Dumanı da vardır şu dağların başında Gönlüm kaldı toprağında taşında Bir ben değil cümle alemin başında İmanım dağlar Bozdoğan'ın söğüdü Çok verdiler ben tutamadım öğüdü İmanım dağlar yarim gitti gelmedi Kudurası çaylar bir yudum su vermedi Gökyüzünde dağınık duğunuk bulutlar Kimi ardımdan kimi yüzüme öğütler Ah evvel idi özü sözü doğru yiğitler  “Bozdoğan zeybeği” şarkısına ait bu satırlarda adı geçen dağlar Beşparmak dağları yada diğer adı ile Latmos’tur. 500 milyon yıllık gnays kayaçların aşınması ile ortaya çıkan kaya oluşumları, M.Ö 7-8 bin yıllara dayanan kaya resimleri ve Türkiye’nin 122 önemli bitki alanlarından biri olan Beşparmak dağları tam bir jeolojik park özelliğindedir. Daha önce yiğitlerin meskeni olan, çayları deli dolu akan ve tepelerinde dumanı eksik olmayan bu dağların ekolojisi bugün maden ocakları nedeni ile geri gelmemek üzere gidiyor. Maden ocaklarının oluşturduğu doğa tahribatına bağlı olarak bugün dağların gökyüzünde olan dağınık duğunuk dumanlar tozlu, kirli ve zehirli hale gelmiştir. Ve kudurası çaylar kirlendiği ve hastalıklı hale geldiği için bir yudum su içilesi hali kalmamıştır. Beşparmak dağlarına baktığımızda bugün Yeşilköy-Kisir-Karakaya-Çavdar-Tekeler-Karpuzlu-Çine-Çomak dağı-Bozdoğan hattında hem Aydın hemde Muğla il sınırları içinde kalan topraklarda neredeyse adım başı Feldispat ve Quartz maden ocakları, maden işletmeleri vardır. Bu maden ocaklarına bağlı olarak Beşparmak dağlarının her tarafı delik deşik edilmekte tarihi, kültürel ve doğal yapısı bozulmakta, havası ve buradan doğup Büyük Menderes nehrine ulaşan dere ve çayları kirlenmektedir. Beşparmak dağları ve bu dağlardan doğan su kaynakları ile bu suların ulaştığı noktalarda yapılan bilimsel araştırmalar bölgedeki kirliliğin ulaştığı boyutu çok net bir şekilde göstermektedir. ADÜ’den Seçil Aytimurer ve arkadaşları Beşparmak dağlarında yer alan feldispat maden ocaklarının su kaynaklarında, derelerde, Bodrum ve Milas’ın içme suyunu sağlayan Geyik barajında ağır metal kirliliği yaptığını saptadılar. Muğla Ü’den Özgen Yılmaz ve ADÜ’den Ercan Yeşilırmak Çine çayını oluşturan Beşparmak dağlarından doğan Dipsiz ve Kayırlı derelerinde ağır metal kirliliği olduğunu, bu metal kirliliğinin dere ve çaylar içindeki balık ve midyeler üzerine toksik etkili olduğunu saptadılar. ADÜ’den Zahide Şahin ve arkadaşları yaptığı çalışmada Çine çayı ile sulanan topraklarda yetişen soğansı bitkilerde kromozom anormallikleri saptadılar. Bu araştırma sonuçlarına baktığımızda Beşparmak dağlarından doğan su kaynaklarının hızlı bir şekilde kirlendiği, canlı yaşamını tehlikeye attığı görülmektedir. Beşparmak dağlarından doğan dere ve çayların içindeki kirlilikler, dağın eteklerinde bulunan sulak alanları ve bu sular içindeki canlı yaşamını tehlikeye sokmakta. DEÜ’den Sinem Yılgör ve arkadaşları Bafa gölünde yüksek düzeyde civa kirliliği olduğunu saptadılar. Bornova Veterinerlik Enstitüsünden Murat Yabanlı ve arkadaşları yaptıkları araştırmada su kalitesinde bozulmaya bağlı olarak Bafa gölünde toplu balık ölümleri meydana geldiğini saptadılar. ADÜ’den Aykut Kıraç ve arkadaşları Beşparmak dağları eteklerinde bulunan Azap gölü su örneklerinde bazı ağır metallerin düzeylerini yüksek saptadılar. Beşparmak dağlarındaki maden ocakları sadece su kaynakları ve sular içinde yaşayan canlı yaşamını tehlikeye atmakla kalmayıp bu ocaklarda çalışan işçilerde, maden ocakları veya işletmelere yakın köylerde yaşayan köy halkında da ölümcül hastalıklara sebep olmaktadır. DEÜ’den Ayşe Öztürk ve arkadaşları Çine Quartz ve Feldispat ocaklarında çalışan işçilerin yüzde 23’de Silikozis hastalığı saptamışlar. Türk Tabipler Birliliği Çine’de yaptığı çalışmada bir işçinin Quartz ve Feldispat maden ocaklarında en fazla 7-10 yıl çalışabileceğini, maden işletmesine yakın köylerde her 10 haneden 1 tanesinde Silikozis hastasının veya bu hastalığa bağlı ölümün olduğunu saptadılar. Beşparmak dağlarında, Quartz ve Feldispat maden ocaklalarının sebep olduğu çevre tahribatı dışında, doğal veya maden ocaklarının sebep olduğu radyasyon tehlikesi de vardır. TAEK 2002-2014 yılları arasında yaptığı araştırmada Bozdoğan, Çine, Karpuzlu, Koçarlı su ve topraklarında Türkiye ortalaması üstünde Radyum, Toryum, K-40, alfa ve beta aktivitesi saptadı. 2014 yılında bağımsız bilim adamları Kisir köyünün üstündeki yaylada normalin 450 katı düzeyinde radyasyon saptadılar. 2017 yılında Greenpeace Kisir köy musluklarından akan içme suyu içinde 24 kat fazla Radyum-222 saptadı. Burada önemli olan diğer durum ise Greenpeace’nin bu raporu 1 yıl önde Aydın valiliğine, İl Sağlık Müdürlüğüne, İl Çevre Müdürlüğüne ulaştırdığını söylemesine rağmen Kisir köyünde radyasyon kaynağı ile her hangi düzenleyici bir tedbirin alınmamış olunması, Kisir köy çeşmesinden halen radyasyonlu suyun akmaya devam etmesidir. Ve bugün Kisir köyünde 10 kişiden 1 tanesi kansere bağlı ölmekte olup, köyün adı Kanser köyüne çıkmıştır. Tüm bu araştırmalardan da görüleceği üzere Beşparmak dağlarında bulunan maden ocakları bu dağın milyonlarca yıl öncesine dayanan doğal varlıklarını, bu dağlarda yaşayan canlı yaşamını topyekün yok etme süreci içindedir.  Ve Bozdoğan şarkısında söylendiği gibi bu dağların gökyüzünde dumanlar dağınık duğunuk kirli esmekte, kudurası çaylar tek yudum temiz suya hasret akmaktadır. Beşparmak dağları kesin koruma altına alınması gereken dünya mirası dağlarınımız olup, bu dağlarda maden ocaklarının faaliyetlerine derhal son verilmelidir. Yoksa gönlümüz kalacak bu dağın taşında, toprağında.