Anavatanı Türkiye olan incir kültürü, Anadolu’da kültür bitkileri içinde en eski gelişme tarihine sahiptir. İncirin özel döllenme ve kendine özgü kurutma şartları isteyen bir meyve olması sebebiyle yetiştirilme bölgeleri sınırlı kalmaktadır. Kuru incir kalitesi üzerine rüzgar, toprak nemi, olgunlaşma ile kurutma dönemindeki sıcaklık, bağıl nem ve yağışlar etkilidir. İncir için özellikle meyve olgunlaşma ve kuruma dönemi olan Temmuz-Eylül aylarında ideal sıcaklıkların 25-30 oC, hava bağıl neminin yüzde 40-50 arasında olması istenmektedir. İncir için optimal yağış 625 mm civarındadır. Yağışın yüksek olduğu yerlerde ise ağaçlar kuvvetli gelişmekte ve meyvelerde yeterli tatlanma olmamaktadır. Kuru incir üretiminde çevresel koşulların etkisi oldukça önemli olduğundan, Türkiye’de sadece Büyük ve Küçük Menderes havzalarında kaliteli kuru incir üretimi yapılabilmektedir. Aydın ili, özellikle sahip olduğu mikroklima nedeniyle dünyanın en kaliteli kuru incirlerini üretmektedir. Türkiye’deki kuru incir üretiminin yüzde 63’nü Aydın, yüzde 25-30’unu İzmir karşılamaktadır. 30 bin ailenin geçim kaynağı olan incir üretimi, ülke ekonomisine de ciddi katkı sağlamaktadır. Ülkemizde üretilen incirin yüzde 30’u taze olarak iç pazarda tüketilirken, yüzde 70’i kuru incir olarak dış ve iç pazarda tüketilmektedir. 2017 yılı TÜİK verilerine göre Türkiye’nin incir ihracatından elde ettiği gelir 392 milyon dolardır. Dış satımı yapılan kuru incirin tamamı Ege Bölgesinde üretilmektedir. Ülke ekonomisine katkısı azımsanmayacak oranda olan incir, Türkiye’de ihracatı yapılan tarımsal ürünlerimiz içinde yıllara göre 5. ve 6. sırayı almaktadır. Türkiye incir üretimi ve kuru incir ihracatında dünya lideridir. Dünya incir üretiminde, üretimin yüzde 27’ni gerçekleştiren Türkiye birinci, yüzde 14 ile Mısır ikinci, yüzde 11 ile Cezayir üçüncü sırada yer almaktadır. Dünya kuru incir ihracatının yüzde 69’u Türkiye tarafından gerçekleştirilmektedir. Türkiye’yi sırasıyla Afganistan, ABD, Yunanistan, İspanya, Almanya ve Hollanda takip etmektedir. İncir ihracatımızın yüzde 71’i Avrupa Birliği pazarına yöneliktir. Kuru incir, yüksek fiyatlı bir üründür. İncir geleneksel ve sağlıklı bir ürün olması nedeniyle, daha çok gelir düzeyi yüksek ülkelere ihraç edilmekte ve sağlıklı yaşam tarzına önem veren kişiler tarafından tüketilmekte. Kuru incir ihracatı konusunda yapılan çalışmalarda, bu ürünün kültür, özellikle de din ile yakından ilgisinin olduğunu göstermektedir. Ürün, Hristiyanlar için Noel’de, Yahudiler için de yeni yılda dini bir özellik taşımaktadır. Bu çalışmalara göre kuru incir, Noel’de her Hristiyanın masasında bulunması gereken bir yiyecektir. İncirin İslam dünyası içinde özel bir önemi vardır. Çünkü Allah, Kuran’da Tin suresinde incir ve zeytin üzerine yemin ederek, incir ve zeytini kutsal meyveler arasına aldığını göstermiştir. Yine Peygamberimiz kendisine ikram edilen bir tabak inciri yedikten sonra ashabına “siz de yiyin” dedi. Sonra, “Eğer cennetten dünyaya bir meyve geldi demem gerekseydi, “incir” derdim diyerek incir meyvesinin önemini ve kutsallığını tekrarlamıştır. Türkiye’de tüm tarımsal ürünlerin üretiminde olduğu gibi incir tarımı ve ticaretinde de ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Aydın Ticaret Borsası 2017 raporuna göre incir sektöründe yaşanan başlıca sorunlar; Kuru incirde hidrojen peroksit kullanımının kaldırılması; Aflatoksin oluşumunun engellenmesi; İhracat yapılan pazarların korunması, yeni pazarlar kazanılması, artan standartlara cevap verebilecek ürünlerin sağlanması ve ürünün tanıtılması; Pazarlama sorunlarının giderilebilmesi; Kuru incir piyasasındaki belirsizlik ve fiyat istikrarsızlığının giderilmesi; Kuru incirin, ürünlerde uygulanan ihracat iadesi yardımlarından yararlanan ürünler kapsamına dahil edilmesi; Aydın’da yetişen incir için organik belgesi alınması; Ürüne yönelik marka imajı oluşturulmalı diye belirtilmiş. İncirin sorunları ile ilgili Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’da bir rapor yayınladı. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü’nün “2017 Yılı Kuru İncir Sektörünün Temel Sorunları ve Çözüm Önerileri Raporu”na göre kuru incir sektörünün sorunları; Fidan Üretimi, Gübreleme, İncirde Aflatoksin Oluşumu ve Önlenmesi, Zirai Mücadele, Jeotermal Enerji Atığı Sorunu, İç Tüketim Sorunu, Stok Sorunu, Avrupa Birliği’nde Kuru İncir İçin Uygulanan Aflatoksin Limitleri Sorunu, İlk Yükleme Tarihi, AB Gümrük Kapılarındaki Kontroller ve Bekleme Süreleri, Kuru İncirin İhracat Teşviği Kapsamına Alınması, Kuru İncirin Tarım Sigortaları Kapsamına Alınması, Kuru İncir Tanıtım Grubu Oluşturulması, Hidrojen Peroksit Denetimi. Her iki raporda incirle ilgili belirtilen sorunların hepsi doğrudur. Fakat son yıllarda Büyük ve Küçük Menderes havzalarında incir üretimi sırasında yaşanılan en önemli sorun, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın tespit ettiği ama Aydın Ticaret Borsasının dile getirmekten kaçındığı, inciri sağlıklı-güvenli-sürdürülebilir-ekonomik meyve olma sınıfından çıkaran, inciri bitme noktasına getiren vahşi Jeotermal enerji üretimidir. Büyük Menderes havzasında 30 yılı aşkın süredir Buharkent’ten Söke’ye kadar uzanan alanda, bugün sayıları 38’e ulaşan jeotermal santraller (JES) birinci sınıf tarım alanlarında, incir ve zeytin bahçelerinde, sulak alanlarda, Büyük Menderes nehri kenarında kurulmuş, yılda 190 milyon ton su buharını ve 9 milyon ton yoğuşmayan gazı havaya, 80 milyon ton akışkanı Büyük Menderes havzası su kaynaklarına bırakarak, havza ekolojisini hızlı bir şekilde geri dönüşümsüz bir yola sürüklemektedir. JES’lerin havaya saldığı su buharları bağıl nemin artmasına, yoğuşmayan gazlar hava kirliliği ve asit yağmurlarına, su kaynaklarına bırakılan akışkanlar ise yer üstü ve yer altı sularında ağır metal-radyonükleit kirlenmeye sebep olmaktadır. Günümüzde meyve yetiştiriciliğinde bitki hastalık ve zararlıları ile çevresel stres koşulları önemli derecede verim ve kalite kayıplarına neden olmaktadır. Yüksek sıcaklık, kuraklık, nem, tuzluluk ve kimyasal toksisite gibi abiyotik stres (cansız öğeler) ve oksidatif stres, tarımı ve tarım alanlarını tehdit etmektedir. Bitkilerin ortalama veriminin yüzde 50’den fazla azalmasına neden olan abiyotik stres, dünyadaki tarımsal ürün kaybının birincil nedenidir. İncir yetiştiriciliğinde de, ağacın veya meyvenin bir takım stres koşullarından dolayı etkilenmesi ve buna bağlı olarak verimliliğin ve kalitenin azalması sorunları ile karşı karşıya kalınabilmektedir. Çevre koşullarının yanı sıra topraktaki elementlerin bileşimi ve miktarları bitkilerde büyüme ve verimi etkileyen faktörlerdir. Bitkilerin normal gelişebilmeleri için mutlak gerekli besin elementlerinden birisi olan Bor’un toksik seviyeleri, bitki yetiştiriciliğini sınırlayan önemli bir problemdir. Aydın ve Seferoğlu (1999) yaptıkları çalışmada, kuru incir üretiminin en yoğun olduğu Germencik- İncirliova yöresinde özellikle yer altı sularının yüksek düzeyde Bor içermesi, tarım topraklarının Bor düzeyini her geçen gün arttırdığını ve bu durumun incir üretimi ve kalitesini olumsuz etkilediğini belirtmişlerdir. Ülkemizde atık sularla kirlenmiş akarsuların sulama amaçlı kullanılmaları sonucu yaygın olarak bazı yöre topraklarımızda Bor kirliliği ve bu yörelerde yetiştirilen bitkilerde Bor zehirlenmesi sorunları ile karşılaşıldığını belirtmiştir. 2000 yılında Büyük Menderes havzasında yapılan çalışmada, havzadaki 130.000 ha sulama alanının Bor ve tuzluluk kirlilik tehlikesi altında olduğu, havzadaki bitkilerin yüzde 80’de Bor’un toksik değerlerde olduğu bulunmuştur. (DEVAM EDECEK)