Yenilenebilir enerji, dünyada bulunan, kendini yenileyebilme özelliğine sahip olan, tabiata ve doğal yaşama zarar oluşturmayan enerji kaynaklarıdır.
Jeotermal enerji, çevre dostu, maliyet etkin, sürdürülebilir, güvenli, tükenmez olduğu düşünülen, yerli ve yeşil bir enerji kaynağı özellikleri ile yenilenebilir enerji kaynakları içinde yer almaktadır. Türkiye’de jeotermal enerji kaynaklarından elektrik üretim kurulu gücün yüzde 50’si Aydın’da bulunmaktadır. Aydın ili sahip olduğu jeotermal enerji santrali (JES) sayısı ile Türkiye’de, birim toprak yüz ölçümü başına düşen JES sayısı bakımından da dünyada birinci sırada yer almaktadır. Aydın’da yer alan JES’ler Germencik-İncirliova arasında, Efeler çevresinde, Salavatlı-Köşk arasında, Kuyucak-Buharkent arasında yoğun olarak bulunmaktadır. Jeotermal enerji, fosil yakıtlara göre çevreye olumlu etkileri fazla olan bir kaynak olsa da, kurulum ve enerji üretim esnasında çevreye olumsuz etkileri de söz konusudur. Jeotermal kaynak, içerdiği sülfür, bor ve kükürt gibi elementlerden dolayı, tarımsal alanlara ciddi zararlar vererek çoraklaşmaya; Reenjeksiyon yapılmaması ve bu kaynağın tarım arazilerine verilmesi bölgedeki tarımsal ürünlerde üretim, rekolte, kalite ve değerinde azalmaya; Akışkanın geri basım yapılmaması yer altı sularında azalmasına sebep olmaktadır. Bu enerji kaynakları için kaynak ayrılarak hayata geçirilen yatırımlar her ne kadar siyasi erk, dünya bankası ve enerji lobileri tarafınca sürekli şekilde temiz enerji kaynağı olarak görülüp desteklense de, bu yatırımlara karşı toplumsal tepkiler de artarak oluşmaya başlamıştır. O nedenle jeotermal enerjinin olumsuz etkilerinden dolayı sosyal kabul boyutu irdelenmesi gerekli bir gündem maddesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Yatırımların olduğu bölgede yaşayanların bu yatırıma karşı duydukları güvensizlik ve riskler nedeniyle karşı çıkışları “Arka Bahçemde Olmasın Sendromu” (NIMBY=Not-In-My-Back-Yard) olarak isimlendirilmiştir.
NIMBY, bireysel davranış ve özelliklerle beslenen, yaşam alanlarında inşasını ve işletimini hoş bulmadıkları bir yatırıma karşı toplumsal gruplarca desteklenip çeşitli yöntemlerle harekete geçirilen bir çeşit korumacılık hareketidir. Aydın halkı işte bu duygularla yaşam-tarım-ekonomik-sağlık-sosyal alanlarına zarar veren JES’lere karşı korumacılık duyguları ile uzun süredir karşı çıkmaktadır.
Ankara Üniversitesinden Ö.F. Tunçbilek ve arkadaşları 2020 yılı Eylül ayında Aydın ili Efeler İlçesinde JES’lerin çevresel, ekonomik, sağlık ve sosyal etkileri ile Aydın halkının JES’lere karşı gösterdiği toplumsal tepkiler konularında araştırma ve değerlendirmeler yaptılar. Bu araştırma sonuçları şu şekilde idi:
Mevzuatlar Açısından Değerlendirme; JES’leri ve jeotermal kaynak yönetimi hakkında mevzuat açısından bazı boşluklar ve yanlış uygulamalar söz konusu.
Jeotermal enerji üretiminde ve kaynağın taşınmasında en önemli ihtiyaçlardan olan ve kendine özel bir ihtisas alanı olan jeotermal borulamayla ilgili bir mevzuat yoktur. Doğalgaz ve BOTAŞ kanununa göre kararlar alınmaktadır.
