Konuşmak, düşüncelerin, isteklerin, hislerin, duyguların dışarıya aktarılışının en güzel hali olsa gerek. İnsanoğlu için yemek içmek ne kadar önemliyse konuşmak ta o kadar önemlidir denebilir. konuşmanın bilimsel özelliğini, nasıl gerçekleştiğini anlatacak değilim. zaten bu benim uzmanlık alanım da değil. Konuşmak sadece birden fazla insanın bir araya gelerek duygu, düşünce ve hislerinin karşıya sesli olarak aktarılması olarak algılanmamalı. İnsanoğlu bazen bakışlarıyla konuşur. Bazen el-kol hareketleriyle konuşur. Bazen bir çiçekle, bazen bir hediyeyle, bazen işaretleriyle konuşur. İnsanoğlu yaptığı ibadetle yaratanı ile konuşur. Acizliğini, güçsüzlüğünü, istek ve arzularını hem diliyle hem kalbiyle, hem hareketleriyle bildirir. Bazen karşılıklı oturup hiç konuşmadan kalkarlar. Bir arada bulundukları süre içerisinde dudaklarından kelimeler dökülmez belki. Bu, orada olanların konuşmadıkları anlamına gelmez. onlar kalpleriyle, hisleriyle konuşurlar. Birlikte geçirdikleri zamandan büyük bir keyif alarak ayrılırlar. İki sevgili bir araya geldiğinde yüzünün ifadesi, bakışları, arkasına saklayarak getirdiği bir çiçek veya hediye belki sayfalarca yazılsa anlatılamayacak duyguyu, hissi anlatır. Bazen bir mesaj, fotoğraf, name çok şey anlatır anlamasını bilene. Aslında sadece insan konuşmaz. Çevremizde olan her şey konuşur. Yeter ki söyleneni, verilmek istenen mesajı anlayabilelim. Etrafımızdaki ağaçlar, taşlar, kuşlar, hayvanlar, dağlar, dereler kendi dillerince bize birçok şeyi anlatırlar. Onları doğru anlayabildiğimiz, onlarla güzel konuşabildiğimiz ölçüde güzelleşir yaşamımız. Pencereye konan kuşun, dilini çıkararak soluyan köpeğin, çatlayan toprağın, boynu bükülen, yaprakları solan çiçeğin, ağacın ne istediğini anlamak zor olmasa gerek. Yaşadığımız yerler, şehirler de konuşur. O şehirde yaşayan insanların temiz, düzenli, çevreye duyarlı olup olmadıklarını, şehrin belediye başkanının insana, doğaya, çevreye bakışını, o şehir için çalışıp çalışmadığını bağıra bağıra anlatır şehir. Belediye başkanının başarılı olup olmadığını anlamak için anketler, araştırmalar yapılır. Aslında hiçbirisine gerekte yoktur. Sıradan bir insan olarak o şehri dolaşmak yeter de artar bile. Her kimle, her neyle konuşursak konuşalım, asıl olan konuşulanı doğru anlamak ve anlatmak olmalı.