Hani bir atasözümüz vardır: “Dost kara günde belli olur.” diye.
Maalesef artık öyle değil. Devir değişti. Artık dost dediğin iyi günde belli ediyor kendini. Kaç kişi sayabilirsiniz bana sizin mutluluğunuzdan, başarılarınızdan, kazançlarınızdan mutlu olan. Kızınız üniversiteyi kazanır aaa o bölümden iş bulan yokmuş derler. Oğlunuz bir spor dalında kendini geliştirir yapacak başka bir şey mi kalmadı derler. Yeni bir ev alırsınız o ev hayatta ısınmaz derler. Araba alırsınız çok yakıyor derler. İş bulursunuz maaşı az derler. Çalışmazsınız boş duranı Allah sevmez derler. Evlenmezsiniz evde kalmış derler. Düğün yaparsınız çok az takı takıldı derler. Çocuk yapmazsınız sorun kimde derler. Hamile kalırsınız sen dur bakalım bir bunlar daha iyi günlerin derler. Derler de derler yani. Etrafımız felaket tellallarıyla dolu.
İnsanlar artık düşmenizi kötü günler yaşamanızı bekliyor. Acılarınızdan, yaralarınızdan besleniyor.
Kötü günlerinizde yanınızdan bir dakika ayrılmıyor. Üzüldüklerinden değil hani, acı çekişlerinize tanıklık etmekten zevk aldıkları için. Hani mutluluk paylaştıkça çoğalıyordu. Siz dibe çöktükçe kendilerini yukarılarda görüp mutlu olan insanlarla dolu etraf. O yüzden değerli okurlar dost diye nitelendirdiklerinizi iyi günlerinizde gözlemleyin. Aldığınız güzel bir haber karşısında tüm kalbiyle sizinle bir mutlu oluyorsa o insan, ona sımsıkı sarılın ve asla bırakmayın onu. Sayıları çok az artık çünkü.
Kimse size her mutlu olanla havalara uçun demiyor. O mutluluğu paylaşamıyorsanız bile bırakın insanlar mutlu olsun. Bir müsaade edin yaşasın sevincini. Bir anlığına durun ve izleyin sadece. Onun gülümsemesine, içi içine sığmayışlarına tanıklık edin. Bırakın içselleştirsin o sevinci. Sonra söylersiniz eksiklikleri ya da kaygılarınızı. Yine de insanların kararlarına saygılı olun. Her şeye bir kulp takmak zorunda değiliz. Ben onun iyiliğini düşünüyorum demeyin sakın. Her birey kendi kararlarının sonuçlarına iyi veya kötü katlanmak zorunda. İnsanların kalbini karartmanın heveslerini kursaklarında bırakmanın bir anlamı yok. Ha illaki bir şey demek istiyorsanız: Evet bunlar iyi günlerin ama yarın çok daha iyi günlerin olacak diyebilirsiniz mesela.
Gebelik sürecinde onlarca insandan çokça kez bunlar iyi günlerin lafını duymuşumdur. Bunu özellikle çocuklu arkadaşlarımdan duymak o süreçlerde beni derinden üzdü. En çok da onlar adına üzüldüm tabi. Çocuklarını kötü gün üreticisi olarak görmelerine mi üzülsem yoksa bir arkadaşları mutlu bir şekilde gebeliğini sürdürürken sırf onun moralini bozmak için böyle bir yola başvurmalarına mı üzülsem bilemedim. Elbette her şeyin bir zorluğu var elbette çocuk çok ciddi bir sorumluluk. Ama bu sorumluluk sadece size ve eşinize ait. Başkalarını bu yüzden suçlayamaz başkalarının tercihlerini, hayatını sırf siz o hayatı o an o şekilde yaşayamıyorsunuz diye de mahvetmeye çalışamazsınız. Yani tabi bu cümlenizle kolay kolay bir hayat mahvolmaz da yine de kimseyi huzursuz etmenin anlamı yok. Çünkü aynı cümleyi defalarca aynı kişilerden duymak o insanın o kişilerle ilişkisini sorgulamasına sebebiyet veriyor. Dikkat dikkat! Bu bir kamu spotudur: “Lütfen gebe arkadaşlarınıza sen daha dur bunlar iyi günlerin” ya da “uyu uyabildiğin” kadar cümlelerini kurmaktan vazgeçiniz.” Çünkü işe yaramıyor bu uyarılarınız moral bozmaktan başka. Ne yapsın yani 6 ay kış uykusuna yatıp bebek doğduktan sonra 6 ay uyanık mı kalsın bu anne ne yapsın yani. 40 derece sıcakta karnı burnunda bir anne adayını pazar alışverişi yaparken görüp ay dur sen bunlar iyi günlerin derken neyi kastediyorsunuz mesela? Çocuk ağzından alev püsküren bir ejderha olarak doğacak ve sürekli annesini mi yakacak? Zaten kadın sıcağın gözünde alabileceği tüm riskleri almış. Bırakın herkes kendi sürecini yaşasın. Ya da sadece destek olmaya çalışın. Gebelik de bazı insanlar için kolay bir süreç değil.
Şaka bir yana dostluk üzerine bir yazı planlarken yine kendimi bebek-anne-gebelik üçgeninde buluverdim. Gerçi sonuçta her yol bu temelden oluşuyor.
Ne diyor değerli üstat Neşet Ertaş: “Analar insandır. Biz insanoğlu.”
Sevgiyle Kalın..