Besmeleyle çıktım yola, Selâm verdim sağa sola, Çok bekletme bey abicim, Ramazanınız mübarek ola. …. Sözleriyle başlayan, ardından gümbür gümbür gelen davulun sesiyle  uyanırdık sahurda. Büyüklerimiz telaşla yemekler hazırlarken, şişman davulcuyla yanında yarı uykulu bahşiş toplayan kara kuru küçük oğlanı seyretmekten keyif alırdım. Özellikle söyledikleri manileri aklımda tutup sabah arkadaşlarıma söylerdim.  Şimdiki ramazanlarda davulcular yine var. Ama motorize ekipler halinde geziyorlar. Tabi onlar da modernize oldular artık. Ama ne kapı kapı  dolaşıp bahşiş topluyorlar ne de söyledikleri manidar maniler anlaşılıyor. Rap mi yapıyorlar caz mı belli değil.  Motorun sürücüsü son sürat giderken arkasındaki davulcunun Nasrettin Hoca’nın eşeğine ters oturmuş misali ile oturup patlak davuldan çıkan gümb gümb sesiyle “kalkarsanız kalkın, kalkmazsanız kendiniz bilirsiniz. Allah’la sizin aranızda. Ben karışmam.” diyor sanki. Haa.. Haklarını yemeyeyim arada bir “a be kaynana ne yaptık size..” şarkısını çalıp söylediğini tahmin ediyorum:)) çünkü ben sadece “ne yaptık size” kısmını duyabiliyorum.  Tabi bunları abartarak latife olsun diye yazdım. Kendilerine ve mesleklerine saygı duyuyoruz. Onlar bizim olmazsa olmazlarımızdan. Eski Ramazanları özlüyor insan. Ninelerimiz “eskiden ne kaldı? Bir devenin yürüyüşü değişmedi.” derdi. Şimdi develerin yürüyüşü bile değişti. Deve güreşi şölenleriyle onlar da kendilerini popüler kültürün bir parçası olarak görüyor artık. Üstlerine koyulan şaşaalı aksesuarlarla kırmızı halıda yürür gibi başları havada burunlarının dikine yürüyor her biri. İnanın zeybek oynayanları bile var. :) Bizler Ramazanda her gün sofrasında bir garip ağırlayan Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in ümmetleriyiz. Yardım gizli yapıldığında makbuldür. “Sağ elin verdiğini sol el bilmeyecek” derler. Eskiden, iftar öncesi kimseye görünmeden verilen bir tas çorba bu gün yerini bir kuş sütü eksik olan ziyafet sofralarına bıraktı. Bana ne ne yersen ye de… Bir de o sofraya oturmadan, davet edilenlerle tüm detaylarıyla çekilen selfiler var. Görgüsüzlüğün tavan yaptığı nokta ise, tam çocuğu hamburgeri ısırırken fışkıran ketçapla mayonezden palyaçoya dönmüş suratın fotoğrafını internette paylaşma…Yapma anne yapma.. Hamburgeri bırak bir dilim ekmeğe hasret çocuklar var bu dünyada. Ramazanlarda kurulan iftar çadırlarına değinmezsem çatlarım. Sayın başkanlar, sivil toplum kuruluşları… Bizim fakirimiz arlıdır. Kurulan çadırlara utandıkları için gitmezler. Onlara hizmet verilecekse incitmeden, kırmadan, onurlarını zedelemeden verilmeli. “ Körler sağırlar- birbirini ağırlar ” durumunda hizmet kimseye yaramaz. Eee… “Hani sağ elin verdiğini sol el bilmeyecekti ?” ya da “ komşusu açken tok yatan bizden değildi?” Ne oldu bize? “BİR ELİMDE KALEMİM ÇOKTUR BENİM SEVENİM. BEĞENDİYSENİZ YAZIMI BAHŞİŞ VERİN GİDEYİM.” Davulcu mu olsam ne?  Şaka bir yana ben eski Ramazanları özledim. Saflık, zarafet içinde riyasız, çıkarsız kurulan iftar sofralarını özledim. Ya siz…?  On bir ayın bir sultanı yine de “HOŞGELDİN- SAFA GELDİN”….