“70 li 80 li yıllar... İlk gençlik dönemim. İlkbahar, coşan duygularımız... İlkbahar, kanların kıpır kıpır ettiği, delikanlıların, genç kızların papatyalardan medet umduğu aylardı. Karşı cinse kendimizi beğendirmek için saçlarımızı şekilden şekile sokar, okul yolu boyunca kimseye çaktırmadan her on adımda bir eteklerimizi belden kıvırırdık. Okula geldiğimizde etek otomatik olarak 10-15 cm kısalmış olurdu. Nöbetçi öğretmene yakalanmamak için ne mücadeleler verirdik. Bizi yakaladıkları yerde ya saçlarımızı ördürürler ya da gözümüze hafifçe sürdüğümüz boyayı çıkarttırmak için gözümüzden yaş gelip, mendil parça-pinçik olana kadar sildirirler, söylene söylene başımızda beklerlerdi. Kontrol işini amaç edinmiş olanlarına yakalandıysak yandık demekti. Karşı karşıya geçip hiç kıpırdamadan 5 dk. birbirimize bakardık. Tabi ki sevgiden değil :) . Onlar bizim kaşlarımızı kontrol etmek için kıl diplerimize bakardı. Bir tel eksildiyse gene yandık... Çıkış zili çaldığında da o kargaşada, teneffüs aralarındaki masumane göz süzüşler sonucu arkadaşlık teklifleri gelir-gider, mektuplar alınır-verilirdi. Arkadaşlarımızın çoğunun yüzünde küçük kaçamakların verdiği tatlı iz tebessümlerle kendini ele verirdi. Ertesi gün aynı duyguların kaldığı yerden devam edeceği düşüncesiyle evlerimizin yolunu tutardık. Sözün özü biz harbi güzel gençlerdik.” Değerli okuyucularım, bu yazımda Annemin bana anlattığı gençlik dönemi anılarından birini yazmak istedim. Aslında dikkat çekmek istediğim nokta bu günkü gençlerin ayıptan, günahtan uzak; özgüven sanılan terbiyeyle yetiştirilmesi ve yaşanan acı olaylar. Olayları yaşayanların haklı nedeni de modern çağa ayak uydurma… Medenileşme, teknolojiden yararlanma adı altında açılan her yeni kapının gençlerimize kurulan amansız tuzaklar olması ebeveynlerin daha dikkatli olmasını gerektirirken maalesef boyanan gözlerin gerçekleri görememesi ve bilincin o açılan yeni kapıların kapı dışında kalmasına neden olmaktadır. Birçok ailenin dramını hemen her gün izliyoruz. Emniyet mensuplarımızın bu kara yüzlü sistemle savaştığını biliyorum. Kara parayla beslenen bu adi sektör, bir gün önceden daha güçlü olarak ertesi günü bir ocağa daha ateş düşürüyor. Eskiden laf olsun diye içilen sigaranın yerini bu gün eroin, esrar, kokain..vs. gibi daha adını bile tam olarak bilmediğimiz uyuşturuculara bıraktı. Masumane arkadaşlık ilişkileri yerini sonu doğumhanelerde biten ahlaksız ilişkilere bıraktı. Okul kaçamakları, ya şehirlerarası yollarda yaşanan trafik kazalarıyla ya da otel odalarından morglara taşınan aile dramlarıyla bitmeye başladı. Biz Türk Milleti olarak duyarlı bir toplumuz! Bu acılara bir son vermek için, okul- aile- toplum- emniyet güçleri el ele vermeye var mısınız ?!!!