Herkese selam. Şimdi diyeceksiniz ki enerji mi kaldı be! İçimiz kan ağlasa da hala hayat devam ediyor arkadaşlar. Binlerce yitirilen canlara rahmet diliyorum. Unutmayalım yeter arkadaşlar. Eğer ortada bir suç var ise ki düpedüz var. Bunun cezası en ağır şekilde verilmesi dileğiyle. Yaşadığımız felaketten sonra yazdıklarım yazılarımda genellikle depremle ilgili başlıyorum. Çünkü kabullenemiyorum, alışamıyorum. Ben gençliğe güveniyorum. 99- 2000’li doğumlu arkadaşlar size çok iş düşüyor. İçimizde kalan en ufak enerji için yazıyorum bu yazıyı. Sevdiklerimiz için yaşamalıyız. Onlar için dimdik ayakta durmalıyız.
Günlük yaptığımız işlerin zararsız kısımlarını dikkatlice irdeleyecek olursak yorgunluğumuzu nasıl etkilediğini fark edeceksiniz. İnsan enerjisi dibi delik bir kap gibidir. Olan enerjiyi bu kabın içindeki su olarak düşünürsek bardağın her zaman yeterli miktarda su içermesini sağlamanın iki yolu vardır. Birinci yolu bardağa daha fazla su dökeriz veya deliği küçültmeye çalışırız. Şimdi aynı yöntemi hayatımıza uyarlayalım. Dengeli bir enerji seviyesinde yaşamayı başarırsak başımızdaki tüm işleri çok daha kolaylıkla yönetmeyi başarabiliriz.
Arkadaşlar bu alışkanlıklardan bahsedecek olursak;
İlk başta her olayı kişisel algılamaktan vazgeçmeliyiz. Geçmişimize takılarak aynı hataları yapmamalıyız. İş hayatımızda veya günlük yaşantımızda yaptığımız aşırı stres de bizim enerjimizi tüketir. Erken kalkan zinde kalır sözü çok doğru. Sabah erken kalkamamak enerjimizi tüketir. Devamlı kafamızda 40 tilki dolaştırıp sürekli düşünmek bizi bitirir. Çözüm bulmak yerine suçluyu arıyoruz. En kötüsü dedikodu farkında olmasak da bu dedikodu olayı insan bünyesindeki enerjiyi inanılmaz bitirir. Hayır diyememek her şeye hâkim olmaya çalışmak insan bünyesindeki bütün enerjiyi bitirir. Son olarak herkesi memnun etmeye çalışmak bütün enerjimizi alır.
Hiçbir şey sizden önemli değildir. Çevrenizdeki boşverip artık kendinizle ilgilenmeye başlamalısınız.
Kalın sağlıcakla
Saygılarımla.