Madde bağımlılığı, toplumların bugününü ve yarınını tehdit eden, özellikle genç kuşakları esir alan çok boyutlu bir sorun haline dönüşmüştür. Bu sorun sadece bağımlı bireyleri değil tüm toplumu ilgilendirmektedir.
Madde kullanıcılarının mesleki, sosyal işlevlerinin bozulması yanı sıra doğrudan ve dolaylı yoldan kan yoluyla bulaşan hepatit B, hepatit C ve HIV gibi hastalıkların ve cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların yayılması gibi nedenler mali yükü arttırmaktadır.
Uyuşturucu madde ticaretinden elde edilen kara paranın terör ve diğer yasa dışı faaliyetlere mali kaynak oluşturması da vatandaşların güvenliği, huzuru ve sosyal çevresi açısından önemli bir sorundur. Uyuşturucu ve uyarıcı maddeden sağlanan gelir bir topluluğun veya bir ülkenin toplam ekonomisinin büyük bir bölümünü oluşturduğunda, eşitsizlikleri ve yolsuzluğu arttırma potansiyeline sahiptir. Yolsuzluk aynı zamanda gelir eşitsizliğini de arttırmaktadır.
Gelir eşitsizliğindeki uçurumların, uyuşturucu madde kaçakçılığını teşvik ettiği bilinmektedir. Yapılan araştırmalar, madde kötüye kullanımı ve madde bağımlılığı ile mücadelenin gün geçtikçe daha çok önem kazandığını ortaya koymaktadır.
Küreselleşmeyle beraber, madde bağımlılığıyla alakalı birçok mesele de biçim değiştirerek karşımıza çıkmaktadır. Yeni iletişim ve ulaşım teknolojilerinin getirdiği imkanların, uyuşturucu maddelerin üretimini, teminini ve uluslararası boyutta ticaretini kolaylaştırdığını görmekteyiz. Türkiye’nin jeopolitik konumu, pek çok avantajının yanında ülkemizi uluslararası uyuşturucu kaçakçılığının transit noktası yapmaktadır. Afganistan kaynaklı doğal uyuşturucuların batıya, Batı Avrupa kaynaklı sentetik uyuşturucuların doğu ve güneyimizdeki ülkelere en uygun geçiş güzergahı olarak görülmektedir. Öte yandan nüfusunun yüzde 25’nin madde bağımlılığı konusunda en büyük risk grubunda yer alan 14 -29 yaş arası genç nüfusun oluşturmasından dolayı, söz konusu gerçek ve sanal alemdeki koruyucu/önleyici çalışmalar ülkemiz açısından çok daha önemli hale gelmektedir.
2018 Dünya Uyuşturucu Raporuna göre dünya üzerinde 31 milyon madde bağımlısı bulunmaktadır. Bu rakam 2016’da 29,5 milyon olarak bildirilmişti.
Dünya Uyuşturucu Raporuna göre bugün itibarı ile dünya genelinde uyuşturucu kullanan 290 milyon, madde bağımlığı olan 40 milyon kişi vardır. Avrupa Birliği’nde, 2016 yılında 2006 yılına göre uyuşturucu bağlantılı suç bildirimi yüzde 33 oranında artış göstermiştir.
Dünyada madde kullanımından dolayı yılda yaklaşık 200.000 kişi ölmektedir.
Avrupa’da gençler arasında önlenebilir ölümlerin ana nedenlerinden bir tanesidir. Ölümler doğrudan aşırı dozdan ya da madde kullanımına bağlı hastalıklar, kazalar, şiddet ve intihar nedeniyle olmaktadır.
Madde bağımlılığı özellikle son yıllarda Türkiye için de giderek artan ve birçok boyutu ile karşı karşıya kaldığımız bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.
