanlar olarak boy göstermekteyiz. Birbirimize karşı saygımızı gitgide yitirmekteyiz. Büyüğün küçüğe, küçüğün büyüğe saygısının kalmadığı bir dönemin içindeyiz.  Artık trafikte korna sesinin duyulmadığı tek bir an yok. Beklemekten sıkılıyoruz. Hemen yayalar geçsin, hemen arabalar hareket etsin, hemen gidelim, hemen bitsin. Tamam gideceksin ama önce bir sakin ol. Sen o kornaya can hıraş basınca hiçbir şey daha hızlı olmayacak. Daha trafik lambası sarıdayken “hareket et hadi” içerikli çalmış olduğun korna öndeki arabayı taciz etmekte. Senin orda uyarıcı bir rol üstlenmene gerek yok. Oraya bir trafik lambası koyulmuş ve herkes onu görüyor. Çok acelen varsa erken çıkarsın yola ve vaktinde yetişmen gereken yere ulaşırsın. Hem korna çalıp insanların huzurunu bozmaya, hem de öndeki arabanın sinirini zıplatmaya hakkın yok. Otobüste boş koltuğu kapmak için yayından çıkmış ok gibi fırlayan amca sana da iki çift sözüm var  Ayağıma bastın !!! Şu anda gülüyorum ama zaten bir buçuk saat boyunca Nazilli’den Aydın’a ulaşabilme savaşı vermişim resmen otobüsün içinde. Ayakta o kadar saat örümcek adam gibi tutunacak bir yol aramışım. Sen geliyorsun hunharca, kırk beş numara ayakkabınla ayağımı eziyorsun ve sadece dönüp bakıyorsun. Özür dilemen gerekmiyor mu ?  Olabilir insanlık halidir bastın madem özür dile. Yok saygı yok. Onun hedefi boş koltuğu, yaşıtlarından önce kapmak. Bu yolda yapılmış olan her türlü hareket mubahtır.  Bir de “Günaydın!” dediğinizde hayalet görmüş gibi bakan tipler var. Arkadaş, çok normal bir kelime değil mi bu? Bana mı öyle geliyor yoksa? Günlük hayatta sıklıkla kullandığımız bir kelimeyi niye bu kadar yadırgıyorsunuz, niye küfür etmiş muamelesi yapıyorsunuz. Tanımadığı insanlara durakta “günaydın” demek nasıl bu kadar yadırganabilir ben anlamıyorum. Siz durakta dururken, tanımadığınız biri “günaydın” derse kaçın o duraktan. Bunu söyleyen kişiyle sakın göz teması kurmayın… Durun, şaka yapıyorum sakın kaçmayın. Sizde onunla aynı dili konuşuyorsunuz . Dönün ve ona deyin ki “Günaydın!” Artık bu şekilde mi anlatalım birbirimize saygımızı koruyabilmek için. Bunlar bizim toplumumuzun yazılı olmayan kuralları değil miydi? Tekrardan niye hatırlatıyoruz, niye unuttuk ve nerede unuttuk ?  “Hayırlı işler” denilerek girilen dükkanda neden ölüm sessizliği var? Dükkan sahibinin bakışları neden “Kısa kes Aydın havası olsun” tadında? Zaten hayat çok hızlı akıp gidiyor. En azından diyaloglarımız biraz uzasın. Yüzünüze gülümseyerek bakan birine, sizi tanımadığı halde selam veren birine, dükkanınıza iyi dilekleriyle adım atan birine deli muamelesi yapmayın. Bırakın şu kendinizle olan hesaplaşmalarınızı. Dertsiz insan mı olur. Artık bu devirde vücudumuzun yüzde yetmişi sudan değil dertten oluşuyor zaten. Fakat saygımızı kaybettikçe daha çok dert geliyor farkında değiliz. Lütfen tozlu raflara kaldırdığımız “saygımızı” tekrardan güncelleyelim. Kullanma vakti geldi de geçiyor bile. Yavaş yavaş kaybettiğimiz huzurumuzun, daha fazla elimizden gitmesine izin vermeyelim. Birbirimize biraz sabır gösterelim. Biraz gülümseyerek bakabilelim. O zaman trafikteki korna sesi de, çarşıdaki kaşları çatık insanlar da bitecek. Bizler hasret kaldığımız huzur ortamına ulaşacağız. Saygınızı koruduğunuz ve sevginizi paylaştığınız günler olsun. Saygıyla kalın…