Halk arasında çalışmanın ibadet sayıldığı şeklinde bir düşünce hakimdir.
Ne yazık ki bu kanaat, farzlarını ve ibadetini ihmal eden birçok insanın mazereti haline gelmektedir. Böyleleri, “Dinimizde çalışmak da ibadettir. Ben çoluk çocuğumun rızkını temin için çalışıyorum.” mazeretiyle tembelliğini örtbas etmek isterler.
Evet, öncelikle çalışmanın ibadet olabilmesi için farzlarımızı yapma şartı vardır. Farzları terk ederek çalışmak, ibadet olarak değerlendirilmez. Farz olan ibadetlerin başında ise namaz gelmektedir. Müslümanın kendine, evladına, ailesine ve borçlarını ödemeye lazım olanları kazanması farzdır. Bunun için çalışan sevap kazanır. Hadis-i Şerifte, (Beş vakit namazı kıldıktan sonra, çalışıp helal kazanmak, her Müslümana farzdır) buyruldu.
**
Tembellik insan için çok kötü bir ahlak, kronik bir hastalıktır.
Eğer bir insanın hamdolsun el- ayağı tutuyor, gözü-kulağı görüp işitiyorsa, ruhu ve bedeni sağlıklı olduğu halde bir işin ucundan tutmayan, iş görmeyi ve çalışmayı sevmeyen, çeşitli geçersiz bahaneler ileri sürerek, önüne çıkan işleri ve imkanları beğenmeyen, bir baltaya sap olmayan, çalışmak için hiçbir çaba sarf etmeyen, sıkıntıdan ve külfetten kaçan, bundan dolayı hiç kimse tarafından sevilmeyen, ailesinin yüzkarası, toplumun maskarası olan kişilere tembel insan denir. Tembellik kainatın en şerefli varlığı olan insana hiç yakışmayan bir kötü ahlaktır. Halbuki, insanın bu dünyada mutlu, ebedi hayat olan öbür dünyada kutlu olabilmesi için çalışmaktan başka çaresi yoktur.
Sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed SAV de bir dualarında; “Yarabbi, tembellikten, miskinlikten, fakirlikten, dilendiren yoksulluktan, dilenmekten, bezdiren, iyileşmeyen hastalıktan usandıran yaşlılık, erzeli ömürden, faydasız ömürden, korkaklıktan, acizlikten, faydasız maldan, cehenneme götüren yoldan sana sığınırım. Allah'ım. Amin.”
Evet, çalışanı Allah da sever, kulu da. Onun için çalışalım, çalışalım, çalışalım. Tembellikten, miskinlikten, ataletten uzak olalım. Allah yar ve yardımcımız olsun. Evimiz ve yurdumuz huzur dolsun.