JES’lerin, sondaj kuyuları ile enerji iletim ve nakil hatlarının bazıları, resmi düzenlemelerle koruma altına alınmış büyük ova koruma alanlarına, koruma alanları dışında ise mutlak tarım arazileri, dikili tarım arazileri, özel ürün arazileri ile sulu tarım arazilerine, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun 13. ve 14. maddesine aykırı olacak şekilde yapılmaktadır. Bununla birlikte 3573 Sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması hakkında yönetmelikte öngörülen tarım arazilerine yaklaşma mesafelerine ve sınırlamalara da uymayan uygulamalar söz konusudur. Çevreye olumsuz etkileri olan projelerin etkilerinin kümülatif olarak incelenmesi ve çevredeki benzer projelerin etkileriyle birlikte değerlendirme yapılarak söz konusu etkilerin bu duruma göre belirlenmesi gerekirken, buna uyulmamaktadır. Akışkan deşarjı işlemleri usulüne uygun bir şekilde yapılmamakta, firma sahipleri bu konuda yeterince özen göstermemekte. Jeotermal kaynak, plansız tüketildiğinde kolay tükenebilen bir kaynaktır. Jeotermal sahaların kapasitesini aşan tesis ve sondaj kuyusu izinleri nedeniyle bilinçsiz kullanılan tüm sahalarda suyun soğuması hızlanmakta, rezervuar basınçları düşmekte ve kaynaklar verimsiz şekilde tükenmektedir. 5686 sayılı Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanununun 14. Maddesine göre, halihazırda izin verilmiş olanlarla birlikte ihalesi gerçekleştirilecek yeni ruhsat sahaları, jeotermal kaynakların daha kolay tüketimine neden olacağından “sürdürülebilir çevre ilkelerine, kamu yararına ve kaynak rezervuarın korunması ilkesine” de açıkça aykırılık taşımaktadır. Ayrıca tesisin kapasitesinden fazla çekim yapması arazide çökmeler yaşanması riskini meydana getirmektedir. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 13. maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 3., 7., 8.,10., 11., 12., 19., 26., 27. maddeleri şahsi arazilerin kamulaştırılmasıyla ilgili uygulamalarda dikkate alınmaktadır. Fakat acele kamulaştırma olarak bilinen uygulama toplumda büyük mağduriyetler oluşturmaktadır. JES faaliyetlerinde cezalar yeterince caydırıcı, denetimler yeterince sık yapılmadığından, hala ruhsatsız santraller bulunmaktadır. Sonuç olarak; doğaya yapılan deşarjlar, yüzeye çıkan kaynaklar ve havaya salınan gazlar konusunda mevcut mevzuat çerçevesinde gerekli inceleme, ölçüm ve denetimler yeterince yapılarak sonuçlar şeffaf şekilde kamuoyuyla paylaşılmalı, gerekirse bağımsız denetim kuruluşlarına, üniversitelere veya yerel yönetimlere rapor hazırlamak için izin verilmeli ve bu sonuçlar kısa aralıklarla kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Denetim ve cezalara artırılarak yanlış uygulamaların gerçekleştirilmesine izin verilmemelidir.
Çevre Açısından Değerlendirme; Jeotermal enerji yenilenebilir enerji olarak kabul edilmesine rağmen JES’in kurulumu ve enerji üretimi esnasında doğru planlama yapılmaması nedeniyle doğaya ve canlılara pek çok olumsuz etkileri olmaktadır. Jeotermal enerji kaynaklarının çevre üzerindeki başlıca olumsuz etkileri; kaynağın çıkarıldığı bölgede oluşturduğu koku, deşarj esnasında sulak alanlara, tarım alanlarına ve toprağa verilen zararlar, hava kirliliği, gürültü etkisi ve görsel etkidir. Çevresel olarak sorun oluşturan kötü koku yöre halkında solunum zorluğu ve solunum sıkıntısı gibi rahatsızlıklara sebep olmaktadır.
