BİR FİNCAN KAHVE OLSAM…
İpek Yüksel
Dostlarla içilen kahve neşedir. Kahkahalar köpürtür dost meclisini. Bir gece vakti, tek başınıza içtiğiniz kahve, yalnızlıktır. Geçmişinizi ve geleceğinizi tarttığınız bir terazidir telvesi. Dertlerin derya olduğu sohbetlerde içilen kahve, kederdir. Paylaşırsınız kederinizi her bir yudumda. Kolay değildir paylaşmak; neşeyi, yalnızlığı, kederi. Herkes çekemez bu yükü. İnsanlar sıkılır, eşyalar bozulur en ufak bir yükün binmesiyle.
Kahve sizin yudumlarınız kadardır. Büyük yudumlarınız, umutlarınız; küçük yudumlarınız, bitmesini istemediğiniz mutluluklarınız olur. Bu kadar yükün üstüne 40 yıl da hatırı vardır keratanın. Beni de dostunu da hep hatırla demek ister telvesiyle.
Uğraşmaz tek düze kalıplarla. “Ben illa sade içilirim” demez. “Vay efendim! Şeker koymazsan ne bekliyorsun benden?” gibi tavırları yoktur. Sade de olur şekerli de. İstersen ortası bile mevcuttur. Sen nasıl istersen öyle olsun demek ister belki de.
Günün her saati müsaittir size eşlik etmek için. İsterseniz uykunuzu açar, isterseniz zihninizi. Tek isteği vardır o da sıcak olmak. O kadar da olsun arkadaş… Mutluluğunuza mutluluk katacak kadar sıcak, dertlerinizden uzaklaştıracak kadar sıcak, sohbetinizi neşelendirecek kadar sıcak olsun. Güneş kadar sıcak olsun mesela, aydınlatsın dünyanızı. Kalpler kadar sıcak olsun mesela, çıkmak istemeyin o kalplerden. Selamınız kadar sıcak olsun mesela, tekrarını beklesin herkes. Gülümsemeniz kadar sıcak olsun mesela, hep gülün ve güldürün diye.
Yani elinizde bir fincan kahveniz, kalbinizde 40 yıl geçse de hatırları olan dostlarınız olsun. Neşeyi yudumlayın sıcacık kalplerinizde…
Yorumlar