Merhabalar! Sonbaharın her tonunun sokaklardan taşmış olması biraz romantik bir ortama sürükler bizi. Bu nedenle, her yerde aşk yazıları görmeye başlarız. Aşk kişiyi motive eden, enerjisini arttıran bir duygudur. Aşık olduğumuzda hayatımızdaki olumsuzluklardan ve bizi rahatsız eden durumlardan uzaklaşırız. Hayatı daha olumlu algılamaya başlarız. Odak noktamız aşık olduğumuz kişi olur ve diğer alanlara ilgi de azalma başlar. Aşkın nasıl yaşandığı, kişinin kendini ve insanları nasıl gördüğü, duygularını nasıl ifade ettiği bireylere göre farklılık gösterir. Her aşık olan kişi aynı davranışsal tepkileri vermeyebilir ancak kimyasal olarak aynı değişimler yaşanır. Aşk; Freud’ a göre “anneden ayrışmanın yarattığı boşluktan önceki bir olma evresinin yeniden inşasıdır”. Aşık olduğumuzda bazı değişiklikler meydana gelir. Çünkü aşk, insan hayatında psikolojik ve fizyolojik etkileri ile var olan evrensel bir olgudur. Yakınlık, bağlanma, güven, saygı ve sevgi gibi duyguları beraberinde getirir. Peki aşkı hiç fizyolojik olarak incelediniz mi?
İki insan birbirine çekim hisseder ve vücutlarında kimyasal bazı değişimler gerçekleşir. Sadece farklı hissedilmez aynı zamanda, vücutlarının geleneksel sistemi de baştan aşağı değişir ve aşkla birbirlerine uyum sağlarlar. Birçok araştırma, karşılaşılan an itibariyle karar aşamasının 90 saniye ile 4 dakika içinde gerçekleştiğini gösterir. Üstelik etkinin yüzde 55’i vücut dilinizle, yüzde 38’i sesinizin tonuyla ve yüzde 7’si konuşurken seçilen kelimelerle ilgilidir. Aşık olan bireyler zamanının çoğunu aşık oldukları kişiyi düşünmekle geçirirler. O sırada vücutta müthiş bir kimyasal değişim yaşanmaya başlar. Dopamin, noradrenalin ve feniletilamin hormonlarının vücutta daha çok salgılanmasıyla el içleri ısınır ya da terler, tansiyon ve nabız yükselir. Aşık olanların iştahının kesilmesinin, uykusuzluk çekmesinin sorumlusu aslında vücudun ürettiği ekstra hormonlardır. Amerikan Psikiyatri Derneği’nin düzenlediği konferansta aşkın insan vücudundaki kimyasal ve biyolojik etkilerinin evreleri şöyle açıklanmıştır:
1. Evre: Aşkta Büyülenme Evresi
Bu evre feniletilamin, norapinefrin ve dopamin hormonlarının artışıyla gerçekleşir. Bu üç hormon, aşık olunca kendimizi duygusal ve fiziksel olarak çok farklı, normalin dışında hissedişimizin nedenleridir. Feniletilamin, ilk görüşte aşktan sorumlu hormondur. Bu hormon gözbebeklerinin büyümesine, karında ki kramp tarzı hissi gibi etkilere neden olur. Ayrıca, aşık olduğumuzda sürekli gülümsememizin nedeni de bu hormondur. Norapinefrin hormonu ise, ‘’tehlike anlarında kaç ya da savaş!’’ sinyali verir ve aşık olduğumuzda kalp atış hızımız artar, heyecanınızı kontrol etmekte zorlanırız. Dopamin hormonunun etkisiyle ise çevremizdekilere karşı dikkatsizken, aşık olduğumuz kişiye dikkat kesilir, onun ilgisini sürekli üstünüze çekmek isteriz. Hiperaktivite, kısa süreli hafıza, uykusuzluk, iştahsızlık gibi belirtiler dopaminin etkileridir.
2. Evre: Aşkta Duygusal Bağ Kurma Evresi
Birinci evre genellikle birkaç ay içinde tamamlanır. İkinci evre ise ilişki devam ederse sevginin ve bağlılığın oluştuğu, ilişkinin yön bulduğu bir dönem olarak geçer. İlk evredeki hormonların yerini yavaşça endorfin hormonu alır. Endorfin hormonu, aslında bağışıklık sisteminde ağrı kesici görevi görür. Fakat endorfin, aşk söz konusu olunca da bolca salgılanmaya başlar. Aşktaki görevi ise kişiye huzur, içtenlik, sıcaklık, şefkat ve güven duygusu vermesidir.
3. Evre: Aşkta Güven, Bütünleşme ve Bağlanma Evresi
Maalesef ki çoğu ilişki bu evreye gelmeden bitebilir. Aşkın kimyasındaki son evre de ise devreye oksitosin hormonu girer. Oksitosin hormonu sevdiğimiz kişiyle el ele tutuşurken veya sarılırken daha fazla salgılanır. Kendimizi adeta dünyadan kopmuşçasına özgür ve mutlu hissetmemizi sağlar. Aşktan sorumlu bir diğer hormon ise vazopressindir. Vazopressin, erkekte bağlılığı arttıran, onu uzun ilişkiye hazırlayan, koruma, kollama ve sahip çıkma duygusu veren hormondur.
Bir ilişki diğer evreleri sağlıklı bir şekilde tamamlayıp, bu evreye geçtikten sonra ruhsal, duygusal ve fiziksel doyumu yakalar. Sevdiği kişinin sesi, bakışı, o kişiyi düşünmek, hatta fotoğrafına baktığımızda bile kimyasal salınımı tetiklenmeye başlar. Bu aşkın kimyasının son evresidir. Aşkın evreleri tamamlandıktan sonra, yerini yavaş yavaş sevgi, saygı, hayranlık ve güvene bırakır.
Trend Haberler
Aydın’ın yeni AVM’sine görkemli açılış
Nazilli’de okul yangını: Gece başlayıp sabaha kadar cayır cayır yandı
Genç mühendis kansere yenildi
Aydın'da feci kaza! 27 yaşında hayatını kaybetti
Aydın’da feci ölüm: Süt sağarken akıma kapılarak can verdi
Kuşadası'nda zamlara karşı çare sobalar oldu