Yüzlerce farklı dokunun değişik moleküler mekanizmalarla ortaya çıkmış proliferatif, invazif ve agresif yapıya sahip hastalıklarına topluca kanser denilse de, kanserlerde çok değişik klinik seyir, tedaviye cevap farklılıkları
görülebilmektedir. Tedavi edilmeyen kanser ciddi bir hastalıktır ve ölüme neden olabilir. Belli bir tür kansere yakalanma olasılığını artıran her şey risk faktörüdür.
Kanser hastalığı için iki grup risk faktörü vardır. Bunlar değiştirilebilir faktörler (çevresel etkenler) ve değiştirilemeyen (yaş, cinsiyet, aile öyküsü) faktörlerdir.
Kişinin genetiği, kanser gelişimine doğrudan yatkınlık yaratabildiği gibi, kişinin çevresel faktörlere karşı verdiği yanıtta da etkilidir. Yani genetik yapı çevresel faktörlerin zararlı etkilerine kişinin daha duyarlı ya da daha dirençli olmasında belirleyici bir faktördür.
Halk sağlığı açısından en önemli hastalıklar; en sık görülen, en sık sakat bırakan ve en çok öldüren hastalıklardır. Bu açıdan bakıldığında; 2000‘li yılların başında dünyada yılda 6 milyon insan kansere yakalanmışken bu sayının 2020 yılında 12 milyona yaklaşacağı beklenmektedir. 2030 yılında ise; 27 milyon insanın kansere yakalanacağı, 17 milyon insanın aynı yıl yaşamını kanser nedeniyle yitireceği ve 75 milyon insanın kanserle yaşıyor olacağı tahmin edilmektedir.
Özellikle az ve orta gelir düzeyi olan ülkeler açısından durumun daha önemli yanı , bu ülkelerde kanser hastalığının yüzde 80’ne ileri evrede tanı konuyor olması ve dolayısıyla diğer ülkelerden daha fazla hastalık yüküyle ve ekonomik yükle karşılaşıyor olmalarıdır. Her 5 kanserden 3‘ü alt ve orta düzey geliri olan ülkelerde ortaya çıkmaktadır.
Günümüzde kanser en sık ölüm nedenleri arasında, birçok gelişmiş ülkede, kalp-damar hastalıklarından sonra ikinci sırayı almaktadır. Ülkemizde de ölüm nedenleri arasında ikinci sırada yer almakta ve 10 ölümden en az 1’si kanser nedeni ile olmaktadır. TÜİK verilerine göre Türkiye’de kansere bağlı yıllık ölüm sayısı 33.000‘ler düzeyindedir, ancak TÜİK ölüm nedenlerinin sadece yüzde 50‘sini toplayabilmekte olduğu gerçeğini dikkate aldığımızda, Türkiye’de yıllık en az 70.000 kişinin kansere bağlı öldüğünü söyleyebiliriz. Akciğer kanseri en fazla ölüme yol açan kanserdir.
Kanser görülme sıklığı ve yüksek ölüm oranına ek olarak uzun süreli bir hastalık olması nedeniyle oluşturduğu işgücü kaybı, topluma getirdiği sosyal ve ekonomik yükü daha da artırmaktadır. Aslında son yılların verilerine bakınca kanseri bir toplum sağlığı problemi olarak görmek hiç de yanlış olmayacaktır.
Özellikle ortaya çıkışının önlenebildiği, taramalarla ölümün yok edilebildiği ve erken tedavinin yaşam kalitesine çok şey katabildiği kanserleri göz önüne alırsak birincil ve ikincil korunmanın öneminin boyutu anlaşılabilecektir. Sadece tütün kontrolü ülkemizde yılda yaklaşık 40.000 akciğer kanserinin önlenmesi anlamına gelmektedir. Tütün kullanımı önlenebilir ölüm ve hastalık nedenlerinden biridir. DSÖ verileri tütün kullanımına bağlı ölümün dünyada ikinci sırada geldiğini göstermektedir. Tütün içimi 13 farklı kansere neden olmaktadır.
Akciğer kanseri sigaranın neden olduğu tüm kanserler arasında sigarayla ilişkilendirilebilen en yüksek orana sahip kanser türüdür. Tütün dumanı içerdiği polisiklik aromatik hidrokarbonlar ve tütüne özel nitrozaminlerle insanlarda en yaygın kanserojendir.
Dünya genelinde kanserlerin takriben yüzde 15-20'si enfeksiyon yapıcı ajanlara bağlanabilinir. Bu oran kaynakları düşük seviyedeki ülkelerde gelişmiş ülkelere oranla daha yüksektir.