Jeotermal kaynaklar, içerisinde yüksek miktarda bor, tuz, arsenik gibi tarımsal üretim için zararlı madde ile su kirliliği yapan elementler içermektedir. Jeotermal akışkanların kontrolsüz şekilde yer üstü su kaynaklarına deşarj edilmesi yeraltı ve yer üstü suları kirlenmektedir. Bölgede gerçekleştirilen vahşi deşarj metotları ile jeotermal akışkanların BüyükMenderes Nehri’ne ilgili mevzuata ve bilimsel gerekliliklere aykırı biçimde deşarj edilmesi neticesinde yüksek oranda zararlı kimyasallarla nehir kirletilmektedir. Bu durum halk sağlığı başta olmak üzere, bölgenin en önemli ekonomik faaliyetlerinden olan incir, zeytin, üzüm ve pamuk gibi tarımsal üretimin sürdürülebilirliği açısından da çok ciddi tehdit oluşturmaktadır. Jeotermal kaynak yer altından yüksek basınçla yeryüzüne ulaştığında içerisinde hidrojen sülfür, bor, kükürt gibi pek çok element bulunmaktadır. Bu durum bölgedeki hava kalitesini etkilemektedir. Bazı JES’ler ve sondaj kuyuları yerleşim yerlerinin çok yakınında yapılmakta, enerji iletim ve nakil hatları ise yerleşim yerlerinin içinden geçmektedir. Bu durum söz konusu faaliyetlerin gerçekleştiği yerlerde havada hissedilen yoğun kükürt kokusunun yanında, önemli görsel kirliliğe de sebep olmaktadır. JES’lerin yerleşim yerlerine yakın olması kurulum ve üretim esnasında gürültü etkisini de beraberinde getirmektedir. Aydın’da jeotermal enerjiden elektrik üreten JES’lerde boruların ya da sistemin yetersizliğinden kaynaklı patlamalar olmaktadır.
Ekonomik Açıdan Değerlendirme; Jeotermal kaynağa dayalı enerji üretimi, gerçekleştirilen bölgelerde doğrudan ya da dolaylı şekilde ekonomik faaliyetleri etkilemektedir. Bu JES’lerin ekonomik açıdan istihdam oluşturma, bölgesel kalkınmaya destek gibi olumlu etkileri olduğu gibi, tarıma dayalı ekonomik faaliyetlerin zarar görmesi gibi olumsuz etkileri de mevcuttur. Türkiye için ekonomik ve katma değeri yüksek olan tarım ürünleri içerisinde incir, zeytin, üzüm vs. önemli bir yer tutmaktadır. Aydın halkı için başlıca geçim kaynağı olan tarımsal üretim de bu ürünler vazgeçilmezdir. Aydın halkı bu kadar yüksek karlı bir yatırımdan sadece firma sahiplerinin değil, devletin de daha fazla kazanç sağlaması gerektiğini savunmaktadır. JES’ler kurulurken firma sahipleri santralleri anahtar teslim yaptırmak adına kurulum esnasında çalışanları yüklenici firmalar vasıtasıyla dışarıdan getirdiği için, yerel halkın istihdama herhangi bir katkısı olmamaktadır. JES’lerin istihdamı artırmak bir yana var olan tarımsal istihdama olumsuz etkisi de olmaktadır. JES’leri kurulum ve işletme aşamasında ekonomik açıdan bölgesel olarak bazı katkılar sunmaktadır. Santral inşaatının bulunduğu bölgeye çalışmaya gelen işçilerin, yöre esnafından yaptığı alışveriş, firma sahiplerinin inşaat esnasında kullanılan ekipmanları bölgedeki işletmelerden satın alması ya da köylüden kiralaması önemli katkılardandır. Jeotermal enerji firmaları geldiğinden beri bölgede arazi fiyatları arttı bu sebeple diğer yatırımlar azaldı. İnsanların hayvancılık yaptığı ya da farklı bir amaçla kullandıkları araziler daha fazla para verilerek ellerinden alınıyor, halk mecburen ellerindeki arazileri firmalara devrediyor.
