Narsizm, (özsevicilik), insan gelişiminde, bebeğin dış dünyanın karmaşasına, kafa karışıklığına, olanca stresine göğüs germek amacıyla gerekli olan bir baş etme yoludur. Bir bebeğin dünyasında etrafta olup bitenler hep onunla ilgilidir, örneğin onun gördüğünü sizde görüyorsunuzdur, eğer siz ağlıyorsanız gördüğü kendinin ağlamaklı yüzü, bağırıyorsanız kendisinin öfkeli yüzüdür. Anne babanın sevgiyle donattığı ve 2 yaşla birlikte sınırlar koyarak oluşturduğu ortamda çocuklar artık anne baba ve çevre ile kendini ayırmaya başlar. Kısaca annesinin “kendisi” değil de “başka bir insan” olduğunu anlamaya başlarlar. Bu ayrımlaşma süreci bir süreçtir ve temelini anne babanın sevgisiyle beraber kural sınırlarının dengesi belirler. Tabi ki işler her zaman yolunda ilerlemez, günümüz anne babalığında git gide çocukların merkeze konduğu, çocuğun istediklerinin olmamasının ev ortamında krizlere neden olduğu, anne-babaların evde bir “prens”, ”prenses” yetiştirdiği, “biz görmedik o görsün” diyerek dünyaların ayaklarına serildiği bir yetiştirme tarzı maalesef çok artmaktadır. Tabi ki çocuklarımız çok değerlidirler ve korunmaya kollanmaya desteklenmeye ve en önemlisi sevgiye ihtiyaç duyarlar. Ancak onları sevdiğimiz için her istediklerini yapmamalı, onları sevdiğimiz için gerekli durumlarda dur demeliyizdir.

BEN MERKEZCİ ÇOCUKLARIN EN ÇOK MAĞDURU KENDİLERİDİR

Bir şekilde her istediği olan, hayırı kabul etmeyen, bir oda dolusu oyuncağı olup hiçbirine bakmayan, doyumsuz, bencil çocuklarımız, eğer önlem alınmaz ise geleceğin narsistik, benmerkezci sosyapatları haline gelebilirler. Elbette 5-6 yaşlarında oyuncak için ortalığı yıkan çocuğunuz 17-18 yaşlarında oyuncak için ortalığı yıkmayacak, tabi ki siz ona hayır dediğinizde size şiddet uygulamaya kadar giden çocuğunuz, ilerde toplumsal kurallar karşısında sessiz kalmayacaktır. Böyle büyümeye devam ederlerse kendi ihtiyaçlarını her zaman ön plana koyan, maalesef sevemeyen, empatiyi yitiren sosyal kurallar karşısında şanslıysanız içe dönen ya da kuralları çiğneyip öfkelenen sosyopatiye dönüşebilen bireyler haline gelir. Aynı şekilde hiç sevgi görmeyip baskılanan, şiddete maruz kalan, alkolik ebeveynlerle büyüyen çocuklarda da aynı içeriği görmekteyiz. Kısaca zor bir dengedir çocuk yetiştirmek ancak Benmerkezci çocukların en çok mağduru da kendileridir. Düşünsenize, sosyal bağlardan keyif alamayan, kolay kolay arkadaş edinemeyen, en ufak engellemede öfkelenen, karşı cinsi önce insan olarak göremeyen bir bireyin hayatın renklerini gördüğünü söyleyebilir miyiz? Lütfen çocuklarınız için, onların hayatın tadını almaları için, birine yardım etmenin hazzını anlamaları, bencil olmanın yalnızlığı ve öfkesiyle değil, özdeğeri ile birlikte toplumun canlılığın parçası olmanın hazzıyla yaşamalarının yolunu açmalarında yardımcı olun. Çünkü ne görürlerse sizden sonrasında onarılması çok güç zorluklar onlarla oluyor.