Alkol içimi 60 değişik hastalık ve rahatsızlığa neden olması dışında, bütün ölümlerin yüzde 3,2'nin de sebebidir. Ayrıca alkol içimi, insanlarda bilinen en önemli kanser sebeplerinden biridir.
İnsanların sağlıklı bir yaşam sürdürebilmeleri için yeterli ve dengeli beslenmeleri gereklidir. Güvenli olmayan gıdaların tüketimi insan sağlığı için ciddi tehlikeleri beraberinde getirdiğinden yeterli ve dengeli beslenirken güvenilir gıdaya ulaşmak da önemlidir. Gıda maddesi, doğası gereği, insana sağlığı açısından gerekli olan birçok ögenin yanısıra, sağlığa risk unsuru olabilecek birçok tehlikeyi de yapısında bulundurabilir. DSÖ verilerine göre, ülkemiz gerek dünya ülkeleri arasında kilolu nüfus oranı en yüksek ülkelerden biridir. Bu nedenle obezite mücadelesi kanser önleme konusunda ülkemizin en önemli sağlık stratejilerinden birisi olmalıdır. Radyasyon (İyonize radyasyon, güneş ışıkları ve ultraviyole radyasyon elektromanyetik radyasyon ve cep telefonları) ve bazı mesleklerde kanser sebebidir.
Bakıldığında kanser hastalığının yüzde 90-95‘i çevresel etkenlere bağlı olarak gelişmektedir. Bir başka açıdan bakışla her 3 kanserin 1’i beslenme hataları, 1’i de tütün kullanımı ile ilgilidir. Bu, her 3 kanserli hastadan 2’nin bilinçli bir toplum yaratılarak kanser olmaktan kurtarılabileceği anlamına gelmektedir.
Türkiye‘de yıllık yeni olgu sayısı 150.000‘lerde iken, kanserle yaşayan kişi sayısı ise yaklaşık olarak 400.000‘lerdedir. En sık görülen kanserler erkeklerde akciğer, kadınlarda ise meme kanserleridir. Diğer dünya ülkeleri ve Avrupa ülkeleri ile kıyasladığımızda ülkemizin kanser oranları halen düşük seviyelerdedir. Ancak, ülkemizin esas sorunu tütün olup, meme, prostat ve barsak kanseri insidanslarımız diğer ülkelere kıyasla düşük de olsa, akciğer kanseri ve tütün kullanım oranları açısından Avrupa‘nın en önde gelen ülkeleri arasındayız. O nedenle erkeklerde akciğer kanseri insidansı dünyada ortalama yüz binde 30‘larda iken, Türkiye‘de yüz binde 60‘larda olup, iki misli daha fazla sıklıkta görülmektedir. Kadınlarda meme ve kolorektal kanserler açısından ülkemiz insidansları dünya ile benzeşirken, Avrupa ortalamasının gerisindedir.
Tütün ile mücadele ile beraber aşırı kiloluluk da ülkemizin gelecek yıllarda karşılaşacağı ciddi bir sorundur.
Ülkemizi kanser açısından bölge bölge karşılaştırdığımızda, tüm bölgelerimizde kanser insidansının yaklaşık aynı olduğu sadece çevresel ya da genetik bazı faktörler nedeni ile kanserlerin göreceli sıklıkları açısından bazı farklılıklar olduğu görülmüştür.
Kanser tetkik ve tedavilerinin pahalı yöntemler olması da bireye getirdiği yük yanısıra devlete de önemli bir yük getirmektedir. Bunun yanısıra kanıtlanmamış yöntemlerin kanser tedavisinde kullanılmaya çalışılması gelişmiş ülkelerde bile önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kanserli hastaların büyük kısmını barındıran az ve orta düzey gelirli ülkeler, kansere dünyada harcanan toplam paranın sadece yüzde 10‘una sahiptir.
Bu nedenle kanser kontrol politikalarının daha çok önleyici, erken tanı ve tarama programlarına ağırlık verecek şekilde organize edilmesi zorunludur.
Sonuç olarak şu söylenebilir ki; kanser bir halk sağlığı sorunudur ve bu sorunun getirdiği tıbbi, sosyoekonomik ve ruhsal problemlerle ancak topyekûn bir savaş ile başa çıkılabilir.
Trend Haberler
Aydın'da tesisatçıya ikramiye çıktı
16 yaşında Nazilli’de gazinoda çalışıyor iddiasıyla gündeme gelmişti: Yeri tespit edildi
Kuşadası'nda vatandaşların durak tepkileri çığ gibi büyüyor, ''Duraklarımızı geri istiyoruz''
Karacasu'daki haberi milyonlar izledi
Trafik sigortasında yeni dönem başlıyor! Bilmeyen yandı
Karacasu'da yeni işletme açıldı: İşçiydi, kendi işinin patronu oldu