EMEKSİZ YEMEK!
İpek Yüksel
Sincabın ağırlığı sadece 250 gramdır. Kış süresince on bin ceviz, fındık, ve ağaç tohumuna ihtiyacı vardır. Yazın günde en az beş saat çalışarak bunları toplar. Çürük, boş ve böcekli meyveleri biriktirmez. Elinde ağırlıklarını tartarak ve tek tek koklayarak bozuklukları hemen anlar. Topladıklarını kovuklarda saklar, fakat buralara on bin tohum sığmaz ve kiler olarak güvenilir değillerdir. Bunun için birçoğunu gömmek zorundadırlar. Kışın kalın kar tabakası altında kalan gömülmüş tohumları kolayca bulmak için, bir kılavuz ağaçtan itibaren ve yanı yönde, yaklaşık 2.80 metre aralıklarla çukurlar açarlar. Her çukurda yaklaşık 30 palamut saklarlar. Bu gömü planını hiç unutmazlar.
Günümüzün kronik hastalığı hem iş yok deyip yakınmak hem de bulunan işi beğenmemek. Sonra da gelsin sürekli yokluktan bahsedilen sohbetler. Çalışana iş çok… Tabi akşama kadar yatıp, sabaha kadar kafelerde sohbet etmek varken çalışmaya ne gerek var. Elde son model cep telefonları, üstte başta markalı kıyafetler ama cepte para yok.
Tembellik, sosyal bir hastalık halini aldı. Hayatta her şeyin çalışır yani devinim içinde olması gerektiğini unuttuk. Bence bunun en büyük sebebi, konforumuzu sağlayan imkanlarla tanışmış olmamız. Bizler rahatına düşkün canlılarız. Bütün icatlar yaşamımızı kolaylaştırma amacına hizmet etmekte. Bakın kolaylaştırma diyorum…
Yani sadece yardımcı eleman onlar. Ruhumuzu, hareketlerimizi ve beynimizi yönetmeyecekler. Yönetmemeliler! Haberleşme kolaylaştı, ulaşım kolaylaştı, barınma kolaylaştı… Çalışmakta kolaylaşsın değil mi? Listede ya bir eksik ya bir fazla ne fark eder.
Çalışmak nasıl mı kolaylaşsın? “ Bir işimiz olsun ama sabah erken kalkıp gitmeyelim. Mesela on bir gibi işe gitsek iyi olur! Ayrıca öyle akşam geç saatlere kadar iş mi olur? Ne artık, dünyayı biz mi kurtaracağız? ” Böyle de beylik laflarımız hazırda beklemektedir. Rahatımıza düşkün insanlarız vesselam.
Mesela iş yapan birine yardımcı olmak bile külfet gelir bize. “ Bana ne ” ci tavırla devekuşunun kafasını kuma soktuğu gibi başımızı masanın altına sokar gizlendiğimizi zannederiz. Yeter ki o işi yapmayalım… Prenses veya prens miydiniz baba evinizde güzellerim?
Geçenlerde duyduğum bir fıkra beni çok güldürdü.
- Adamın biri; bir fabrikanın müdüründen rica, minnet randevu alır. Ezile, büzüle müdürün karşısına çıkar ve derdini anlatmaya çalışır. Müdür, adam derdini anlatırken sözünü keserek, “ Anladım. Çok sıkıntılısın. Benden ne istiyorsun? ” diye sorar. Adam “ İş ” der. Müdür, “ Hangi pozisyonda çalışmak istersin? ” diye sorduğunda adam gayet pişkin, “ Yatar pozisyon olursa benim için iyi olur ” diye cevap verir…
Nasıl sizde güldünüz değil mi?
Keşke sincaplar kadar akılcı düşünüp, çalışkan olabilsek. Bol kazançlı günler dileğiyle, hoşçakalın…
Yorumlar