Sosyal Açıdan Değerlendirme; Jeotermal enerji kaynakları ile ilgili mevcut yatırımların sürdürülebilir şekilde devam etmesi ve yeni yatırımların yapılması bu enerji üretim faaliyetlerinin gerçekleştirildiği bölgelerdeki toplumsal kabule ve yöre halkının bu konuya olan desteğine bağlıdır. Bu durum ise, bu santrallerin halk tarafından nasıl görüldüğüne ve yöre halkıyla kurulacak iletişimle ilgilidir. Oysaki firma sahipleri halka bu konuda dürüst davranmamaktadır. Firma sahiplerinin, santrallerin planlanması, kurulması ve üretim aşamasında devamlı yöre halkıyla iletişim halinde olması bu santrallere karşı toplumsal kabulün benimsenmesinde çok önemlidir. Aksi halde oldu bittiye getirilen ve yöre halkının desteğini almayan yatırımların büyük çaplı protestolar ve tepkilerle, uzun ve zahmetli süreçlerin başlamasına neden olmaktadır. Halk JES’lere ve firmalara olan tepkilerini, tiyatro, kısa film ve yarışmalar gibi değişik yollarla göstermektedir. Sonuç olarak; jeotermal enerji firmaları ile yöre halkı arasında iyi bir iletişim yoktur. Bu tür yatırımların başarıyla hayata geçmesi için toplumsal kabulün olması önemlidir. Fakat bu kabulün oluşması için de firmaların, yöre halkına gerçekleri söyleyip onlarla iyi bir diyalog kurması çok önemlidir.
Siyasal Açıdan Değerlendirme; Enerji yatırımları gün geçtikçe siyasal açıdan da incelenmesi gereken yatırımlar haline gelmektedir. Hatta enerji yatırımlarının sosyal kabulü yanında siyasal açıdan da kabulünün değerlendirilmesi hususu gün geçtikçe önemini artırmaktadır. Sonuç olarak, jeotermal enerji yatırımlarının gerçekleşmesinde ve sosyal kabulün sağlanmasında siyaset önemli bir etmen olarak karşımıza çıkmaktadır. Yatırımların verimli bir şekilde gerçekleştirilmesi ve toplumsal kabulün sağlanması adına siyasilerin yöre halkı ile firmalar arasında bir köprü vazifesi görebileceği tespit edilmiştir. Siyasilerin yöre halkının mevzuatlar ve diğer konular hakkında beklentilerini karşılamaları ve yöre halkıyla doğru iletişim kurmaları önemlidir.
Sağlık Açısından Değerlendirme; Sağlık Bakanlığı verilerine göre Aydın’da ölüme en fazla sebep olan ilk dört hastalık; dolaşım sistemi, kanser, solunum sistemi, beslenmeye bağlı hastalıklardır. 2010-2013 yılları döneminde Aydın'da görülen kanser vakaları Türkiye ortalamasından 2,5 kat daha fazla gerçekleşmiştir. ADÜ tarafından yapılan çalışmalarda içme ve kullanma sularındaki, toprak ve tarımsal ürünlerdeki, havadaki, gıdalardaki ağır metal oranı ile kanser arasında müspet ilişki saptanmıştır. Aydın’da bu unsurlarda ağır metal kirliliği yapan en önemli sebeplerin başında ise JES’den kaynaklı akışkan ve yoğuşmayan gazlar gelmektedir. Aydın’da en fazla kanser vakaları Germencik-İncirliova, Koçarlı, Çine, Köşk-Sultanhisar’da saptanmıştır. Bu bölgelerde çevre kirliliği yapan en önemli unsurların başında yine JES’ler gelmektedir. Sonuç olarak bir bölgede yaşayan insanların sağlığı ve hayat kalitesi her şeyden önce gelmektedir. Yapılan araştırmalar neticesinde JES’lerin insan sağlığına olan zararları ile ilgili detaylı güncel araştırma yapılması gerektiği tespit edilmiştir.
Sonuç olarak JES’ler yenilenebilir enerji kaynağı olarak kabul edilse de, Aydın uygulama sonuçlarına baktığımızda, doğru bir planlama-ön çalışma-denetlenme yapılmadan, çevresel ve sağlık etkilerine bakmadan, yöre halkının desteği alınmadan, zorlama bir şekilde JES’lerin hayata geçirilmesi, çevreye, doğal hayata ve sosyal yaşama zararlar vermesi kaçınılmaz olup, böyle bir enerji kaynağının da yenilenebilir enerji kaynağı olduğunu halka hiç kimse kabul ettiremez.