Obsesif öğretmenimize dönelim tekrar.Hayatının bu şekilde gitmeyeceğini farkeden müzisyen anne/öğretmen yaşının da kırklara dayandığını farkedip bu yeknesaklığı/monotonluğu kırıp huzur adasına adım atmanın hayallerini kurmaya başlar başlamasına ama hayat rutin yükü bi türlü izin vermemektedir. O kendine o kadar aşırı güvenli ve etrafını yönetmeye alışmış bir narsist öğretmendir ki aslında yıllardır meslektaşı olan eşinin sevgiyle kendisine yönelik yaptığı “ hayatı sadeleştirme” teklifine bir türlü kulak vermemiştir(her karı kocanın birbirilerine olan aşırı duyarsızlığı gibi). Şimdi bir koltuktaki onbir karpuzu azaltması gerektiğini farkedip egosuyla hangisinden fedakarlık etmesi gerektiğinin savaşını vermektedir. Aslında farkında olmadan obsesif müzisyen öğretmen hanım hayata ,insanlara karşı farkında olmaksızın tanrılık taslamakta,”Ben Müstakilen Varım ve Muhtarım” duruşu sergilemektedir. Bu duruşu sergileyen o kadar farklı meslek grubunda insanlar var ki(özellikle yönetici,idareci,doktor,öğretim üyesi, imam ,milletvekili vb toplumun her kesiminde) çok yaygınca gördüğümüz bir nevi sosyal-şirk hastalığıdır bu gerçekte…Bu ayrı bir yazı konusu olmakla birlikte bu durumun; yeryüzüne halife olarak, vekaleten emanet yüklenen insanın böylece gizlice kendini “mükemmelliyetçi insan tipi=obsesif beyin” formatıyla yaşarken aslında gerçekte “HADDİNİ BİL(E)MEME SENDROMU”na duçar kaldığını bilmekle yetinelim. Obsesif insan beyinlerinin çalışmalarına nörobilim araştırmaları(fonksiyonel/işlevsel MR) açısından baktığımızda; beynin orta hattı-derinlerinde yer alan ve Bazal Ganglionlar denilen motor hareketlerimizin senkronizasyonundan sorumlu bir grup çekirdeğin görevli olduğunu görüyoruz. Örneğin bisiklet, motosiklet vb araçlarla ve sirklerde yapılan akrobasi hareketleri veya iplerde yürüyen cambazlar, yüzerken ve yürürken ,koşarken extremitelerimizin olağanüstü otomatik senkron /uyumlu hareketleri velhasıl aktif yaşam sırasındaki hareketlerimizin bir çoğundan işte bu Bazal Ganglionların sorumlu olduğunu biliyoruz. Sadece kasların motor hareketi değil, konuşma eylemimiz sırasında ses telllerinden tutun da farinx, Larinx, ağız içi birçok nefes alışımızı da düzenleyen kaslarımızın aynı andaki eş zamanlı eşgüdümlü kasılmaları da bu çekirdeklerin faaliyetleri arasındadır.Peki konuşmaya duygu tonu katan(prozodi) şey nedir?.İşte o zaman duygularımızın ana merkezlerinden hipokampus, amigdal yani temporal (şakak)loblarımızın içinde olduğu Limbik-otomat lobumuz devreye giriyor.Aynı zamanda hafıza ana merkezi de olan bu lobumuzdaki önceki kayıtlar ne ise konuşmanın duygu/ses tonu ona göre şekilleniyor. İşte tüm bu nöroanatomik temel altyapısı zemininde “obsesif insan”ın beyninin çalışmasını daha iyi kavrayacağız şimdi .Kafasındaki belirlediği “mükemmeliyetçi,olmazsa olmaz” kriterleri tamamlamadan işe koyulmayan ama ana yaşam-otobanında yürürken bu saçaklı-düşünce duygu moduyla (hep ayrıntıyla)yaşayan bu insanlarda bahsedilen bu nöroanatomik yapılar aşırı düzeyde kullanılır. Yapılan Fonksiyonel MR çalışmaları, bu obsesif beyinlerin bu bazal ganglionlarındaki aşırı kullanılmasının bir yandan da asıl kullanılması gereken kortikal nöronlarımızın bloke olduğunu(kullanılamadığını) göstermiştir,bunun geçek pratik anlamı/karşılığı nedir ? aynen şöyle: “OBSESİF BEYİN bir süre sonra artık KORTEXİNİ(yüksek bilişsel/kognitif fonksiyonlarını) KULLANAMAZ OLUR”… Bu pratikte hep aynı bölgelerin kullanılması(aynı işler, aynı konuşmalar,aynı konular üzerinde düşünmeler, aynı aynı aynı yeknesaklıklar)korteximiz bloke ettiğinden yeni,farklı, sıkıntılı,zor ve komplike olana adaptasyon giderek yapılamaz olur bunun adı “Tükenmişlik sendromu=Gizli/maskeli depresyon” dur şayet risk faktörleri (Hiper tansiyon,diyabet, inme,kolesterol yüksekliği vb)de fazlaysa ve yaş ilerliyorsa kronikleşen depresyon=èçıkmaz sokak gibi “demans/bunama”ya yol açar(DEVAM EDECEK)…