Hızlı nüfus artışı ve bunun yarattığı çarpık kentleşme, işsizlik oranının artışı, sosyokültürel ve ekonomik sorunlar, tedavi sonrası rehabilitasyon merkezlerinin yetersizliği, kişilerin uçucu maddelere erişimlerindeki kolaylık sorunun çok daha ciddi boyutlara ulaşmasına neden olmaktadır. Bireylerin uyuşturucu maddeler ile karşılaşması, sadece sosyoekonomik düzeyi düşük bölgelerde görülen bir sorun değildir. Ancak sosyoekonomik düzeyi düşük bölgelerde yaşayan bireyler gibi bazı risk gruplarının, uyuşturucu/uyarıcı maddeler ile daha kolay tanıştığı bilinmektedir. Çocukluk döneminde yaşanan ihmal ve istismar gibi travmatik olaylar, ailede veya yakın çevrede madde kötüye kullanımı, madde kullanımının yoğun olduğu bölgelerde ikamet etmek, dezavantajlı grupta bulunmak (göçmen, mülteci, suça maruz kalmış ve suça sürüklenen, korunmaya muhtaç vb.) madde bağımlılığı risk faktörleri arasında sayılabilir. Askeri birlikler, yurtlar, yatılı eğitim kurumları gibi toplu yaşam alanları da özel programlar yürütülmesi gereken riskli alanlardır. Uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanımı birçok cezaevinde yaygındır. Üç mahpustan bir tanesi hapsedilirken yasadışı bir madde kullanmıştır.
Risk ve koruma etmenlerinin etkisi yaş, cinsiyet, kültür ve sosyal çevreye göre değişiklik gösterebilir. Koruma programları yaş, cinsiyet, etnisite gibi populasyona özgü riskleri hedefleyecek biçimde özel olarak hazırlanmalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 58. maddesinde, “Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır.” hükmü yer almaktadır. Bireylerin madde kullanmaya başlamalarını engellemek, maddeye ulaşılabilirliği azaltmak, önleme programlarına erişimi sağlamak, madde kullanımı ve sonuçları hakkında farkındalığı artırmak, gençlerde deneme amaçlı kullanımı ve sürekli kullanıma dönüşmesini engellemek, farkındalık konusunda medyanın etkin bir rol oynamasını sağlamak için tüm basın-yayın kuruluşları ile etkili bir iletişime girmek, aile ve okul ortamlarının önemini göz önüne alarak doğrudan bu alanlara yönelik bilgilendirme amaçlı programları geliştirmek, bağımlılık yapıcı maddelerle mücadeleye destekte bulunmak, madde kullanımını önlemeye yönelik halk sağlığını destekleyen ve geliştiren programları eşzamanlı olarak uygulamak oldukça önemlidir. Topluma, madde bağımlılığının bir sağlık sorunu olduğu mesajı vurgulanarak daha yoğun olarak verilmelidir. Özellikle medyanın bu konuda önemli sorumlulukları bulunmaktadır.
Madde bağımlılığı bir hastalıktır. Ancak bu hastalığı kanser, diyabet, şizofreni, depresyon benzeri hastalıklar gibi değerlendirmek büyük bir yanılgıya neden olur. Başka hiç bir hastalığın etrafında yılda 500.000 milyar dolarlık bir kara para dönmemekte, başka hiç bir hastalık yasadışı eylemler, örgütler ve terörizm ile bu kadar içli dışlı olmamaktadır. Madde bağımlılığını değerlendirirken ve mücadele stratejilerini belirlerken bir hastalıktan çok daha fazlasını düşünmek, konunun tüm boyutlarını değerlendirmek ve gerçekçi yaklaşımlar sergilemek gerekir. Madde kullanım problemleri, çok yönlü değerlendirilmelidir.
Ülkemizde madde bağımlılığının önlenmesi konusunda birçok kurum ve kuruluş görevlendirilmiştir. Ancak koordinasyondaki aksaklıklar ve eksiklikler sonucu her ayrı çalışma sorunun yeni baştan ele alınmasını gerektirmekte, yapılan ve yapılacak çalışmalarla ilgili pek çok tekrarlamalar olmakta, bunun sonucunda da işgücü ve zaman kaybı meydana gelmektedir. Bağımlılık geliştikten sonra tedavinin oldukça zor olması nedeniyle, madde bağımlılığını önleme çalışmalarına daha fazla önem verilmektedir. Bağımlılıkla mücadele konusunda değişik yol ve yöntemler bulunmakla birlikte dünyada en çok ve yaygın olarak kullanılan yöntem, bireylerin madde bağımlılığı ile ilgili konularda bilinçlendirilmesi ve kendilerini korumayı öğrenmesidir. Toplumda tüm kesimlerin uyanık ve dikkatli olmasını sağlamak ve bu dikkati sürdürmesini sağlamak gerekmektedir.